Primatolog Frans de Waal'in ardından
Waal'in çalışmaları bugün ve yarın tekrar tekrar okunacak. Ortaya attığı sorularla cevap ararken kullandığı sorgulatıcı bakış açısı bilime ve doğa savunuculuğuna yol göstermeye devam edecek.
Fotoğraf: Catherine Marin / Wikimedia Commons CC BY 3.0
Aslıhan NİKSARLI
Berkay ARSLAN
Şüphesiz primatoloji dendiği zaman akla gelen isimlerden biri çok sayıda ödül ve madalya kazanmış olan Frans de Waal olacaktır. Ancak bu ismi bilmeniz için bir primatolog ya da antropolog olmanıza gerek yok. Eğer biraz meraklı bir okuyucuysanız yolunuz mutlaka bir yerlerde kendisiyle kesişmiştir. Belki birçok okuyucu gibi kitaplarını bir ders kitabı okurcasına altını çizerek okumuş, konuşmalarını dinlemiş, videolarını kuvvetle muhtemel hayranlıkla izlemişsinizdir.
Dünya çapında hayvan bilişi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan de Waal 14 Mart 2024 tarihinde mide kanseriyle olan mücadelesinin sonucunda aramızdan ayrıldı. Ancak türler arası davranışlarını karşılaştıran çalışmalarını, şempanze, bonobo, makak maymunları ve kapuçin maymunlarıyla gerçekleştirdiği gözlemlerini ve insanın biricikliğini sorgulatan araştırmalarını miras bıraktı.
1948 yılında Hollanda'da doğan de Waal çocukluktan beri hayvanlara ve hayvan davranışlarına ilgili olduğunu söylüyor ve kuyruksuz maymunlarla çalışmasını ise kazara gerçekleşen bir durum olarak tanımlıyor. Öğrencilik yıllarında dahil olduğu psikoloji laboratuvarında şempanzelerler tanıştı ve zekalarına hayran kaldı. Eğitimini zooloji ve etoloji alanında tamamladıktan sonra Hollanda'nın Arhem Hayvanat Bahçesi'nde şempanzelerle çalışmaya başladı. Şempanzelerle çalışmaya devam etmek istediğine kesin olarak karar verse de daha sonra bonobolarla da çalışacaktı. Burada yaptığı gözlemler ilerde yazacağı, şempanzelerin “politik” davranışlarını anlamızda önemli rol oynayacak bir kitabın temelleri oldu. 1977 yılında Utrecht Üniversitesi'nden biyoloji alanında doktora derecesini aldı.
ŞEMPANZE POLİTİKALARI
O zamanlar primatoloji çalışmaları dünyada ivme kazanmış olsa da Avrupa'da henüz o kadar ilerlememişti. Ancak de Waal bu alanda çalışmaya kararlıydı ve çalışmalarını derinleştirmek üzere Amerika'ya gitti. 1980'lerde Wisconsin Ulusal Primat Araştırma Merkezi'nde (Wisconsin National Primate Research Center) insan olmayan primatların (metnin devamında kısaca; primat) uzlaşma davranışlarına odaklandı. Bu dönem aynı zamanda belki de de Waal'in en önemli eserlerinden biri sayılan "Chimpanzee Politics: Power and Sex Among Apes" (Şempanze Politikaları: Kuyruksuz Maymunlar Arasında Güç ve Seks) kitabının da ilk basımına denk düştü. Şempanze ve diğer kuyruksuz maymun davranışlarının Niccolò Machiavelli’nin Prens’inin karşılaştırılmasıyla başlayan bu kitap, cesur olarak nitelendirilebilecek şekilde bu davranışları döneminin siyasetçilerininkiyle kıyasaladı. De Waal kitabının basımından kısa bir süre sonra San Diego Hayvanat Bahçesi ve Demokratik Kongo Cumhuriyet’inde bonobolarla çalışmaya başladı. Bonobolardan daha uzun süredir çalışılan ve sorunları çözmek için saldırganlığa başvurmalarıyla bilinen şempanzelerden sonra, çatışmalarını cinsellikle çözen, aynı cinsiyetten partnerleriyle ilişkiler sergileyen ve anaerkil bonobolar de Waal’in de çalışmalarıyla dünya çapında kısa sürede nam saldı. Nasıl Jane Goodall şempanzelerle, Dian Fossey gorillerle anılıyorlarsa bonobo dendiği zamanda ise de Waal’in ismi peşi sıra gelmeye başladı. Aldığı birçok ödülün yanı sıra kendisi Time dergisinin 2007 senesinde yayımladığı dünyadaki en etkili 100 insan listesinde de yerini aldı.
