16 Nisan 2024 22:57

Bir kazanımın öyküsü: Van’da ne yaşandı?

Van halkı mazbatanın tek adam rejimi tarafından gasbına karşı başta kendi mahallelerinde olmak üzere örgütlenerek birleşik ve planlı bir direnişin fitilini ateşledi ve kazandı.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Can BULUT
Van

Neredeyse 2 dönemdir kayyum eliyle yönetilen Van Büyükşehir Belediyesi, 31 Mart yerel seçimlerinin ardından yeniden DEM Parti'ye geçti. Bu uzun süreçte iradesi gasp edilen Van halkı; 31 Mart akşamı, kayyum belediyenin gidişini büyük bir coşkuyla kutlamaya başladı. Halkın zafer kutlaması polis müdahalesi ve gözaltıları beraberinde getirse de halk, coşkulu kutlamasına devam etti. 2 Nisan günü öğle saatlerindeyse DEM Parti'nin seçilmiş adayı Abdullah Zeydan'ın seçilme hakkının, seçimden iki gün önce YSK'nin kapanmasına beş dakika kala geri alınması nedeniyle mazbatanın en çok oy alan ikinci partinin adayı olan AKP'li Abdulahat Arvas'a verileceği haberi duyuruldu. Oyunu henüz iki gün önce kullanıp kendi büyükşehir belediye başkanını seçen Van halkı, haberin duyulmasıyla birlikte iradelerinin yeniden yok sayılmasına büyük tepki gösterdi. Mazbatanın Zeydan'a verilmemesine tepki gösteren halk, kısa süre içerisinde reaksiyon göstererek sokaklara döküldü. Hızlı bir şekilde yayılan ve kitleselleşen protestolar birkaç saat içerisinde neredeyse her sokak ve caddede varlık gösterdi. Vanlılar, başta kendi mahallelerinde olmak üzere örgütlenerek birleşik ve planlı bir direnişin fitilini ateşledi.

Tüm bu olaylar yaşanırken seçimden kısa bir süre önce kendisine sorulan “kayyum” sorusuna, “Kayyumla görev başına gelmek istemiyorum, kayyumla gelecek olsak bu kadar çalışmazdık” şeklinde cevap veren Arvas'a mazbatayı kabul etmeyerek sözünde durması çağrısı yapılırken kendisinden herhangi bir açıklama gelmedi.

HALK BASKILARA RAĞMEN MÜCADELEDEN VAZGEÇMEDİ

Direnişin ilk gününde polisin orantısız müdahalesi yine sahnedeydi. Atılan gaz, ses ve ışık fişeklerinin ardı arkasının kesilmemesi, bir fişek yere düşmeden diğerinin ateşlenmesi, yakalanan direnişçilerin kadın, çocuk, yaşlı denmeden darp edilerek yaka paça gözaltına alınması ve saatlerce gözaltı otobüslerinde bekletilmesi gibi olaylar bu müdahalelerin içerdiği kini ve hırsı açıkça gözler önüne serdi. Yerleri kaplayan boş kapsüllerle, şehrin üzerinde biriken toz bulutuyla, bir türlü dinmek bilmeyen patlama sesleriyle Van'ın adeta bir savaş şehrine dönüştüğünü görmek mümkündü ancak halk; sinmeden, dayanışmayı emin adımlarla büyüterek iradelerinin gasbedilmesinin kolay olmadığını açıkça gösterdi. Limonla gazdan etkilenen kişilerin yardımına koşan, elindeki suyu tanımadığı insanlarla paylaşan, tıbbi maskeler satın alarak halka dağıtan yüzlerce kişi dayanışmayla birbirinden güç aldı.

Eylemler süresince bu durum çokça “Bu bir parti meselesi değil hukuk meselesi” olarak tartışıldı. Bir hukuk ayıbı meselesi olduğu doğru ancak bununla sınırlı değil. Gasbedilmek istenen bütün hakların ilk önce Kürtler ve onların siyasi temsilcileri üzerinde denenmesiyle ve bazı kesimlere terörist olmakla suçlanmamak adına sessiz kalınmasının tembih edilmesiyle tek adam iktidarı boyunca sıkça karşılaşıyoruz.
7 Haziran seçimlerinden, milletvekilliği iptallerinden, parti kapatma denemelerinden, kayyumlardan aşinayız bu duruma. Seçimin ardından “milletimizin verdiği mesajı aldık” diyen Erdoğan'ın ve tek adam iktidarının halka yaptığı geri dönüt “bizi seçmeseniz bile biz yöneteceğiz” oldu. İlk adım olarak da terörist ilan ettiği Zeydan'ın mazbatasını gasbetti.

