Ek zam isyanıyla şimdi 1 Mayıs’a
"Eğer krizin faturasını ödemek istemiyorsak başta demir yolları, askeri iş kolu, enerji, sağlık, kara yolları gibi bütün iş yerlerinde 1 Mayıs’ta isyanımızı sürdürmeliyiz."
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Bir kamu işçisi
Ankara
Yaklaşık 750 bin kamu işçisinin aylardır ek zam, seyyanen zam ve vergide adalet talepleriyle iş yerlerinde başlattığı tartışmalar, Harb-İş Eskişehir ve İstanbul Şubelerinin Ankara eylemleri, sendika genel başkanlarının işçileri teröristlikle ithamı... Eskişehir ve Sakarya’daki TÜRASAŞ fabrikalarında yapılan eylemler, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın istifaya çağırılması, Ergün Atalay’ın ve Türk-İş yönetiminin ise işçileri baskılamaya çalışması...
Kamu işçileri bu gelişmelerle birlikte 31 Mart’taki yerel seçimlere gitti. Yerel seçimler öncesi de tepkilerini dile getiren işçiler kimi zaman sosyal medya platformlarında buluştu kimi zaman kent meydanlarından, sendika şube binaları önünden seslendi kimi zamansa AKP’nin temsilcilerine ulaştı.
Örneğin; bir kamu işçisi Malatya’da AKP mitinginde milletvekillerinin ve genel başkanlarının olduğu bir yerde “Kamu işçileri ek zam istedi siz vermediniz. Biz kamu işçileri yoksulluk sınırı altında ezim ezim eziliyoruz” diye serzenişte bulundu. Bu serzenişi orada bulunan yetkililer geçiştirmeyle yetindi. Bu kamu işçisi arkadaş da “Ben şimdiye kadar size oy vermiştim. Bundan sonra hayatımda ilk defa solcu bir partinin adayına oy vereceğim” demişti.
KAMU İŞÇİSİ TEPKİSİNİ YANSITTI
Seçim öncesi yaptığımız tartışmalarda hiçbir iktidarın bizleri yok saydığını görmediğimizi konuşmuştuk. Yaklaşık 22 yıldır AKP’den başka partiye oy vermediklerini söyleyen işçiler seçimde cezasının kesilmesi gerektiğini söylediklerinde muhalif partilere oy veren arkadaşlar ise inançlarının olmadığını dile getiriyorlardı. Ben de bu sefer başta kamu işçileri olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin iktidara bir ceza keseceğini söylüyordum. Seçimden sonra bir araya geldiğimizde AKP’nin ülke genelinde güç kaybetmesi herkesi şaşkına çevirmişti. Biz kamu işçilerinin başlatmış olduğu mücadele de ülkenin birçok yerinde işçilerin hem sendikal örgütlenme hem de düşük ücrete karşı iş bırakması ve greve çıkması da emeklilerin öfkesi de aslında seçim sonuçlarına yansıyacağının işaretiydi.
30 yıl aradan sonra bir mücadele ateşi sonucu sendikal bürokrasinin tüm engelleme girişimlerine rağmen ek çerçeve protokol imzalamak zorunda kaldılar. Ancak bu ek çerçeve protokol de kamu işçilerini tatmin etmedi çünkü sözleşme zammına ilave olarak enflasyon farkının yansıtılmasının tüm kamu işçileri bütün çıplaklığıyla farkındaydı. Kamu işçileri Türk-İş’in sendikal bürokrasinin yine Ali Cengiz oyunu yaptığının bir kazanım elde edilmediğinin farkındaydı. Kamu işçileri bu farkındalığını ilk etapta tek adam iktidarına ülke genelinde bir mesaj olarak verdi. Peki, kamu işçilerinin büyük çoğunluğu CHP’ye oy vererek mi tepkisini gösterdi? Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Eskişehir gibi büyük illerde açık bir şekilde CHP’ye destek verdiklerini söyleyebilirken, Kayseri, Elazığ, Konya gibi Milli Görüş ve milliyetçi geleneğin güçlü olduğu illerde YRP ve Zafer Partisine yöneldiğini söylemek abartı olmaz.
1 MAYIS’I FIRSATA ÇEVİRELİM
Kamu işçileri, “Krizin faturasını biz yüklenmeyeceğiz, sabretmeyeceğiz, fedakarlık yapmayacağız ve emeğimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tepkilerini her fırsatta her yerde dile getirdi. İşçiler, tepkilerini sandığa yansıttığını ispatlamış oldu. Peki değişim olması için şimdi kamu işçileri ne yapmalı?
Nisan ayı itibarıyla yüzde 20 vergi kesintisine uğrayan kamu işçileri aslında yoksulluk sınırının yaklaşık yarısı kadar ücret alacak. Ülkenin ekonomisi için zaten fedakarlık yapan kamu işçileri aslında asgari ücretin yüzde 30 fazlası kadar ücretlerle açlıktan ölmeden ama sürünerek yaşar halde. Bu bedeli ödemek istemeyen kamu işçilerinden Eskişehir’deki Harb-İş üyeleri ek zam ve ek çerçeve protokolünün yenilenmesi çağrısını yaptı. Bu çağrı aslında tüm kamu işçilerinin ortak sesi olmalıdır. Eğer biz kamu işçileri krizin faturasını ödemek istemiyorsak tüm Türkiye’de başta demir yolları, askeri iş kolu, enerji, sağlık, kara yolları gibi bütün iş yerlerinde 1 Mayıs’ı taleplerimiz için fırsata çevirmeliyiz. 1 Mayıs öncesinde iş yerlerimizde işçiler olarak inisiyatif alarak şimdiden taleplerimizi hem sendikal bürokrasiye hem de yerel seçimle birlikte ‘topal ördeğe’ dönmüş tek adam iktidarına karşı yüksek sesle haykırmanın vaktinin geldiğini söyleyebilirim. Şimdi bu topal ördeğe dönmüş tek adam iktidarının ekonomik ve politik olarak baskıcı, gerici bir düzeni sağlamasının önündeki en büyük engel başta biz kamu işçilerinin ve organize sanayi bölgelerindeki tüm işçilerin ve toplumun diğer kesimlerinin birleşik mücadele hattının genişletilmesi için bütün enerjimizle seferber olmalıyız.