14 Nisan 2024 11:10

NATO bağlantılı kuruluştan İran-İsrail yorumları: Savaş gölgeden çıktı

Atlantik Konseyi, İran’ın misillemesini “Savaş gölgeden çıktı” şeklinde yorumladı. Konseyin analistleri “İsrail ne yapacak? Bölgesel savaş mı başladı? ABD nasıl rol oynayacak?” sorularını ele aldı.

Fotoğraf: Mostafa Alkharouf/AA

Paylaş

İsrail’in Suriye’deki İran Konsolosluğunu füzelerle vurarak İranlı önemli komutanların da aralarında bulunduğu 15 kişiyi öldürmesi sonra İran’ın nasıl bir misilleme yapacağı tartışmaları dün gece son buldu. İran ilk defa doğrudan İsrail topraklarını hedef alarak 300’den fazla İHA ve füzeyle saldırdı. İsrailli yetkililer, ABD, İngiltere, Ürdün ve Suudi Arabistan desteğiyle bunların yüzde 99’unu düşürdüklerini duyurdular.

İranlı yetkililer ise “Misillemenin bu kadar olduğu”, İsrail’in yanıt vermemesi açıklamalarıyla geceyi sonlandırdılar.

ABD merkezli ve NATO bağlantılı düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi ise yaşananları “Savaş gölgeden çıktı” şeklinde yorumladı. Konseyin analistlerinin “İsrail bundan sonra ne yapacak? Daha geniş çaplı bir bölgesel savaş mı başladı? Amerika Birleşik Devletleri nasıl bir rol oynayacak?​” sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkan yorumlar şöyle:

"YANIT DÖNGÜSÜ ABD’Yİ DE KAPSAR VE TÜM BÖLGEYE YAYILIR"

Daniel E. Mouton (Atlantik Konseyi kıdemli araştırmacısı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nde 2021-2023 yılları Ortadoğu ve Kuzey Afrika savunma ve siyasi-askeri politika direktörü):

"İran’ın bugün İsrail’e karşı gerçekleştirdiği karmaşık insansız hava aracı (İHA) ve füze saldırısı, Ortadoğu’da denge ve karşılıklı caydırıcılık arayışının bir sonraki aşamasından başka bir şey değil. İran’ın bugünkü saldırısının yakın nedeni İsrail’in Suriye’de İran’a ait bir diplomatik tesise düzenlediği ve çok sayıda üst düzey Devrim Muhafızları subayının ölümüne neden olan saldırıydı. Böyle bir saldırı İran’ın cevabını kaçınılmaz hale getirdi.

İsrail’in nisan başındaki saldırısı, 7 Ekim’deki Hamas saldırısının ardından İran’a karşı caydırıcılığı yeniden tesis etme çabalarının bir sonucuydu. İsrail ayrıca bölgedeki ABD askeri güçlerinin artışının geçici avantajına sahip olduğunun da farkında. Bu ABD güçleri İsrail’in sigorta poliçesidir. Sadece bir yıl önce ABD’nin şu anda bölgede bulunan askeri uçak ve savaş gemilerinin çok küçük bir kısmına sahip olması dikkat çekici.

İşlerin bundan sonra nereye gideceği, İran’ın bugünkü saldırısının görece başarısına bağlı olacak. Eğer İran, İsrail’in kendi tesisine yönelik saldırısına yeterince karşılık verdiğini düşünürse, bölge daha büyük bir savaşın eşiğinden dönecektir. Ancak İran’ın saldırısı aşırı başarılı olursa İsrail de karşılık verecektir. Kaçınılmaz yanıt döngüsü ABD’yi de kapsayacak ve muhtemelen tüm bölgeye yayılacaktır. 

İran saldırısının göreceli başarısı ne olursa olsun, başka bir tırmanma döngüsünün yaşanmayacağının garantisi yok. Pentagon’daki üst düzey yetkililer ABD güçlerini Ortadoğu’dan çekip Hint-Pasifik ve Avrupa bölgelerine yönlendirmek istediklerini defalarca açıkça ifade ettiler. İsrail bu dinamiğin farkında. İsrail, güçlü bir ABD kuvveti varlığına sahipken harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla bugünkü saldırı bir son olmayacaktır.

İran tehdidinin devam etmesinin yanı sıra, çözülemeyen ikinci en büyük mesele şeffaflık eksikliğidir. İsrailli liderler Nisan ayı başında İran’ın diplomatik tesisine yaptıkları saldırıyı ABD’ye bildirmediler. ABD güçleri, İsrail’in Gazze’deki operasyonunu yürütürken bir sigorta poliçesi olarak bölgeye konuşlandırıldı. İsrail’in planlarını paylaşmasına gerçekten ihtiyaç vardır ve ABD liderleri de İran’ın caydırılmasına yardımcı olmak için bölgede yeterli bir varlığın sürdürülmesi konusunda ciddi bir görüşme yapma ihtiyacını kabul etmelidir.”

"İKİ GALİBİYET VE BİR KAYIP"

Gina Abercrombie-Winstanley(Atlantik Konseyi kıdemli araştırmacısı. Ayrıca ABD’nin Malta Cumhuriyeti Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanı’nın Ortadoğu ve Afrika’dan sorumlu özel yardımcısı olarak görev yaptı):

“Saldırının sonuçlarını iki kazanç ve bir kayıp olarak ayırmak öğretici olacaktır.

Kazanç: Doğrudan İsrail’e gönderilen iki yüzden fazla füze ve insansız hava aracıyla İran’ın onuru tatmin edildi. İranlı liderler niyetlerini açıkladılar ve sorumluluğu alenen üstlendiler. Gerçek hasar sınırlı gibi görünse de, olağanüstü tepki yaygın bir uluslararası alarma neden olacak kadar şiddetliydi. İsrail’in yasal olarak egemen İran topraklarında vatandaşlarına suikast düzenlemesine öfkelenen İranlılar tatmin olabilir. Ancak şu ana kadar İsrail hedeflerine verilen fiziksel zarar asgari düzeydeydi. Bir sonraki adımın gerilimi tırmandırmak olması gerekmiyor.

Kazanç: Başbakan Benjamin Netanyahu çok ihtiyaç duyduğu üç şeyi elde etti:

- Gazze gündemden düştü ve savaşı sona erdirmek ve Filistinlilerin acılarını dindirmek için yapılan baskıların kararlı bir şekilde arka plana itildiğini umabilir.

- ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’e yönelik ‘kaya gibi sağlam destek’ söylemini kendi liderliği altında bile geri getirdi. Bölge çapında bir çatışmayı göze alma ve ABD’yi bu çatışmanın içine çekme konusundaki istekliliği, kendisini ikili ilişkileri zayıflatmakla suçlayan siyasi rakiplerinin elindeki bir silahı aldı.

- İsraillileri tehlike karşısında yeniden bir araya getirmiş olabilir ki bu da onu iktidarda tutmaya yardımcı olacaktır.

Kayıp: Biden’ın durumu oldukça kötüleşti. Ekibi İsrail’in tepkisini kontrol altına almak için çalışmalı. Bölgedeki ABD güçleri tehlikede ve daha geniş bir savaş olasılığı çok büyük. ABD şimdi Biden’ın (ve İran’ın) kaçınmak için çok çalıştığı doğrudan bir çatışmaya yakın görünüyor. Biden’ın yeniden seçilmesi için gereken koalisyonun önemli bir kısmı Gazze’yi unutmayacak ve İsrail’i yeniden kucaklamasını hoş karşılamayacaktır. İster İsrail’in İran’a tepkisini yumuşatmak, ister Netanyahu’nun Gazze konusunda nihayet akıllıca tavsiyelerini dinlemesini sağlamak olsun, Biden İsrail’in kurnaz başbakanı karşısında elindeki kozu bir kez daha kaybetmiş görünüyor.”

"BÖLGESEL SAVAŞA YOL AÇMAYABİLİR"

Danny Citrinowicz(Atlantik Konseyi İran Stratejisi Projesi çalışma grubunun üyesi. Yirmi beş yıl boyunca İsrail Savunma İstihbaratı’nda çeşitli komuta kademelerinde görev yaptı):

“(…) Her halükarda ve İran saldırısının sonuçları ne olursa olsun, bu olay İran ile İsrail arasındaki ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir olaydır. Bu olay, İsrail’in İran’a karşı ortaklarıyla koalisyon halinde çalışması ve savunmada olduğu gibi herhangi bir saldırı faaliyetinde de sadece kendisine güvenmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

İsrail hâlâ Hamas’ın ortadan kaldırılmasına ve rehinelerin serbest bırakılmasına öncelik veriyorsa, mevcut çatışmanın genişlemesi bu hedeflere ters etki yapacaktır. Her halükarda, bu olayın ilk aşamasındayız ve önümüzdeki günlerde çok şey değişebilir.”

"İRAN’IN TEPKİSİ ÜRDÜN’Ü İSTİKRARSIZ BİR KONUMDA BIRAKTI"

Tuqa Nusairat (ABD’nin Ortadoğu politikası konusunda uzman ve Atlantik Konseyi Refik Hariri Merkezi ve Ortadoğu Programları’nda strateji, operasyon ve finans direktörü)

"İran’ın Suriye’deki İran konsolosluğunu hedef alan İsrail’e karşı misilleme saldırısı, Ürdün’ü kaos denizinde ‘istikrar adası’ olarak adlandırılan ülkeyi istikrarsızlaştırma tehdidi taşıyan tehlikeli bir konuma sokuyor. Geçtiğimiz altı ay boyunca Ürdün yönetimi, komşudaki çatışmanın topyekûn bir bölgesel savaşa dönüşmesini önlemek için Gazze’de ateşkes çağrısında bulundu. Kırılgan ekonomisi, büyük Filistinli mülteci nüfusu ve Ürdün vatandaşlığına geçenler ve istikrarsız coğrafi konumu ile Ürdün’ün tehlikede olduğu çok şey var. Amerika Birleşik Devletleri’nin sadık bir müttefiki ve önemli ölçüde askeri ve ekonomik yardım alan bir ülke olmasına rağmen, İsrail ile on yıllardır süren soğuk barış konusunda halkı arasında büyük bir hoşnutsuzlukla boğuşmak zorunda.