DOĞA SAVUNUCULUĞUNA YOL GÖSTERİYOR
20 dile çevrilen 16 popüler bilim kitabının yazarı, akademisyen, araştırmacı ve konuşmacı olan de Waal kariyeri boyunca primatlarda çatışma çözümleme, uzlaşma, işbirliği, empati, adalet, ahlak, sosyal öğrenme ve kültür gibi konularda çalışmaya devam etti. Çalışmalarının merkezinde yer alan “Diğer türlerin zihinsel bir yaşama sahip olduğunu varsaymak için yeterince açık fikirli miyiz? Bunun araştırılması için yaratıcı mıyız?” soruları primatoloji çalışmalarının dönüşümüne katkı sağladığı gibi öğrencileri ve okuyucular için de yeni kapılar araladı. Bu sorularının şekillenmesinde o dönemki anlayışın hayvan davranışlarını mekanistik ve içgüdü temelli açıklamalarla çözümlemesi fakat kendisinin ilk gözlemlerinden beri bunun aksini gösteren sonuçlar bulması etkili olmuş olabilir.
Şempanzelerde ve bonobolarda uzlaşma davranışlarının nasıl şekillendiğine aralarındaki farklara ve benzerliklere odaklandı. Bu çalışmaları ve kuyruksuz maymunlar ve maymunlarda ahlak ve empati konusunda yaptığı araştırmaların sonuçlarının yarattığı etki bilim camiasıyla sınırlı kalmadı. Ama tartışmalı bir gündem olarak bilim insanları arasında çok fazla konuşuldu.
Şempanzelerin insanlara benzer uzlaşma örüntüleri gösterdiğinde antropomorifzm suçlamalarına maruz kaldı ve hatta insan davranışlarını biyolojik-genetik özelliklere indirgemekle de itham edildi. Benzer tartışmalar empati başta olmak üzere diğer araştırma alanlarındaki çalışmalarının sonuçlarını duyurduğunda da yaşandı. Hayvanlara ve doğaya Hobbesçu bakışı reddetti. Hayvanların, özellikle de primatların, dünyası sadece yarış ve bencillik içermiyordu; uzlaşma, yardımlaşma ve empati de yaygındı. Aslında kendisi daha sonra antropomorfizmi başka bir açıdan sorunsallaştırtı ve “antropo-inkar” terimini ortaya attı. Burada hayvan davranışlarının insana benzeyen taraflarını veya insanda görülen “hayvansı” yönlerin kökten reddedilmesini eleştirdi.
Tabii ki çalıştığı bunca konu arasında ölüme dair cevaplar ve yeni sorular da vardı. Frans de Waal'a göre primatlar ölümü ve ölümün kalıcı bir durum olduğunu anlıyorlardı. De Waal bu durumu bonobolarla yaptığı çalışmaların anekdotlarıyla anlattı. Yine ölüme dair bir başka yazısında ölümün arkasından hayvanların birbirlerini özleyip özlemediğini, onlar hayattayken nasıl olduğunu düşünüp düşünmediklerini sordu.
Bugün şüphesiz ki Waal erken vefatının ardından okurları, öğrencileri, arkadaşları, ailesi tarafından özlenecek. Çalışmaları bugün ve yarın tekrar tekrar okunacak. Belki araştırmalarındaki sonuçlar yanlışlanacak ama ortaya attığı sorularla cevap ararken kullandığı sorgulatıcı bakış açısı bilime ve doğa savunuculuğuna yol göstermeye devam edecek.