Farklı kafalardayız
Almanya maçında kazanılan galibiyetin güveni, gençlerin yarattığı heyecanla birleşince Macaristan ve Avusturya maçları karşısında galibiyetler izletebileceği hissi veriyordu.
Fotoğraf: AA
Volkan AĞIR
Kısa bir soluklanma anı yaşanacağı beklentisi yaratır milli maç arası. Ülkede futbol üzerine konuşulan başlıklar, tiyatro sahnesindeki dekor misali, değişir. Juventus’ta, Chiesa’nın yokluğunda gösterdiği performansla Vlahovic’in partneri mi alternatifi mi olacağı tartışılan Kenan Yıldız’ın, Real Madrid’de aldığı her dakikada heyecan yaratan, son maçında orta sahadan attığı şutu direkten dönen Arda Güler’in, Inter’in Orkestra Şefi Hakan’la, Galatasaray’ın Büyücüsü Kerem ve Jokeri Barış Alper Yılmaz’la, Fenerbahçe’nin top kapma canavarı İsmail’le sağlayacağı uyum, ortaya çıkaracağı oyun heyecan ve merak uyandırıyordu. Hatta Süper Lig’in ve avrupanın da, en iyi çıkış yapan genç yeteneği Semih Kılıçsoy’un da kadroda olacağı açıklanmıştı. Almanya maçında kazanılan galibiyetin güveni, gençlerin yarattığı heyecanla birleşince Macaristan ve Avusturya maçları karşısında stoper eksikleriyle Ferdi ile Cengiz’in yokluğuna karşın eldeki kadronun güzel futbolla galibiyetler izletebileceği hissi veriyordu. Montella’nın grup sürecini tamamlarken gösterdiği performans umutlandırıyordu.
Her şeyin bu kadar iyi gitmesi ise Türkiye’deki futbol atmosferi için normal değildi. Normali yakalamak gerekiyormuş gibi bir kriz ve kaos maçlar başlamadan milli takımın da gündemi oldu. Semih’in A takıma çağırılıp 21 yaş altı milli takıma gönderilmesi tüm gündemi ele geçirmiş ve tek tartışılan konuyken, Montella, maçtan önce çok net konuşmuştu: “Dürüst olmak gerekirse problem yokken problem yaratıyormuşuz gibi hissediyorum. Baktığınızda Arda görmek istediğim bir oyuncu muhtemelen bir dahaki maçta başlayacak. Duygusal olmamamız gerekiyor. Mantıklı olmamız gerekiyor.” Bu sözleri ülkedeki futbol gündemiyle Montella’nın futbol gündemi arasındaki farkın resmiydi.
İki tarafın kafasındaki futbol soru ve sorunlarının farklılığı, iki farklı 11’le, defans düzeniyle oynanan iki maçta da birbirinden farklı sonuçlar izletti bize. Esas olan Montella’nın kafasındakilerdi. Haziran öncesinde, tüm maç eksikliklerine karşın belli oyuncuların performanslarını görmek istediğini anladık. Arda, Hakan, İrfan Can’ın aynı anda lüks olabileceği, Merih Demiral, Cenk Özkaçar ve Mert Müldür’ün performanslarının yeterli olmadığını dolayısıyla sağ ve sol bek alternatiflerinde sorunlar olduğunu anlatıyordu ortaya çıkan sonuçlar. Takımın özellikle Avusturya maçındaki kopuşunun gerekçesini iyi analiz etmek gerek. Maç konsantrasyonunun bu seviyede bu kadar çabuk kopması EURO 2021’deki performansı geride bıraktırabilir. Gruptaki Portekiz Fernando Santos’un değil, Roberto Martinez’in Portekiz’i!
Montella’nın tercihlerini tartışırken Semih Kılıçsoy’a odaklanmayı bir kenera bırakırsak, Kalecilerin formsuz, Ferdi’nin alternatifsiz, Zeki Çelik’in tek ihtimal, stoperlerin istikrarsız olduğu, ilk 11’de başlamasını düşündüğümüz gençlerin az süreler aldığı gibi gerçekleri yüzümüze vuran iki maçtı geride bıraktığımız. Milli Takım kampına gelmeden önceki lig maçında birbirine düşmanlaşan iki takımdan oyuncuların bulunduğu ortamdaki iç huzurun ne durumda olduğu da sahaya etki etmiş olabilir mi diye düşünmek de gerek eğer futbolda psikolojinin önemine vurgu yapacaksak. Gazetelerde manşetler hâlâ o maçı yazarken, kampta konuşulan ortak konunun da Szoboszlai’yi nasıl durdurmak olmaması tahayyül edilebilir. Kadrodaki iç huzur ne kadar yerli yerindeyse skor tabelası da onu gösterdi iki maçta da.
Yenilen 7 gole karşılık penaltıdan atılabilen bir gol kötü bir Milli Takım’a sahip olduğumuza işaret etmiyor şüphesiz ki. Eldeki kadronun eleme maçlarında olduğu gibi sonuçları bir sonraki tekrar alması mümkün. Oyun olarak beklentilerimizin karşılanamamış oluşundaki gerçeğin EURO 2021’dekine benzerliğini görüp dersler almak gerek.