Potanın içindeki lav
"Olası iş kazaları ortada; Ergimiş metal her şeyi eritir. Birçok işletmede “Dua edelim de kimsenin başına bir şey gelmesin” halleri ile günlerini geçiriyorlar."
Fotoğraf: Кировский завод/kzgroup.ru CC BY 4.0
Bahar GÖÇER
A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
MMO Demokratik Değişim Grubu
İş güvenliği, hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. İş sağlığı ve güvenliğinde üç farklı tehlike sınıfı bulunur: Çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli. Az tehlikeli işler arasında ofis çalışmaları, oteller gibi alanlar yer almakta. Tehlikeli grupta ise genellikle montaj, üretim, makine kullanımı gibi faaliyetlerde bulunan fabrikalar yer alır. Bir de gerçekten çok tehlikeli grup var ki; inşaat, tehlikeli kimyasalların üretimi ve kullanımı, metal ergitenler gibi faaliyetleri içerir. Bu çok tehlikeli işlerde meydana gelen kazaların sonuçları genellikle ağır olup, ölümle sonuçlanma ihtimali yüksektir, hatta çoklu ölümler dahi yaşanabilir.
Türkiye’de en yaygın iş kolu inşaattır ve medyadan sıkça duyduğumuz iş kazaları genellikle bu sektörle ilgilidir. Ancak, bugün size anlatacağım konu, inşaat ve maden gibi yaygın olarak bilinen tehlikeli iş kollarından biraz farklı. Daha az bilinen, işin içinde olmayanların pek farkında olmadığı bir alan var ki, bu da fabrikalarda dört duvar arasında gerçekleşen metal ergitme işleri.
Bu metal ergitme tesislerinin yaptığı işler aslında dahil olan ve olmayan herkes için tehlike oluşturan faaliyetlerdir. O tesislerde çalışmadığınız sürece veya bu alanda bir birikiminiz olmadığı sürece, çalışmanın ne kadar zor ve riskli olduğunu anlamak güçtür. Bu tesislerde meydana gelen iş kazaları ciddi sonuçlara neden olabilir ve ayrıca meslek hastalıkları da bu ortamda yaygındır.
ZEHİRLİ GAZLAR ÇIKIYOR
Şimdi size bu tesislerin atmosferinden biraz bahsetmek istiyorum...
Metal egriten tesislerde, adından da anlaşılacağı gibi, metaller eritilmekte. Örneğin, demiri ele alalım: Demir cevher veya hurda olarak bu tesislere getirilir. Ardından demir ısıtılarak sıvı hale getirilir ve kalıplara dökülerek istenilen şekli alır. Bütün hikaye bu ergitme işlemi ile başlar, çünkü demiri ergitmek için gereken sıcaklık 1500-2 bin derece civarındadır. Bu süreçte yüksek enerji kullanılırken, bir yandan da çeşitli zehirli gazlar ve sıvı lav ortaya çıkar.
Demirle örnekledik, öyle devam edelim. Burada doğal gaz, kömür vb. kullanılabilir. Bu gazlar zaten atmosfere salındığında sera gazlarına dönüşerek küresel ısınmayı tetiklemektedir. Diğer taraftan, demir ergitirken ortaya çıkan zehirli gazlar da var. Demir sıvı hale dönüştüğünde, ortama birçok zehirli gaz yayılır. Bu gazlar (karbondioksit, karbonmonoksit, kükürtdioksit, hidrojen sülfür vb.) her biri insan sağlığı için büyük bir tehlike arz eder. Potada metal ergidiğinde anında gaz açığa çıkar ve etrafa yayılır. Pota içinde metalin taşınması veya şekil verilmesi için başka madde eklendiğinde ve katılaşırken de gazlar açığa çıkar ve yayılır.
Bu tarz metal ergiten fabrikalara girdiğinizde, genellikle içerde siyah bir duman bulunur. Sanki soba tütmüş de bütün duman içerde kalmış gibi. Bayağı havada asılı durur. Kocaman bir alan düşünün, dışarıya havayı atan havalandırma vs. de yok ve düzgün çalışmıyor, gaz öbek öbek etrafta asılı duruyor. Ben bu tarz yerlere geldiğimde gayriihtiyari içimden hemen ortamdan kaçmak geliyor. Her seferinde aynı şeyi düşünüyorum. Böyle bir yere bir kedi ya da köpek koysanız hemen oradan uzaklaşır. Nefes almakta zorlanır çünkü. Ama insanlık üç kuruş para için, her sabah o ortama giriyor ve gün boyu o havayı soluyor.
ÇEVREYE DE ZARARLI
Fabrikada gazların yanı sıra toz da oldukça yoğun bir sorun teşkil eder. Bu tozların bir kısmı, ham madde olarak gelen malzemelerden oluşurken, diğer bir kısmı içerde şekil verirken, kesme, taşlama gibi işlemlerden kaynaklanır. Fabrikanın içine göz attığınızda, havada asılı duran siyah duman ve tozlarla birlikte, makinelerin ve tezgahların üzerinde biriken toz parçacıkları ve ağır metal atıkları her yerde tabaka şeklinde durur.
O tesislerde bir diğer tehlike de sıvı haldeki metal. Dedim ya, 1500 derece. İnsanın bir yerine dökülse deriyi ve eti eritip anında kemiğe ulaşır. Kemiği eritmekte de zorlanacağını zannetmiyorum. Filmlerde gördüklerinizin aynısı: Nasıl yanardağın tepesinde lav akarak aşağıya iner, buralarda da eritilmiş metal potadan başka kaplara, insan desteği ile aktarılır. Pota etrafının sıcaklığını size anlatamam. Kışın hava buz gibiyken o potanın sıcaklığı insanın yüzüne alev şeklinde vurur. Yazınki durumu hiç söylemeyeyim. Dışarıda hava 40 derece iken potanın etrafına yaklaşmak yürek ister. Yani en azından benim açımdan yürek ister. Orada çalışan işçiler gayet sabahtan akşama kadar işlerini yapıyorlar. Ben cesaret edemiyorum oraya gitmeye.
Avrupa, metal atıklarını kendi ülkelerinde işlemek yerine ülkemize gönderiyor. Biz de bu atıkları alıp kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtlar kullanarak işliyoruz. Bu işlem sırasında, küresel ısınmaya neden olan gazlar havaya salınıyor. Yetmezmiş gibi, metal ergitme sonucu açığa çıkan gazlar da atmosfere salınıyor. Bu tarz fabrikaların yakınındaki ağaçlara, toprağa ve etrafındaki her şeye bir bakın, üzerleri siyah kurum atıkları ile kaplıdır...
HER SORUNUN BİR ÇÖZÜMÜ VAR
Bu tesislerde ilk elden yapılması gereken şey, doğru filtreleri kullanarak bu gaz ve tozların dışarıya atılmasını engellemektir. Filtreleme işlemi şirketlere pahalı gelebilir, ancak, hiçbir şey bu dünyada yaşayan canlılardan daha değerli olamaz, değil mi? Bu nedenle, bu yatırım maliyetleri üzerinde düşünülmesi dahi kabul edilemez. Diğer taraftan, bu tür işleri genellikle ‘üçüncü dünya ülkelerine’ yaptırdıkları bir gerçektir. Ne olursa olsun, dışarı atılan gaz ve toz için doğru filtreleme sistemlerinin kurulması ve bu filtrelerin düzenli olarak değiştirilmesi gereklidir ki bunun dışındaki hiçbir konu mevzubahis değildir.
Fabrikada çalışan işçiler için alınması gereken önlemler de var. Ergime sonucu açığa çıkan gazlar, ortama yayılmadan dışarı atılmalıdır. Bu amacı gerçekleştirmek için ergime esnasında kapalı hazneler kullanılabilir; ardından bu gazlar, bir havalandırma sistemi aracılığıyla ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Metal ergitildiğinde döküm yapılırken de bir miktar gaz açığa çıkar. Bu noktada da kapalı alan veya genel havalandırma sistemleri kullanılarak gazlar dışarı atılmalıdır.
İLKEL YÖNTEMLER TERK EDİLMELİ
Diğer taraftan, artık her şey teknoloji ile çözülebiliyor. Bu potalar için insan dokunmayacak şekilde kapalı ortamda ergitme ve döküm işlemleri gerçekleştirilebilir. Bu tarz akıllı mekanizmalar, gelişmiş ülkelerde ve bazı ileri fabrikalarda kullanılıyor. Ancak, maalesef bizim gibi geri kalmış ülkelerde, çalışanlar hâlâ pota başında manuel olarak iş yapmak zorunda kalıyorlar. Üstelik, merdiven altı yerlerde, potadan ergimiş metalin çalışanlar tarafından elle döküldüğü durumlar söz konusu. İki kişi erimiş metali ilkel bir kap ile taşıyor ve kalıplara lavı dökerek soğumaya bırakıyor. Bu tür ergitme potasının ve lavın temas ettiği ekipmanların ve özel malzemeler olması ve çalışanların özel koruyucu ve ekipmanlar kullanması gerekir aksi halde bu yüksek sıcaklıklarda ağır kazalar olur.
DOĞRU MÜDAHALE ŞART
Olası iş kazaları ortada; Ergimiş metal her şeyi eritir. Birçok işletmede “Dua edelim de kimsenin başına bir şey gelmesin” halleri ile günlerini geçiriyorlar. Yangın riski deseniz, oldukça yüksek ve olası bir yangın faciası söz konusuysa, orayı söndürmek çok daha zor olacaktır. Metal yangını söndürmek özel yöntemlerle yapılabilir. Su, köpük gibi yaygın söndürme yöntemleri bu durumu kontrol altına almaya yeterli olmaz.
İş kazalarıyla ilgili birçok olasılık var ve gerçekten facia oluşabilir. Ancak burada başka bir handikap daha var: Zehirli gaz ve toza maruz kalma durumu. Sürekli olarak duman altında yaşamak, akciğerleri ve başka organları olumsuz etkiler. Soba az tüttüğünde bile insanı hemen öksürten bir durum yaratırken, bu metal ergitme fabrikalarında çalışanlar sürekli olarak gaz ve toza maruz kalıyorlar. Bir de burada ağır metaller devreye giriyor. Zehirli gazlar ve ağır metallerin solunması, olası meslek hastalıklarının yolunu açıyor.
Bir arkadaşım, nispeten düzgün bir metal ergitme fabrikasında emekli olduğunun ikinci ayında vücudunda kabarcıklar ve kızarıklıkların ortaya çıktığını fark etti. Doktorlar uzun süre bu kızarıklıkların sebebini bulamadılar ve vücudunda yüksek oranda ağır metal olduğunu fark ettiler. Ayrıca bağışıklık sisteminin de zayıf olduğunu söyleyip değişik tedaviler uyguladılar. Bir sene sonra, kızarıklıklar azaldı ve doktorlar bağışıklık sisteminin daha iyi olduğunu söylediler. Vücudundaki ağır metal de azalmıştı. Bu durumun geçmişte yaptığı işe bağlı olması mümkündü.
Sonuç olarak, her sorunun bir çözümü var. Hem doğaya hem de insana zarar vermeden bu işler gerçekleştirilebilir. Teknoloji ve finansmanın doğru kullanılması bütün sorunları çözer.