30 Mart 2024 04:53

Seçim silsilesinin ardından mahallelere dönmek

Yerel seçimlere saatler kalmışken 2023 genel seçimlerinden beri değişen toplumsal havayı ve yerel seçimleri Koç Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyesi Erdem Yörük’le konuştuk.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL

Yarın 31 Mart yerel seçimleri gerçekleştirilecek. Türkiye’de seçimler birbirini kovalar, yurttaş kimliğinin önüne seçmenlik geçerken sandık ise daha az konuşuluyor, müşahitlik gibi oy kullanmanın ‘bir adım ötesine’ geçiren inisiyatifler bir sene öncesine kıyasla çok daha az gündemde. Emekçilerin sırtında ağırlaşan kriz, ardı ardına gelen felaketler gündemi hiçbir zaman boş bırakmazken bu seçim dönemine ilişkin en fazla konuşulan konulardan biri ise ‘yılgınlık’ oluyor. Koç Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyesi Erdem Yörük’le 2023 genel seçimlerinden beri değişen toplumsal havayı ve yerel seçimleri konuştuk.

Sosyolog Erdem Yörük

"UMURSAMAZLIK TÜM SEÇMENLER İÇİN GEÇERLİ"

2023 Mayıs’ında gerçekleşen seçimlerle kıyasladığımızda seçimlerin çok fazla gündemde olmadığını, konuşulmadığını görüyoruz. Bunun sebepleri neler olabilir?

Muhalefet seçmeni açısından Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı Seçimi büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bundan sonra da siyasetten genel anlamda soğuma sürece damgasını vurdu. İnsanların siyasi beklentileri, umudu, hatta belirli yönlerden muhalif kesimin kaygıları bile azalmış olabilir. Birçokları açısından “başımıza ne gelecek” şeklindeki kaygılar “ne olursa olsun”a evrildi. Bu elbette yerel seçimlere de yansıdı. Çünkü 2023’teki genel seçimler kazanmaya en çok yaklaşılan andı. Devasa bir ekonomik kriz, derinleşen eşitsizlikler, deprem, toplumsal ve kamusal yapının adeta çökmesi gibi bir ortamda hükümet partisinin seçimleri kaybetmesini beklenir. Ancak öyle olmayınca Erdoğan’ı ne olursa olsun yenememe hissiyatı yaygınlaştı.

Siyasete olan benzer bir ilgisizlik iktidar seçmeninde de geçerli. Cumhur İttifakı seçmeni Erdoğan’a oy verirken ülkedeki problemlerin farkında aslında. Ancak Türkiye’de yaşlı nüfus, dindar ve muhafazakar nüfus, Anadolu’da yaşayan nüfus, işçi sınıfının çok büyük bir kesimi Erdoğan’ı kendilerinden birisi olarak görüyor. Dolayısıyla Erdoğan’ı karşı tarafa karşı ne pahasına olursa olsun koruma, onu korurken de aslında kendini koruma, aslında korumanın da ötesinde karşı tarafa karşı güçlenme hissiyatı duyuyor. Ancak bunu sadece Erdoğan’ın karizmasına bağlamamak lazım, elbette bu hissiyat kendi kendine oluşmuyor. AKP’nin çok yoğun bir halk örgütlenmesi var. AKP bir seçim makinesi, mahalle örgütlenmesi çok güçlü. Seçime hemen bir hafta kala, son dakikada, hani o kararsız seçmenin anketlerde yoğun gözüktüğü anda, mahallelerde evlerde yapılan toplantılarda ‘son bir defa, bu seçim çok önemli’ çağrıları yapılıyor. Mahallede güven ilişkisini kurmuş AKP’li bir abla bunu söylediğinde işe yarıyor çünkü o mahalleye yeni gelmemiş, zaten orada. Buna clientelism de diyebiliriz, dayanışma ilişkileri de diyebiliriz. Bu seçim makinesi seçim öncesinde ülkedeki problemleri seçmeni açısından halının altına süpürmeyi başarabiliyor. Ancak seçimden sonra, AKP’nin hem meydanlarda hem medyada hem mahallelerde yükselttiği adrenalin seviyesi düşünce, insanlar artık yoksullukla, enflasyonla, depremle baş başa kaldıklarında, o siyasi motivasyon da kayboluyor, özellikle de belediye seçimleri için.

BEKA SÖYLEMİ ARTIK KARŞILIK BULMUYOR MU?

AKP’nin, Erdoğan’ın faizle kurduğu ilişki çokça eleştiriliyor, hatta mizah konusu, ancak bunun arkasındaki politik ekonomik mantığı kaçırmamak lazım. Örneğin faizi yükseltmemesi işsizliğin tam olarak patlamasının önüne geçti, yaşanan hayat pahalılığı krizini de 6 ayda bir yapılan yüksek zamlarla kısmen bastırabildi. Peki, bu işe yaradı mı? Seçimi kazandırdı. Erdoğan IMF’yi veya Twitter’daki ekonomistleri dinleseydi seçimi muhtemelen kaybedecekti. Ancak yine de AKP’li bir seçmen nezdinde de yılgınlık var. Seçimler AKP açısından kritik olabilir ama AKP seçmeni yerel seçimleri Erdoğan’ın bekasına bağlamıyor.

"’80 SONRASINA BENZER BİR DEPOLİTİZASYON"

Bir önceki genel seçimlerde seçmenlerin geniş kitleler halinde, müşahit olmak için de bir inisiyatif gösterdiğini görmüştük. Bugün bunları konuşmuyor olmamız yurttaşların politikaya müdahale etme isteği açısından bize ne söylüyor?

1980 darbesi sonrasında yaşanan depolitizasyonun çok benzeri bugün yaşanıyor. 10 yıl boyunca çeşitli mücadele örnekleri sergilendi. Ama en nihayetinde kaybetmişlik hissi oluştu. Bu da çok şaşırtıcı bir şey değil. Ancak bu böyle devam edecek diye bir şey de yo kBugüne kadar AKP, MHP, CHP, Kürt hareketi gibi pek çok siyasi aktör satranç hamleleri yaptı, bu sırada psikolojik üstünlük bazen birine, bazen diğerine geçti. Çoğunlukla da en nihayetinde üstünlük Erdoğan’da kaldı. Ancak AKP’nin bu seçimlerden bir başarıyla çıkabileceğini düşünmüyorum. AKP oyunda bir düşüş olduğu görüldüğünde yeniden siyasete yönelik bir beklenti oluşabilir diye düşünüyorum.

Bugün CHP’nin seçim kampanyasına baktığımızda da genel seçimlerdeki gibi bir “köprüden önce son çıkış” gibi değil de daha çok “yaptığımıza devam edeceğiz” şeklinde söylemler görüyoruz. Bu durumun mevcut yılgınlıkla bir ilişkisi var mı?

İmamoğlu muhtemelen eğer bu seçimi kazanırsa bir sonraki genel seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olmak üzere hazırlanıyor. Erdoğan zamanından gelen öyle bir örüntü var zaten, İBB başkanlığından cumhurbaşkanlığına. CHP açısından kampanya aslında ‘bir sonraki cumhurbaşkanını seçiyorsunuz’ kampanyası. Bir yerel seçimden daha çok Erdoğan’ı dengeleyecek aday kampanyası yürütülüyor. Bu dilde bir kampanya seçiminin nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum.

‘SEÇİM DIŞI SİYASETİN YÜKSELMESİ GEREKLİ’

Peki bu umutsuz havayı ne kırabilir?

Türkiye’de her hafta büyük skandallar ve trajediler, büyük tepkilere neden olacak olaylar oluyor. Böyle momentler kendiliklerinden mobilizasyonlara yol açmıyor, tam tersine saman alevi gibi yanıp sönen tepkiler, yılgınlığın daha da artmasına sebep oluyor. Demokratik muhalefetin bu kalıcı bir güç için yoksul halk ile temasa ihtiyacı var. Burada bir eksiklik olduğu herkes tarafından gözlemleniyordur. Demokrat tüm unsurlar mecburen seçim siyasetine olması gerektiğinden daha fazla angaje olmuştu yıllardır. Bu konuda İslamcılardan da ders alabilmeli demokratik muhalefet. Örneğin YRP’nin bu kadar organik bağlar kurabilmesi, işçi sınıfında bu kadar yer edinebilmesi iyi anlaşılmalı. Tekrardan mahalle örgütlenmelerine, insanlarla uzun zamandır kaybedilen teması kurmaya dönülmeli.

ÖNCEKİ HABER

Eskişehir Kuryeler Birliği yerel yönetim taleplerini açıkladı, protokol imzalayan partileri açıkladı

SONRAKİ HABER

Yarın sandıkta, sonra çözümde buluşmalıyız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa