16 Nisan 2024 22:54

Meşalenin tek politikası göçmen karşıtlığı

Göç politikasıyla farklılaşmaya çalışan Zafer Partisi’nin içinden bu politikayı çıkardığımızda sermaye partilerinin politikasına yedeklenen bir partiyle karşılaşırız.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Lisan ALAYOĞLU 
İstanbul Üniversitesi

31 Mart 2024 Yerel Seçimi’nin birçok tarafıyla tarihte dönüp bakılacak bir seçim olacağı şimdiden belli. İleride Siyasal Bilgiler Fakültelerinde tıpkı 1989 Yerel Seçimi gibi dersin başlığı olarak karşımıza çıkacağını söylemek bence abartı olmaz. Bu seçimde aldığı düşük oy sıkça konuşulan Zafer Partisi’nin söylemlerinin bugün gençlikte nasıl karşılık bulduğuna bakarak sadece göçmen karşıtlığı politikasıyla gençliğe birçok alternatif sunduğunu iddia edenlerin, aslında gençliğin en acil taleplerinin fark edilmesinin önüne nasıl bir perde çektiğine bakmaya çalışacağız.

KÜRTLERDEN GÖÇMENLERE

Öncelikle hatırlamakta fayda var diyelim ve önceki seçimlerde Ata İttifakı’nın ve Zafer Partisi’nin tutumlarına kısaca bir bakış atalım. 2023’te çokça tartışılan bu ittifak görece yüksek bir oy almıştı. Bunun anahtarı, ülkedeki tüm sorunlar için yapısal kökenlerini aramak yerine göç sorununu koyması ve göçmen karşıtlığı oldu. ZP, daha öncesinde Kürtler üzerinden şekillenen ayrıştırıcı söylemleri ve milliyetçiliği, göçmen karşıtlığıyla besleyerek kendine bir kapı açtı. Kürtlerden daha az karşılaştıkları ve daha farklı olduklarını düşündükleri insanlara karşı düşmanlaştırmanın daha kolay ve hızlı bir yol olduğunu “keşfeden” ZP, gençleri göçmenlere karşı nefret söylemleriyle ikna etmekte olağanüstü bir çaba sarf etti. İnsanların kendi yaşam koşullarını koruma içgüdüsünü göçmenlere karşı nefreti artırmak için kullanan ZP, işsizliğin ve geleceksizliğin sebebi olarak göçmenleri işaret ederek insanların ekonomik kaygılarını kullanarak kendi politikasını yeniden üretiyor. Yıllarca ucuz işgücü olarak çalıştırılan Kürtlere karşı yürütülen ayrıştırıcı politika, şimdi göçmenler üzerinden kuruluyor. “Kürtler işimizi elimizden alıyor” cümlesindeki özne bu sefer göçmenler olarak değiştiriliyor. İşte ZP tüm bunları yaparken asıl suçluyu saklıyor ve hatta onu koruyor. Sermayenin insanları ucuz işgücü olarak kayıt dışı kullanmasına bir eleştiri getirmiyor, bu insanların bir odalı evlerde 20 kişi yaşatan sisteme dokunmuyor ve toplumun biriken öfkesini sermayenin yaptıklarına değil yaşam mücadelesi veren halklara yöneltmesine sebep oluyor.

Zafer Partisi, bir tarafta “yerli ve milli” söylemleri ve güvenlikçi politikalarıyla genel gidişattan memnun olmayan muhafazakâr-milliyetçi AKP-MHP seçmeninden, diğer taraftaysa CHP’ye kendini bir türlü yerleştiremeyen “seküler milliyetçi” seçmenden, göçmen karşıtlığıyla oy devşirmenin yollarını aramakta oldukça başarılıydı. Tek politikayla farklılaşmaya çalışan Zafer Partisi’nin içinden bu politikayı çıkardığımızda ana akım siyasetten çok da farklı olmayan, sermaye partilerinin politikasına yedeklenen ve bunları doğru bulan bir partiyle karşılaşırız. ZP’nin iktidarın çokça sırtını yasladığı “dış mihraklar” korkutmasıyla sürdürdüğü bütün politikaları desteklediğini, AKP’nin dış politikasına dair “güveninden” anlayabilmekteyiz. Güven diyorum çünkü tüm politikalarının ve önermelerinin ana akım siyasetten farklı olduğunu ileri süren ZP, AKP’nin dış politikası söz konusu olduğunda herhangi bir eleştiri getirmeyen aksine bu politikaları destekleyen ve kendilerinin de böyle bir politikayı sürdüreceklerini belirtmekten çekinmeyen bir yerde durmaktadır.

Son turda ZP ve Ata İttifakı adayı Sinan Oğan’ın Cumhur İttifakı’na destek açıklayarak ZP’nin bütün sözde muhalefetini boşa düşürmesi bile ZP’ye duyulan sempatiyi değiştirmekte yeterli olmadı. 

YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK, PEKİ NASIL?