Geçtiğimiz birkaç saat içinde Ürdün hava sahasını kapattığını duyurdu ve hava sahasından geçen İran’a ait insansız hava araçlarını ya da füzeleri engelleme sözünü yerine getirdiğine dair haberler geldi. Sosyal medyada Amman semalarında meydana gelen patlamalara ve başkentin bir mahallesinde düşürülen İran füzesine ait olduğu anlaşılan kalıntılara ilişkin videolar yayınlandı. Bir tweet, son birkaç saat içinde yaşananların bazı Ürdünlüler arasında yaygın olan yorumunu çok iyi yansıtıyor: "Ürdün Kralı İsrail’i korumak için vatandaşlarının üzerine füze attı.” Ürdün’ün kendisini İran tarafından başkalarına saldırmak için kullanılmaktan korumaması gerektiğini savunan çok az kişi var ancak pek çok çevre Haşimi Krallığı’nın İsrail’i İran’ın saldırganlığından ‘koruduğunu’ düşünüyor.

Gerçekten de Ürdün ve diğerlerinin aylardır uyardığı son gerginlik doruğa ulaşıyor. ABD’nin bölgedeki ekonomik ve stratejik çıkarları, Biden yönetiminin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını, yerel ve bölgesel alarm zillerine rağmen açık bir şekilde desteklemesi nedeniyle tehdit altında olmaya devam ediyor. Başkan Joe Biden, ABD’yi bölgedeki çatışmalardan uzaklaştırmayı ve askeri ayak izini azaltmayı hedefleyerek görevine başlamışken, bölgesel bir yangının ABD’nin Ortadoğu’daki katılımının geleceği üzerinde yaratacağı vahim sonuçları göz ardı eden ve Ürdün gibi savunmasız müttefiklerini kırk katırla kırk satır arasında hiç de istenmeyen bir konuma getiren İsrail’e açık çek vererek görev süresini tamamlıyor.”

"BUNDAN SONRA NE OLACAĞI ÜÇ FAKTÖRE BAĞLI OLACAK"

Carmel Arbit (Atlantik Konseyi’nde Ortadoğu konusunda kıdemli araştırmacı):

“İran’ın İsrail topraklarına saldırması, iki ülke arasındaki çatışmayı gizli olmaktan çıkarıp açık hale getiren çarpıcı bir tırmanış. Bundan sonra ne olacağı üç faktöre bağlı olacak: Husiler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran’ın vekillerinin çatışmaya katılıp katılmayacağı; İsrail’de kayıplar olup olmayacağı ya da savunma sistemlerinin ABD desteğiyle birlikte önemli hasarı önleyip önlemeyeceği; ve nihayetinde İsrail’in nasıl karşılık vermeyi seçeceği. 

İran saldırıları, İsrail’e yönelik küresel sempatinin azaldığı ve Biden ile Netanyahu arasındaki ilişkinin giderek gerildiği bir ortamda gerçekleşti. Bu yazının yazıldığı sırada ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya, vatandaşları sığınaklara çekilen İsrail’i desteklediklerini açıklamışlardı ancak Gazze’de olduğu gibi, daha fazla tırmanış bu kamuoyu desteğini tüketebilir. 

Biden ise iki lider arasında ortaya çıkmış olabilecek herhangi bir soğukluğun sadece retorik olduğunu açıkça ifade etti: ABD’nin İsrail ile ortaklığı sarsılmaz bir şekilde devam etmektedir. İran’ın yarattığı tehdide karşı ortak kararlılık da iki ülkenin Filistin topraklarının geleceğine ilişkin görüş ayrılıklarından çok daha derinlere uzanıyor. Yine de ABD, bölgesel bir savaşın büyümesini önlemeye çalışmak için İsrail’i itidalli davranmaya teşvik edebilir. Bu da kuşkusuz İsrail’in caydırıcılığını yeniden tesis etme ve egemenlik sınırlarını eşi benzeri görülmemiş bir şekilde ihlal eden teröre karşı bir savaş olarak gördüğü bu savaşta kendini gösterme arzusuna ters düşecektir.” (DIŞ HABERLER)

ÖNCEKİ HABER

ABD'nin Şikago kentinde silahlı saldırı: 1 ölü 7 yaralı

SONRAKİ HABER

Kayseri'de sobadan zehirlenen 2 kardeş hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa