Schindler’ın listesi ve Vehbi Koç’un kişisi
Bugün İsrail on binlerce Filistinliyi öldürmüş, açlığa mahkum etmişken, Türkiyeli patronların İsrail ile ticari ilişkilere devam etmesi, üstelik bunu artırması da tesadüf olmasa gerek...
Fotoğraf: Evrensel
Fırat TURGUT
Emekçilerin içinde bulundukları yoksulluk; öfke duygusunu utanç duygusunun önüne geçirdiği düzeye ulaştığında “adil bir dünya”, kadın hareketi öfkesini kapitalizme yönelttiğinde “toplumsal cinsiyet eşitliği”, katliamlar soykırım boyutuna ulaştığında “Dehşet içinde izlemek, binlerce masum” söylemleri... Yaşanan tüm sorunlarda empoze edilen “Biz birlikteyiz” fikri... Savaş, eşitsizlik, yoksulluk, ölüm, acılar... Emekçilerin doğrudan duygusal bir bağ kurduğu bu ‘trajediler’ üzerinden, burjuvazinin emekçilerle suçsuzluk, vicdan, masumiyet duygularında birleştiği algısı yaratması... Mücadelenin yerini ise bu ‘ortak duyguların’ ve hedefi belirsizleştirilen ‘ortak tepkinin’ alması... İyilik, vicdan, şefkat, merhamet...
Toplumun; listesi uzatılabilecek bu kavramları sınıflardan ve onların savaşından arındırarak algılaması, burjuvazinin tarihi boyunca başvurduğu yöntemlerden biriydi. Örneğin Yasin Durak, Emeğin Tevekkülü adıyla kitaplaştırdığı tez çalışmasında patronların işçiler üzerindeki kurdukları hakimiyette dindar patron figürünün rolünü, Hasan Güler, Patron Baba ve İşçileri adıyla kitaplaştırdığı çalışmasında baba patron figürünün etkisini ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. İşçilerin saygı duyduğu bu figürler etrafında kurulan ilişkilerin sömürüyü artırmasını da...
Oskar Schindler’da ise kahraman patron figürüne rastlanır; Nazilerin Polonya’yı işgali sırasında 1200 Yahudi’yi kurtardığı propaganda edilen, özellikle Nazilerin soykırımına uğrayan Yahudiler tarafından sahiplenen bir patron... Üstelik Nazi Partisi üyesi olan, Naziler için istihbaratçılık yapan bir patron... Avustralyalı Yazar Thomas Keneally’nin 1982’de Schindler’ın Gemisi’nde ve bu romandan uyarlanan Steven Spielberg’in yönettiği Schindler’ın Listesi adlı 1993 yapımı filmde de bu anlatılır.
NAZİLERLE BİR ANLAŞMA: ÖLDÜRMEYİN SÖMÜRELİM
Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgal etmesinden sonra Yahudileri ayırmak için gettolar kurulur. Amacı savaştan para kazanmak olan Oskar Schindler, Nazilerle yaptığı anlaşma karşılığında iş görebilir Yahudileri yeni kurduğu emaye fabrikasında çalıştırarak onlara kendilerini katleden Nazi ordusunun kullanacağı malzemeler ürettirir. Her işçi başına Nazilere her ay 4 ila 6 mark öderken, işçiler ise para almadan karın tokluğuna çalışır.
Schindler kısa bir zaman içinde Yahudiler üzerinden bir servet kazanır. Savaşı kaybetmek üzere olan Naziler, Sovyet ordusundan kaçarken, toplama kamplarındaki Yahudileri de öldürüp, batıya doğru geriler. Schindler ise fabrikayı taşıyıp Yahudi işçilerin çalışmaya devam etmesi şeklinde bir anlaşma yapar ve her işçi başına para ödeyerek Yahudi işçileri Nazilerden satın alır. Schindler, yeni fabrikasında henüz Nazilere ödediği parayı çıkaramadan Sovyet ordusunun ilerlemesi sonucu kaçmak zorunda kalır. Yahudi işçiler ise Sovyet ordusu tarafından tutuklanmaması için kendilerini karın tokluğuna çalıştırsa da ‘Nazilerin zulmünden kurtaran’ Schindler’in cebine “Bizleri ölümden kurtardı” yazılı bir not düşüp imzaladıkları bir kağıt koyar.
VEHBİ KOÇ’UN STRUMA’DAN KURTARDIĞI KİŞİ
Aynı yıllarda Türkiye savaşın içinde fiilen bulunmasa bile savaşın etkileri derinden hissedilir. Savaş emekçilerin yoksulluğunu katlarken, cCumhuriyetin kurulmasıyla palazlandırılan patronlar için ise savaş yeni bir fırsattır.