Ancak bu defa farklı oldu. Emek ve Demokrasi güçlerinin, sosyalist partilerin haricinde kalan kesimler de terörist olmakla suçlanmamayı değil Van halkının iradesinin yanında durmayı tercih etti. Birçok kentte basın açıklamaları düzenlendi. Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel bu durumun kabul edilemez olduğuna dair hızlıca açıklamada bulunup, desteklerini açıkladılar. “Onaylamıyoruz ama kabul edeceğiz”den “şarlatanlıktır, kabul etmiyoruz”a gelen bu tavır, mücadele ve dayanışmanın gelişimi ve geleceği bakımından oldukça önemli.

TUTUKLANANLAR SERBEST BIRAKILMALIDIR!

Direnişin ikinci gününde polisin gazlı müdahalesine rağmen DEM Parti’yle birlikte EMEP, TİP, CHP, EHP heyetlerinin de katıldığı yürüyüş ve basın açıklamasına yoğun katılım gerçekleşti. Mitingte, yaşanılan hukuksuzluklara karşı mücadele çağrısı yinelendi ve bu hak gaspının yalnız Kürtlerin değil bütün Türkiye halklarının demokrasisine vurulan bir darbe olduğu vurgulandı. Basın açıklaması sonrasındaysa polis şiddeti yeniden boy gösterdi ve çok sayıda gözaltı yapıldı. Birçok arkadaşımız hukuki prosedürlerin yerinde işletilmediği bir sürece tabii tutularak haksız yere tutuklandı. Tepeden inme dayatmaları kabullenmeyen, protesto haklarını kullanarak kendilerine ait olanı geri almak için direnen tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılmalıdır.

Bütün bu baskı ve olumsuz şartlara rağmen direnişin ikinci gününün akşam saatlerinde YSK, alınan karardan vazgeçildiğini, mazbatanın Abdullah Zeydan'a verileceğini açıkladı. Açıklamanın hemen ardından kentte yoğun bir sevinç yaşandı, şehir merkezinde kitlesel kutlamalar düzenlendi. Van halkını bu kutlamalara taşıyan en önemli faktör kuşkusuz kuvvetli bir direnç ve mücadelenin istikrarlı, kararlı bir şekilde sürdürülmesi oldu. 

Tüm bu süreçler boyunca sessiz kalan AKP'nin adayı Arvas, mazbata Zeydan'a verildikten sonra yaptığı açıklamada “hukuki süreçlerin sonlanmasını beklemeden halkı terörize edip sokağa dökenleri, sokakları kaosa sürükleyenleri” kınadı. Kolluk kuvvetlerinin eylemlerdeki şiddetini “terörle mücadele” olarak meşrulaştıran, bir hak olan eylemleri “Van'ı yakıp yıkmak” olarak anlatan yine medya kuruluşları oldu. Ancak sokağın hak mücadelesi bakımından durduğu noktayı ve önemini Van halkı, seçtiği adayın mazbatasını alarak yeniden hatırlattı.

Bugün Van'da yaşananlar yalnızca Vanlıların, Kürtlerin bir sorunu olarak görülmemeli, aksine bu mücadele tüm ülke gençliğine yol gösterici bir noktada ele alınmalıdır. Günlük yaşantımızda bizlere toplumsal meseleler karşısında etki gücü olmayan özneler olduğumuz algısını aşılamaya çalışan gerici zihniyet karşısında, bir araya geldiğimizde kazanabileceğimize dair önümüze ışık tutan bir mücadele deneyimi olarak hafızalarımıza kazınmalıdır. Van örneği, hayatın her alanında son sözü halkın söyleyebileceğini bizlere sıkça hatırlatmalıdır. Açıkça görebiliyoruz ki Van halkının sözünü hiçe sayma girişimleri başarısız, zaferse direnen halkın olmuştur.

ÖNCEKİ HABER

Meşalenin tek politikası göçmen karşıtlığı

SONRAKİ HABER

İş bilim özgürlük için 1 Mayıs’ta alanlara!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa