17 Nisan 2024 04:14

İran içinde İsrail ile gerilim nasıl tartışılıyor?

Sert söylemine rağmen dışarıya ‘Savaş istemediği’ mesajını veren İran rejimi içeride ise karşı seslerin bastırılması için harekete geçti. İsrail konusu, İranlı emekçiler arasında da önemli bir gündem.

Fotoğraf: Nir Keidar/AA

Paylaş

Ela AVA

İran Devrim Muhafızları, İsrail’in Şam Konsolosluğunu vurması üzerine, geçtiğimiz cumartesiyi pazara bağlayan gece 300’den fazla insansız hava aracı, seyir füzesi ve balistik füzeyle İsrail’e misilleme yaptı. Bu saldırı İsrail açısından ciddi bir hasara yol açmadı ancak İran rejimi ilk kez doğrudan İsrail topraklarına saldırıda bulundu. Saldırının ardından İran içinde farklı kesimler, farklı tartışmalar sürdürdü. İsrail’in yeniden saldırıp saldırmayacağı, saldırırsa bunun nasıl olacağı da aynı şekilde endişe ve tartışma konusu.

Rejimi destekleyen kesimler saldırı gecesi bazı kentlerde sokağa çıktı. Öte yandan İran basınında yayımlanan analizler ise temelde iki eksen etrafında şekillendi. Çoğunlukla İranlı analistler ve yetkililer arasında gözlemlenen ilk ortak görüş saldırının “Orantılı, tepkisel ve uluslararası hukuk ilkelerine dayalı” olarak haklı olduğu yönünde. İran’ın eyleminin “saldırı” değil “tepki” olduğu ve İran’ın savaşı devam ettirmekte istekli olmadığı da öne çıkıyor.

Devrim Muhafızlarına yakın Tasnim haber ajansı ve Usulcülere  (radikal muhafazakarlar) yakın Mehr haber ajansı ise “Eğer İsrail karşılık verirse, İran derhal ve daha güçlü bir şekilde karşılık verecektir” söylemi etrafında daha sert çizgiyi korumaya devam etti. İran Meclisinin Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Şahriyar Heyderi ise bu eksende, “Büyük çaplı bir savaş olacağını düşünmüyorum. Son olarak siyonist rejim karşılık vermek isterse İran İslam Cumhuriyeti’nden daha güçlü bir yanıtla karşılaşacaktır” dedi.

Öte yandan bu saldırı yine Reformcular ve Usulcülerin aynı eksende tutum aldığını gösterdi. Reformcu analistler veya reformistlere yakın medya, saldırıların çok “orantılı” olduğunu vurguladı.  Örneğin Uluslararası İlişkiler Analisti Reza Nasri, Reformistlere yakın olan İran’ın devlet haber ajansı ILNA’ya verdiği röportajda, İran’ın operasyonunun bir “saldırı” değil “karşılık” olduğunu vurguladı ve “Birleşmiş Milletlerin 51. maddesi uyarınca tepkimiz tamamen haklıdır” dedi.

Bu medya kuruluşlarının yayımladığı diğer analizlerin ikinci ortak ekseni ise bu saldırıların uluslararası ve bölgesel ilişkilerde yeni bir sayfanın başlangıcı olduğu vurgusuydu. Örneğin İranlı yetkililer arasında Usulcü eksenden ve Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Saeed Calili, saldırıyı “inanç ve cesaret kıvılcımı” olarak tanımlayarak İran’ın bölgedeki gücünü koruması için önemli bir adım olduğu değerlendirmesi yaptı.

EMEKÇİLER CEPHESİNDE TARTIŞMA İKİYE BÖLÜNDÜ

Rejim karşıtı olan büyük bir kesim ve İran içindeki işçi ve emekçiler ile onların örgütlerinin saldırıya dair tartışmaları da farklı eksenlerde devam ediyor. İran rejimi ise tartışmaları tamamen engellemek için baskıyı arttırdı. Saldırıdan bir gün önce  “Başörtü ve İffet Yasası”nı yürürlüğe koydu. İran’ın neredeyse tüm kentlerinde sokaklar ahlak devriyeleri ve adım başı ahlak polisleriyle doldu. Saldırının hemen ardından da rejim, saldırıya karşı söylem üretenlere en sert biçimde müdahale edeceğini açıkladı.

Öte yandan saldırıyla birlikte İran’da doların yüzde 2.43 oranında artması ve akabinde benzine zam gelmesi ise, işçiler ve emekçiler açısından “Zaten küçülen soframız tamamen yok oldu” yorumlarını beraberinde getirdi.

"NE İRAN NE İSRAİL"

Aylardır ülkenin birçok yerinde ücretini alamayan işçiler ve emekçiler isyanlarını dile getirdiler. İran İşçiler Birliği, Öğretmenlerin Örgütlenme Konseyi ve siyasi mahkumların örgütlerinden biri olan “Khiyaban”, yayımladıkları açıklamalarda hem İran rejimini hem de siyonist İsrail’i mahkum eden, bu savaşın halklar için ölüm ve yıkımdan başka bir getirisi olmayacağını vurgulayan açıklamalar yaptılar. Sokakları stickerlar ve afişlerle dolduran “Khiyaban”, yaptığı açıklamada, “Küresel kapitalizmin büyük resmi, krizdeki gemiyi gösteriyor; ekonomik, çevresel ve mülteci krizleriyle dolu yeni bir döneme doğru hızla ilerliyoruz. Bu da kaynaklar için emperyalistlerin rekabetinin yoğunlaşmasına, nüfuz alanlarının genişlemesine, aşırı milliyetçiliğin büyümesinde yol açıyor. Çünkü kriz olduğu sürece savaş vardır, kapitalizm olduğu sürece kriz vardır… İran ve İsrail devletinin, yani bu gerici iki cephenin savaşında üçüncü ses olarak olmalıyız ve umudumuzun yalnızca devrimci halkın eylemliliğinde olduğunu her zamankinden daha yüksek sesle söylemeliyiz” dedi.

Kadın örgütü Osyan da saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, “Ne İran İslam Cumhuriyeti ne de İsrail ve onun iş birlikçileri kurtarıcı ve kahramandır. Biz dünya halkları olarak yeni bir gerici savaş istemiyoruz. Arzumuz mücadelemizle insanlığı özgürleştirmek ve kurtarmaktır. Bunun için de bu tür krizleri ve yönetimleri yaratan kapitalist sistemi yıkmalı ve devirmeliyiz” diyordu.

"SOKAKTA KALACAĞIZ, HAKKIMIZI ALACAĞIZ"

Ama öte yandan ekonomik ve siyasal baskının özellikle işçi ve emekçiler açısından tahammül edilemez hale geldiği noktada, kimi tartışmalar ise sadece İran rejimini mahkum etmekle sınırlı kaldı. Bazı işçi konseyleri, komiteleri ve insan hakları örgütleri de “İsrail’in nasıl bir karşı saldırı yapacağını” gördükten sonra bir açıklama yapmanın daha makul olduğunu savunuyor.

İşçiler arasında ortaya çıkan önemli eğilimlerin biri de şu oldu; “Yıllardır nükleer silah sevdasıyla hareket eden İran rejimi günden güne bizim soframızı küçülttü, hakkımızı silahlara yatırdı. Bölgedeki vekil güçlerine veya desteklediği milis güçlere çok yüklü miktarda yatırım yaptı. Dolayısıyla İsrail’in ötesinde bizim düşmanımız rejimdir ve rejime karşı daha güçlü ve sert bir mücadele hattı çizmeliyiz.”

Saldırının hemen ardından Arak demir yolu işçileri, farklı kentlerde emekliler, güneyde petrol rafineleri işçileri, öğretmenler her zaman sürdürdükleri eylemleri daha kitlesel gerçekleştirdiler. Saldırı veya savaşın sözünün geçmediği eylemlerde, “Sokakta kalacağız, hakkımızı alacağız” söylemleri öne çıktı.

SAĞ MUHALEFET İSRAİL’İ SAVUNDU

İran rejimi muhalifi sağ kesimler, örneğin monarşistler ise İsrail’i savunan bir tartışma sürdürdüler. Merkez milliyetçi bakış açısıyla hareket eden sağ gruplar, İsrail’in haklı mücadele verdiğini vurgulayarak İran rejiminin derhal tasfiye edilmesi gerektiğine dikkat çektiler.

İÇERİDE BASKI FURYASI

Son noktada, İran rejiminin, bölgede gücünü ve prestijini korumak için attığı adımlar, İran’ın içinde rejime kendisine karşı halk tarafından yürütülen mücadeleyi baskılamak için muazzam bir fırsat olarak geri geliyor. Rejim içeride saldırı dozunu arttırıyor, irili ufaklı oluşan örgütleri tasfiye ediyor. Kadınların Mahsa Amini’in ahlak polisi tarafından öldürülmesinin ardından başlattığı ve sürdürdüğü mücadeleyi baltalamak için “yeni” yasa tasarıları oluşturuyor, işçi ve emekçilerinin mücadelesine daha sert tepki veriyor. Siyasi mahkumları onlarca yıl hükümlerle susturmaya devam ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Van eylemlerinin güler yüzlü çocuğu Muhammed Orhan tahliye oldu

SONRAKİ HABER

Şenyaşar, bariyerlere rağmen eylemini sürdürdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa