06 Nisan 2024 05:17

İşgalin gölgesinde emeğin durumu

İsrail’in yasa dışı yerleşimlerinde Filistinli işçileri örgütleyen Hatem Abu Ziadeh, kendisini kovan İsrailli patronunun, sonrasında işini geri vermek zorunda kalışını anlatırken yüzü parlıyor.

Fotoğraf: Ali Jadallah/AA

Paylaş

Jaclynn ASHLY

Makale: Jacobin, Çeviri: Evrensel

Birkaç yıl önce İsrail’in yasa dışı yerleşimlerinden birinde Filistinli işçileri sendikaya örgütleyen Hatem Abu Ziadeh, kendisini kovan İsrailli patronunun, sonrasında kendisine işini geri vermek zorunda kaldığını anlatırken yüzü gururla parlıyor.

İşgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah bölgesindeki Birzeit kasabasında yaşayan 54 yaşındaki Ziadeh, İsrail’e bağlı Ma’ale Adumim’deki sanayi bölgesi olan Mishor Adumim’de bulunan Zarfaty Garajında 20 yılı aşkın bir süredir araba tamircisi olarak çalışıyor. İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği 279 yerleşimin tamamı gibi Ma’ale Adumim de uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul ediliyor.

2013 yılında Ziadeh, İsrail ve yerleşimlerindeki Filistinli işçilerin hakkı olan ancak nadiren verilen asgari ücret ve temel çalışma hakları konusunda ısrar ederek İsrailli patronuna karşı çıktı. Filistinli ve İsrailli işçilerin örgütlenmesine yardımcı olan İşçi Danışma Merkezinin (WAC-MAAN) yardımıyla Ziadeh ve Batı Şeria’dan yaklaşık 30 işçi bir sendika kurarak toplu sözleşme hakkı talep etti.

İLK TOPLU SÖZLEŞME

Bunun üzerine Ziadeh’in İsrailli patronu onu işten çıkarmakla kalmadı, ‘güvenlik tehdidi’ oluşturduğu iddiasıyla çalışma iznini iptal etti. Ancak patron ve işçiler arasında İsrail mahkemelerinde uzun süren bir hukuk mücadelesinin ardından -işçiler tarafından düzenlenen bir grevle birlikte- mahkeme, patronun Ziadeh’in iznini iade etmek, işe dönmesine izin vermek ve iki yıllık eksik ücretini tazmin etmek zorunda olduğuna karar verdi. Bununla birlikte mahkeme, Filistinli işçilerin sendika kurma hakkına sahip olduğuna hükmetti.

2017 yılında, Ziadeh işe döndükten kısa bir süre sonra, Zarfaty Garajındaki işçiler, Batı Şeria’dan İsrailli bir patronla toplu iş sözleşmesi imzalayan ilk Filistinli işçiler oldu. O tarihten bu yana yerleşim yerlerindeki diğer dükkan ve fabrikalarda çalışan Filistinli işçiler de sendikalaştı.

Ziadeh 7 Ekim’den kısa bir süre önce Mishor Adumim’in dışındaki bir kafede otururken “Çok gurur verici bir gündü” diyordu: “Savaşı kazanmış gibi hissediyordum. İsrailli patronumu kendi mahkemelerinde yenmiştim.”

SAVAŞ İŞÇİLERİN KOŞULLARINI KÖTÜLEŞTİRDİ

Ancak şimdi, İsrail ve yerleşimlerinde çalışan Filistinliler için hayat tersine döndü, daha iyi ücret ve çalışma koşulları umutları son birkaç ayda yerle bir oldu. 7 Ekim’den bu yana İsrail ordusu kuşatma altındaki Gazze’yi yerle bir etti ve on binlerce Filistinliyi öldürdü. İsrail, Batı Şeria’ya giren ve çıkan tüm kontrol noktalarını kapattı. Filistinli işçilerin İsrail’deki ve yerleşim yerlerindeki işlerine girmelerini yasakladı ve kira, kredi ödemeleri ya da çocuklarının okul masrafları olan birçok Filistinli işçiyi parasız bıraktı.

Filistinli akademisyenler, işçilerin karşı karşıya kaldığı gerçeklerin yarım yüzyıl önce İsrail'in Batı Şeria ve Gazze’yi işgal ettiği dönemde şekillendiğini, İsrail’in saldırılarının, Filistinli iş gücünün büyük bir kısmının İsrail’e bağımlı kalmasına yol açtığını vurguluyor. Onlara göre, Filistinlilerin İsrail ve yerleşimlerinde sömürücü ve kötü koşullara maruz bırakılması, İsrail'in Filistinliler üzerinde sömürgeci egemenlik kurmak için uyguladığı kasıtlı bir stratejiydi.

PATRONLAR MAKİNELİ SİLAH TAŞIYOR

Yaklaşık on bin Filistinli işçinin, daha sıkı baskılar altında İsrail yerleşimlerindeki işlerine dönmelerine izin verildi ancak, diğer pek çok kişi gelirsiz kaldı ve bazı işçilerin kurmak için yorulmadan mücadele ettiği sendikaların bu konuda elle tutulur bir şey yaptığı ise söylenemez.

7 Ekim’den önce yaklaşık 150 bin ila 200 bin Filistinlinin İsrail içinde veya yerleşimlerinde çalışma izni vardı ve bunların çoğunluğu inşaat sektöründe istihdam ediliyordu. Ancak çok sayıda Filistinli de kayıt dışı çalıştırılıyordu.

Ziadeh’in de Zarfaty’deki işine dönmesine izin verildi, ancak İsrail ordusu Mishor Adumim’den yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta bulunan Filistin köyü Khan al-Ahmar yakınlarında bir kontrol noktası kurdu. Şu an Filistinlilerin bu kontrol noktasından geçmesi yasak. Sonuç olarak, Ziadeh’in İsrailli patronu, işçileri gelip almak ve garaja götürmek zorunda.

Ziadeh “İsrailliler bize çok kötü davranıyor” diyor: “Korkutucu bir hal aldı. İçlerinden biri gülümsediğinizi ya da kahkaha attığınızı görse sizi kovmakla tehdit ediyor. Kendimizi her zaman güvensiz hissediyoruz ve çok dikkatli olmak zorundayız.” Tüm İsrailli patronlar artık makineli tüfeklerle donatılmış durumda ve Filistinli işçilerin sanayi bölgesinde dolaşmasına izin verilmiyor.

Ziadeh’in ve İsrail ve yerleşimlerinde çalışmak zorunda olan on binlerce Filistinlinin kaderi 1967 yılında İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’yi işgal etmesiyle belirlendi. Bu işgal, bölgeleri sert bir askeri kontrole tabi tuttu.

İsrail ordusu, vergilendirme ve tahsilat da dahil olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’deki bütçeler üzerinde tam kontrol uyguladı. Filistinliler, aynı gelir aralığı için İsraillilerden alınan vergilerden yüzde 3 ila 10 daha yüksek gelir vergisi ödemek zorunda bırakıldı.

İşgalin ilk yıllarında bazı İsrailli yetkililer, Yahudi işçileri yerinden edeceği korkusuyla Filistinlilerin İsrail’de istihdam edilmesine karşı çıktı. Ancak sonuçta Filistinlilerin İsrail’de inşaat, tarım ve hizmet sektörü gibi yeterli Yahudi iş gücünün bulunmadığı sektörlerde iş aramasına olanak tanıyan ekonomik düzenleme, İsrailli patronlara çeşitli şekillerde fayda sağladı.

PATRONLAR İÇİN EN TATLISI: FİLİSTİNLİLERİ SÖMÜRMEK

Filistinliler İsrail’de Filistin’dekinden çok daha yüksek ücretler alıyor. Trinity College’da  ekonomi profesörü olan İbrahim Şikaki’ye göre bu kişilerin ‘İş gücünün önemli bir bölümünü  oluşturması’ şaşırtıcı değil. 

Shikaki, “İsrailli firmalar için tatlı bir nokta vardı çünkü bir yandan Filistinlilere kendi iç ekonomilerinde aldıkları ücretten daha fazlasını ödüyorlardı, diğer yandan da onlara İsrailli Yahudi işçilere ödemeleri gerekenden daha azını ödüyorlardı” diyor: “Kârı artırmanın başlıca yollarından biri iş gücü maliyetlerini sınırlamaktır ve istediğiniz zaman yararlanabileceğiniz yedek bir işsizler ordusuna sahip olmaktan daha iyi bir yol olabilir mi?​”

Bu bol miktarda ucuz iş gücü arzı, İsrailli firmaların üretim maliyetlerini düşürmelerini ve düşük fiyatlarla yüksek kârlar elde etmelerini, çoğu zaman Filistin mallarını ve ithal malları daha ucuza satmalarını sağladı. Shikaki, bu düzenlemenin ‘Sermaye ile emek, patron ile çalışanlar arasındaki normal gerilimi yatıştırarak’ İsrail’e daha fazla fayda sağladığını belirtiyor: “İsrailli işveren İsrailli işçiye biraz daha fazla ödeme yapabilir ve terfi için daha fazla fırsata sahip olabilir. İşveren bunu yapabiliyor çünkü Filistinli olan diğer emek kesimini sömürüyor.”

İsrail Filistin topraklarının büyük bir bölümüne el koyunca, daha önce kendi kendine yeten topluluklar geçim kaynaklarının yok olduğunu gördü ve bu da sınıfsal değişime yol açtı. Bir zamanlar tarımda çalışan birçok Filistinli, İsrail ekonomisinde ücretli işçi oldu.

ÇALIŞMA İZİNLERİ KARABORSADA

Birinci İntifada’nın ardından İsrail, İsrail ekonomisinde çalışmak isteyen Filistinliler için yeni bir kapatma sistemi uyguladı. Birzeit Üniversitesi Ekonomi Bölümünde yardımcı doçent olan Tareq Sadeq, “İsrail’deki Filistinli emeği, genel olarak Filistin halkı ve özel olarak da işçiler üzerinde bir kontrol ve tahakküm aracı haline geldi” diyor. 

İsrail içinde çalışma izni alan Filistinliler, İsrail içindeki işlerine gitmek için her gün saatlerce kuyrukta bekliyordu.

Artık Filistinliler biyometrik kimlik kartlarını İsrail ordusunun bir kolu olan sivil idareden alıyorlar. Çalışma izinleri ancak İsrailli bir patron İçişleri Bakanlığına izin talebinde bulunduğunda ve Filistinliler ordunun güvenlik soruşturmasından geçtikten sonra veriliyor.  Daha sonra izinler konusunda kârlı bir karaborsa ticareti gelişti ve bu ticarette simsarlar işe erişim karşılığında işçilerden para alıyor.

İzin belgeleri Filistinli işçilerin sadece çalıştıkları bölgeye seyahat etmelerini ve belirli bir saatten önce Batı Şeria’ya dönmelerini kapsar, aksi takdirde tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalırlar.

UMUT VE UMUTSUZLUK

Mishor Adumim sanayi bölgesinde dolmalık sebze üreten bir fabrika olan Mevashlim Bishvilec’te, 2019 yılında sendika kuran Filistinli kadından biri olan 53 yaşındaki Adle Ayad, “Bazen gece geç saatlere kadar çalışmaya zorlanıyorduk” diye anlatıyor: “İşverenimiz bize asgari ücretin çok altında ödeme yapıyor, canı istediğinde bizi işten çıkarıyor ve ücretlerimizi kesiyordu.” Yıllar boyunca çalışanlara çalıştıkları saate göre değil, sebze doldurdukları kap sayısına göre ödeme yapıldı. 

İsrail ve yerleşimlerindeki Filistinli işçilere yönelik kötü muamele uzun zamandır biliniyor, yerleşimlerde çalışanlar genellikle en ağır hak ihlallerine maruz kalıyor.

Ramallahlı, 6 çocuk annesi Ayad, kötü çalışma koşullarına rağmen yerleşim yerlerinde iş aramaktan başka seçeneği olmadığını söylüyor. Çiftçi olan kocasının kazandığının tüm yıl boyunca ailesini geçindirmeye yetmediğini söyleyen Ayad, “Sadece başımı öne eğiyorum ve aileme biraz para getirebilmek için çalışıyorum” diyor.

İki günlük bir grevin ardından Ayad’ın patronu nihayet bir toplu iş sözleşmesi imzalamayı kabul etmiş. Anlaşma Filistinli işçilere asgari saat ücreti, tatiller, ücretli hastalık günleri ve iş yeri kaza sigortası sağladı. Ayad başlangıçta sendikadan ve sendikanın işçilerin kolektif gücünü kullanmadaki rolünden umutlu olduğunu söylese de 7 Ekim’den bu yana bu umudu kırılmış durumda. 

Ayad’ın 7 Ekim’den üç hafta sonra işine dönmesine izin verildi, ancak patronunun Filistinli işçilerin mevcut kırılganlığından yararlanarak önceki anlaşmalara uymadığını söylüyor. “Savaştan bu yana maaşlarımız azaldı” diyen Ayad, parça başı ücrete döndüklerini, yani çalışılan saat yerine doldurulan kap başına ödeme yapıldığını ekliyor. Ayrıca patronun kutuları bile yanlış hesapladığını ve daha az ödeme yaptığını belirtiyor. Şikayet ettiklerinde ise “Beğenmiyorsanız gidip başka bir iş bulun” cevabıyla karşılaştıklarını anlatıyor.

İşçi Danışma Merkezi temsilcisi olan Yoav Tamir’e göre, şu anda işsiz kalan on binlerce Filistinli işçinin durumlarını değiştirmek için çareleri neredeyse yok. Hepsinin İsrail’de bir emeklilik fonu olmasına rağmen, önemli bir engelle karşı karşıyalar: İşten atılmadılar ve istifa etmediler, ancak şimdi fonlara erişmelerini engelleyen kapalı askeri kontrol noktalarının arkasında sıkışıp kaldılar. Tamir “Emeklilik fonundan para alabilmek için çalışmayı bırakmaları gerekiyor. Ama çalışmayı bırakırlarsa çalışma izinlerini kaybediyorlar. Şu anda durum çok vahim ve Batı Şeria ekonomisinin çoğu, çöküşün eşiğinde çünkü hiç para gelmiyor ve işçiler çalışmıyor” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Mardin'de midibüs ile tır çarpıştı: 18 yaralı

SONRAKİ HABER

Hilvan'da seçimlerin yenilenmesi kararı protesto edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa