29 Mart 2024 15:39

1 Nisan’ı düşünmek: “Senin benim dinlemez İstanbul’u ‘dişler’ bunlar”

Seçimlere sayılı günler kala, pek çok farklı bölgeden Türkiye gençliği arasında İstanbul seçimlerinin sonucunun ne olacağı tartışmaların başını çekiyor.

Fotoğraf: Mürsel Ç.

Paylaş

Zehra ÖZÖCAL

İstanbul

 

Nil Karaibrahimgil’in, “Organize İşler”in film müziği olan şarkısında geçer, “Organize işler bunlar/Başımıza işler bunlar/Senin, benim dinlemez/ İstanbul'u işler bunlar” sözleri. 

İstanbul’u işleyenin veya dişleyinin kim olduğu sorusu dolaylı dolaysız tek adam yönetimiyken, organize işlerin başımıza neler işlediğini, organize edenlerin gücünün kaynağını anlamak için açılan alanlardan biri ve en önemlisi İstanbul şehri ve tabi ki onun seçimi. 

Seçimlere sayılı günler kala, pek çok farklı bölgeden Türkiye gençliği arasında İstanbul seçimlerinin sonucunun ne olacağı tartışmaların başını çekiyor. “İmamoğlu kazanır mı?​” sorusu, özellikle Erdoğan’ın kendi rejimini yeniden tahkim etmesinin bir aracı olarak İstanbul’u kazanmasından tedirginlik duyan milyonlarca genç için, bu yönüyle özel bir gündemi oluşturuyor. 

Erdoğan yönetiminin, tek adam olmaktan aldığı gücü, İstanbul’la beslemesinin sonuçlarının Türkiye gençliği için çok daha ağır bir tablo yaratacağı görülüyor. Öyle ki pek çok farklı çekincenin altında yatan esas gerekçe, artan rahatsızlıktan bir fiil tek adamı sorumlu tutmak iken, Murat Kurum gibi bürokratlara da doğal olarak tek adamın adamı olarak bakılıyor. 

Adaylardan biri ve diğeri arasında tercih yapmanın belirgin bir biçimde kendini dayatmasında, geçirdiğimiz son beş yıldan daha çok, Murat Kurum’un hem şahsında hem tekelci sermayenin saldırganlığının işletilmesindeki satılık bürokratlığı belirleyicidir.

En yakın örnek olarak, İliç’te meydana gelen katliamın sorumlularından, mecazi ve gerçek anlamda altında imzası bulunan Murat Kurum’un adaylığı hem temsili ve özü itibariyle tekelci sermayenin en gerici güçlerinin adayı olduğunun ilanıdır.

İmamoğlu’nun yerel yönetim anlayışının desteklenmesi ise mümkün değildir. Kentlerin ranta ve yağmaya açılması, belediyelerin şirketleşmesi ve bu temelin bir sonucu olarak İstanbul gençliğinin kentin imkanlarından faydalanamadığı, temel ihtiyaçlarından ve haklarından mahrum edilmiş olarak bu kentte barındığı apaçık bir gerçektir. 2019 seçimlerinden bu yana olanları da bir taraftan hatırlarsak, İstanbul gençliğinin esas ve acil ihtiyaçlarının hasır altı edilmesinin yanı sıra tek adam yönetiminin baskı ve saldırı politikalarına hız kazandırdığı bir diğer gerçektir. 

Ancak mevcut koşulların değerlendirilmesiyle ortaya çıkan sonuç zaten iki adayın farklı yerel yönetim anlayışları arasında bir seçim yapmak değildir. 

Seçim, tek adam yönetimin zayıflatılmasıyla onun güçlenmesi arasındadır. 

Seçim havasının çok güçlü esmemesinin kaynağı olarak umutsuz ve değişmezlik olmasının sebebi de burada aranabilir. 

TARTIŞMAYA BİRKAÇ ADIM DAHA ATTIRMAK

İstanbul’da tek adam yönetiminin zayıflatılması hedefinin bir sonucu olarak CHP’nin adayının desteklenmesinden yana bir tutum alınması gerekiyor. Yalnızca önemli olan, tartışmanın sonun bu olduğu yanılgısına kapılmak. Doğrusu İstanbul gençliğinin seçimlere yönelik duyduğu güven ve ilginin düzeyi de, tartışmanın burayla sınırlı olmasının hem nedeni hem de bir sonucu olarak gözüküyor. Öyleyse bize düşen, tartışma bayrağını, “Erdoğan kazanmasın”dan alıp birkaç adım ileriye, nefes alabileceğimiz, kendi talep ve ihtiyaçlarımızla ilgili olan alan taşımak olmalı. Bunun da tek adam yönetimine esas darbeyi vurmak anlamına geleceği anlatılmalı, anlaşılmalıdır. 

“NE CLARK KENT'İZ NE SÜPERMAN”İZ

Şarkımız şöyle sürüyor: “‘Uçmam, uçamam’ dedim/ ‘Kaçmam, kaçamam’ dedim/
Ne Clark Kent'im ne Süperman'im.”

Kimin pelerini var kimin yok arayışına girişmeden, organize olan işlerin yenilmesi için de bize organize işler gerekiyor. 

Öyle ki, Türkiye gençliği için, tek adam yönetimini nasıl yeneceğiz sorusunun cevabının özünde hep somut olduğunu ifade etmek gerekiyor. Yerel seçimler ise bu somutluğun bir parçası, bir yönünü ifade ediyor. Örgütlenmek, birleşmek, bir arada olduğumuz her alanda güç olan bir toplama dönüştürmek seçimlerden beklentilerimizi gerçeğe dönüştürecek ve daha da önemlisi, bu beklentilerin gerçekleşmesini seçimlerden sonra uyanacağımız sabaha da taşıyabilecek esası oluşturuyor. Bunu yapabilmek için ihtiyaç duyduğumuz iddiayı ise basitçe şu formül oluşturuyor: İstanbul bizim! 

İstanbul gençliğinin kendisinin olanı korumak adına taleplerini kazanmasının, kendi araçlarını ve siyasetini seçmenin iddiası seçimlere emeğin adaylarıyla, hayata örgütlü olarak katılmakla güçlenecek. 

Seçimlerden sonra sonuç ne olursa olsun, yan yana olması gerekenlerin gücünün büyüdüğü koşulların oluşup oluşmadığı sorusunu soracağız ki alacağımız yanıtlar ne amansız bir coşkuya ne de köhne bir karamsarlığa kapılmaya sürüklesin bizi. Yeniden bir hazırlık yapacağız. 

Ki sonunda, “Organize İşlerimizin” meşhur “araba nerde, para nerde” sahnesini yaşayan biz olmayalım.

ÖNCEKİ HABER

EMEP Tekirdağ BB Başkan Adayı Tuncay Sağıroğlu: İşçi kenti Tekirdağ'ı artık işçiler yönetsin

SONRAKİ HABER

Alanya'da şüpheli kadın ölümü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa