Popüler oyun serisi Fallout diziye uyarlandı: Nükleer kıyametin ardından kanlı bir komedi
Fallout serisi, nükleer kıyametin ardından çoraklaşmış topraklarda süren yaşam mücadelesinin ve gruplar arası güç çatışmalarının fonunda büyük ölçekte oyuncunun gidişatına karar verdiği bir anlatıdır.
Fotoğraf: JoJo Whilden/Amazon Prime Video
İsmail Gökhan BAYRAM
Video oyunlardan sinema ya da televizyon ekranlarına yapılan uyarlamalar kötüdür. Bu genellemenin istisnaları olmakla birlikte oyundan uyarlamaların ezici çoğunluğu eleştiri sitelerinden yüz üzerinden otuz-otuz beş puanı bile yakalamakta zorlanan yapımlardır. Bütün vasat altılıklarına rağmen bu yapımlardan gişeye kadar ulaşanlar oyunların biriktirdiği hayran kitlesine sırtlarını yaslayarak yüzlerce milyon dolarlık hasılatlara ulaşmıştır. Resident Evil serisi, Warcraft, Tomb Raider serisi, Hitman, Assassins Creed… Yapımcılar için oyunlar ve oyuncular çoğunlukla kolay yoldan gelir elde etmenin kaynağıdır. Neyse ki son yıllarda bu genellemeyi boşa düşürecek birkaç nitelikli yapım yayımlandı da oyun uyarlamaları için eşik epeyce yukarıya taşındı. Amazon Prime’da perşembe sabaha karşı ilk sezonu yayımlanan Fallout bu eşiği zorlamaya geliyor.
İlk oyunu 1997’de yayımlanan Fallout serisi, nükleer kıyametin ardından çoraklaşmış topraklarda süren yaşam mücadelesinin ve gruplar arası güç çatışmalarının fonunda büyük ölçekte oyuncunun gidişatına karar verdiği bir anlatıdır. Serinin bütün oyunlarına yayılmış özgün estetiği, müzik tercihleri ve acımasız kara mizahı ile 27 yıldır benim gibi pek çok oyuncuyu kendine bağlamıştır.
DÜNYA NASIL BU HALE GELDİ?
Dizi, oyunların detaylarını yıllar içinde tamamladığı bu karmaşık kurgu dünyada bir yeraltı sığınağında yaşarken babasını aramak üzere dışarıya çıkmak zorunda kalan Lucy’nin (Ella Purnell) hikayesine odaklanıyor. Lucy’nin yolunun kesiştiği Çelik Kardeşliği Yaveri Maximus (Aaron Moten) ve radyasyon nedeniyle uğradığı mutasyonlardan dolayı nükleer kıyametten beri hayatta kalmayı başaran Kelle Avcısı Hortlak’ın (Walton Goggins) hatıraları ve kendi hikayeleri ile bir yandan izleyiciye mevcut dünyanın durumu aktarılırken diğer yandan da dünyanın bu hale nasıl geldiği anlatılıyor.
KAPİTALİZM VE TEKELLER ELEŞTİRİSİ
Dizinin bir yandan Fallout’un oyunlarla tanımlanmış dünyasını aslına büyük ölçekte sadık kalarak yeniden yaratmayı diğer yandan da bu dünyada oyunların dışında yeni bir hikaye anlatmayı başardığını söyleyebiliriz. Üstelik bu anlatı Fallout dünyasına aşina olanların sıkılmayacağı ancak bu dünya ile ilk kez tanışacakların da yabancılık çekmeyeceği ve zorlanmayacağı bir şekilde aktarılmış. Serinin oyunlarının ayrılmaz bir parçası olan kıyamet öncesi soğuk savaş dönemi ile kapitalizme ve tekellere dair eleştiri dizinin hikayesinde de önemli bir yere oturuyor.
Serinin oyunlarının sevilmesinin önemli nedenlerinden biri olan anlatıyı ve kahramanı oyuncunun tercihlerinin şekillendirmesi olasılığı bulunmadığından karakterlerin hikayeleri ve oyunculukları epey önem kazanıyor. Purnell, her şeyin neredeyse kusursuzca işlediği bir sığınaktan çıkıp kıyamet sonrasının zorlu şartları ile yüzleşen Lucy’nin naif iyimserliğini, yaşadıkları karşısında geçirdiği ufak ama önemsiz olmayan karakter değişikliklerini ekrana yansıtmayı başarıyor. Goggins ise hem Hortlak’ın mutasyon nedeni ile tahrip olmuş yüzüne hayat vermede hem de kıyamet öncesinin Western film yıldızı olarak oldukça başarılı.
BÜTÜNLÜKLÜ AMA HENÜZ BİTMEMİŞ BİR FALLOUT DENEYİMİ
Fallout dizisine dair epey kaba bir tarifte bulunmak gerekirse bir miktar post-apokaliptik bilim kurguya; biraz absürt mizah, biraz kara komedi, biraz Western ve ortalama bir Fallout oyunundan beklenecek miktar ve kanlılıkta şiddet sahnesi ve uçuşan uzuvlar eklenmiş. Bu karışım, tatmin edici bir oyunculuk ve Ink Spots’tan Johny Cash’e uzanan bir müzik portfolyosu ile tamamlanmış. Dizinin her köşesinde karşımıza çıkan sürprizleri bozmadan ya da uzun uzadıya oyunları anlatmadan daha iyi bir tarifte bulunmam güç.
Fallout, gerek oyun serisinin hayranları için gerekse de sığınağının kapısından “Çorakdiyar”a kafasını ilk kez uzatacaklar için bütünlüklü ama henüz bitmemiş bir Fallout deneyimi sunuyor. Sezonun son bölümünün adının “Başlangıç” olması da sanıyorum bu yüzden. İlk sezonda başarılı bir dünya kurgusunda taşlar yerine kondu. İkinci sezonda bu taşların nasıl hareket ettiğini birlikte göreceğiz.