Yurttaşların evlerindeki ekmeği bile askerlerle paylaştığı Birinci Dünya Savaşı yıllarında orduya süngü yapımı için borçla çelik sattığını, memlekette ne zaman hangi gıdaya ulaşımda kriz varsa o gıdanın ticaretini yaptığını, yeniden kurulması planlanan bir ülkede devlete para karşılığı inşaat malzemesi sağladığını ticari başarı olarak anlatan Vehbi Koç, Nazi zulmünden kaçan Yahudiler üzerinden işlerini nasıl genişlettiğini de tüm boşboğazlığıyla aktarır.
1941 yılında Nazilerin müttefiklerinden olan Romanya’da 4 bin Yahudi’nin katledilmesiyle zengin Yahudiler Türkiye kara sularını kullanarak Filistin’e kaçmak ister. Oyuna getirilen Yahudilere, aralarında topladıkları para karşılığında Struma adlı, önce Balkan savaşlarında, sonra ise hayvan taşımacılığında kullanılan 100 kişilik ahşap bir gemi verilir.
Mürettebatla birlikte 801 kişinin balık istifi yaptığı yolculuğa, motor arızası nedeniyle ara verilerek, gemi 15 Aralık günü İstanbul’a çekilir. Bir yandan Britanya diğer yandan Almanya yolcuların karaya çıkarılmaması için baskı yaparken Romanya da geminin geri gönderilmesini kabul etmez. Gıda stoklarının hızla azaldığı, çocukların da bulunduğu gemide insanlar açlıkla pençeleşirken Filistin vizesi bulunan birkaç Yahudi’nin Filistin’e gitmesine izin verilir. Gemiden indirilenlerden biri de Martin Segal’dir, üstelik Vehbi Koç’un aracılığıyla... Peki Vehbi Koç bunu neden yapar?
ELLERİ OVUŞTURAN MÜJDE
Cumhuriyetin ilk döneminin patronlarından Vehbi Koç her gün büyüyen sermayesini artırmak için birçok ülkeyle ticaret anlaşmasındadır. Patronlar ülkeye daha fazla mal getirmek için rekabet içindeyken, Vehbi Koç’un İngiltere’ye sipariş ettiği mallar bir türlü gelmez. Bu durum aç gözlülüğü herkes tarafından bilinen Koç’un uykularını kaçırır. İşin peşini bırakmayan Vehbi Koç, çoğu işte Almanya’yla çalıştığı için İngiltere tarafından kara listeye alındığını öğrenir.
Bu sorunu nasıl aşacağını düşünürken, Mobil Oil şirketinin Türkiye Genel Müdürü Mr. Walker’ın ‘müjdesi’ karşısında bu açgözlü patron ellerini ovuşturmaktan kendini alamaz. Şirketin Romanya’daki Direktörü Martin Segal’in eşi ve iki çocuğuyla Struma’da olduğunu öğrenen Vehbi Koç, soluğu hemen Emniyet Genel Müdürlüğünde alır. Sırasıyla, dönemin Şube Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil ve İçişleri Bakanı Faik Öztrak’la görüştükten sonra Segal ve ailesi bir telefonla vapurdan indirilir.
Koç, kendisi için gemide kalan yüzlerce insanın akıbetinden çok İngilizlerle yapacağı ticaretin önemli olduğunu anlatır: “Bu olaydan sonra Mr. Walker’a nazımın geçebileceğini biliyordum. Almanya’yla ticaret yaptığım için İngilizlerin beni kara listeye almaları canımı çok sıkmıştı. Durumu Mr. Walker’a anlattım. Politik yönü güçlü, büyük tecrübe sahibi, kurt adamdı. İngilizler ve Amerikalılara başvurdu, çok uğraştı, sonunda bizim firmayı kara listeden çıkarmayı başardı. Biz de normal şekilde ticaretimizi yapmaya başladık...”
Vehbi Koç ‘normal ticaretini’ yapmaya başlarken’ Struma ise 25 Şubat 1942’de içindeki yüzlerce Yahudi’yle birlikte batırılır…
Vehbi Koç’un ‘ticari başarısının’, Oskar Schindler’ın ‘ticari başarısı’ gibi tesadüf olmadığı anlaşılıyor. Bugün İsrail on binlerce Filistinliyi öldürmüş, başta çocuklar olmak üzere on binlerce kişiyi açlığa mahkum etmişken, Türkiyeli patronların İsrail ile ticari ilişkilere devam etmesi, üstelik bunu artırması da tesadüf olmasa gerek...