Dünyada özellikle 2008 krizinin ardından artan yoksulluk, kemer sıkma politikaları ve eşitsizlik gibi sorunlar karşısında aşırı sağ, çözüm olarak göçmen düşmanlığını göstererek oylarını yükseltmiştir. Bugünkü koşulları oluşturan kapitalizmin kalbinde delik açmadan suçu göçmenlerin üzerine atarak işsizliğin ve yoksulluğun sebebinin göçmenler olduğunu ve kaba tabirle göçmenler giderse her şeyin çok güzel olacağını savunarak oy toplayan aşırı sağcı siyasetçilerin parti programlarına dikkatlice bakmak gerekir. Aşırı sağcı söylemlerin bugün Türkiye’deki şubesi ZP, seküler milliyetçiliğin çatısı altında “Zafer Partisi’ne oy verin ülkemizi geri alalım” sloganıyla milliyetçiliklerini “seküler yaşam tarzına geri dönüş” olarak nitelendirmektedir. Bunu yaparken Türk olmayan tüm unsurların sönümlenmesi gerektiğini savunarak birlikte üreten ve bugünkü yoksulluğu da birlikte hisseden tüm halkları birbirine düşmanlaştırmakta ve özellikle gençlere çözüm yolu olarak bu düşmanlığı işaret etmektedir. Türkçülük söylemiyle oy toplamalarına karşın Zafer Partisi İstanbul İl Başkanı “Türk vatandaşlığına uygun” ev satışı yaptığı iddialarıyla gündeme gelmiş ve partinin buraya dair herhangi bir açıklaması olmamıştır. Bu durum partinin “yurttaşlık bağı” söyleminin kendi çıkarları doğrultusunda nasıl da esnediğinin açık bir örneğidir. Zafer Partisi’nin çelişkili ve içi boş tutumları bu örnekten çok daha fazlasıdır, sadece parti programına bakıldığında bunu açıkça görebilmekteyiz.

Programında seküler yaşam tarzının sağlanmasının bir ayağını kadınların özgürleşmesi olarak nitelendirirken kadınların bugünkü sorunlarının önüne geçmeye yönelik bir söylem üretmekten uzak kalmıştır. Her türlü ayrımcılığa yönelik “önleyici tedbirler” üretileceği ibaresi geçen programda kadınların bugün yaşadıkları sorunların sebebi irdelenmemiş, tam aksine bu sorunları oluşturan sistemin içinde bir çözüm arayışı yapılacağı belirtilmiştir. Kadınların yaşamlarında karşılaştığı sorunları bir “sosyal güvenlik” meselesine indirgeyen partinin çözüm olarak sunduğu “kadın girişimi desteklenecektir” söylemi 20. yüzyıldan bu zamana cinsiyet eşitliğini sağlamak konusunda popülerliğini kaybetmiş bir söylemdir. 

Yine parti programında genç işsizliğin sebebi olarak kaçak ve kayıt dışı çalışanlar hedef gösterilmiş, tekelci sermayenin bu konudaki rolü görmezden gelinmiştir. Halkları birbirine düşmanlaştıran Zafer Partisi bu söylemlerle gençliğin geleceği birlikte inşa etme mücadelesine engel olarak daha başından sermayenin ekmeğine yağ sürmektedir. Öğrencilere verilen öğrenim kredisini sadece Türk vatandaşlarına vereceğini belirten parti, programın başında belirttiği eğitimde eşitsizliğin önüne geçme vaadini böylesi politikalarla nasıl gerçekleştireceğine dair bir kafa karışıklığı yaratmaktadır. Türkiye’deki gençlerin Arap istihbaratı sebebiyle uyuşturucu saldırısına uğradığını belirterek bir başka toplumsal meselede de göçmen karşıtlığı anahtarını kullanan ZP, Türkiye’de bu konudaki mafyalaşmaları ve sermayenin buradaki rolünü elbette bilmiyor değil.

Parti programında LGBTİ’lerle ilgili herhangi bir yazı bulunmamaktadır. Özdağ, katıldığı bir televizyon programında “bizi ilgilendirmez” diyerek kaçamak bir cevap vermiştir. LGBTİ’lerin hakları ve hayata katılımlarıyla ilgili herhangi bir önerisi olmayan Özdağ, sunucuya “bizim yönetimimizde herkes eşit haklara sahip olacak” diyerek konuyu kapatmıştır.

Parti programında bol bol sözler veren ve programını vaatlerle dolduran partinin tüm bu çelişkileri yazının başında işaret ettiğimiz “seçmenin beklentisine yönelik” program yazmanın bir sonucu olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. Arap Baharı sonrasında artan göçmen sayısını AKP ucuz iş gücü olarak kullandığı için göçmenlere karşı bir söylem üretmemiştir, tam tersi “ümmetçilik” adı altında politikasını ilerletmiştir. Ayrıca AKP ile CHP bugün herkesi kapsayan parti olma iddiası taşıdığı için Zafer Partisi’ne ırkçı söylemleriyle bu arenada bir alan açılmıştır. Artan ekonomik bunalımın sebebinin göçmenler olduğunu söylemekten çekinmeyen Zafer Partisi, tüm parti programını kendisini siyaset arenasında var edebildiği tek politika üzerine yazmaktan geri durmamıştır.

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan'ın gözü Irak petrolünde

SONRAKİ HABER

Bir kazanımın öyküsü: Van’da ne yaşandı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa