İzmir’de sandıktan sert uyarı
Rahatsızlıkları bulunmakla beraber seçeneksizlik içerisinde CHP’ye oy verenler, ona alternatifler arayarak yeni seçeneklere yönelenler ve son olarak ise sandığa sırt çevirenler...
Fotoğraf: Evrensel
Emirhan DURMAZ
İzmir
Türkiye, genel seçimlerden 9 ay sonra emekçilerin ve emeklilerin krizi daha derinden hissettiği bir tabloda 31 Mart yerel seçimlerine gitti. İktidarın ülke genelinde hezimete uğradığı, ana muhalefetin ise 3 büyük ili korumasının yanı sıra kıyılardan içeriye doğru mesafe katettiği görüldü. “Kale” olarak görülen İzmir’de ise 2019’a göre 9 puanlık bir gerileme mevcut ve birçok yurttaş sandığa sırt çevirdi. İzmir sahiden CHP’nin kalesi mi, İzmir’de 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları bizlere neler söylüyor?
Öncelikle CHP’nin oy oranında 2019 yerel seçimine nazaran 9 puanlık düşme yaşanmasıyla beraber İzmir’de AKP’nin oyunu artırdığına yönelik bir algı oluştu. Ancak bu doğru değil. Öyle ki İzmir’de AKP’nin 2019 yılı oy oranı yüzde 38,7 ve nicel olarak ise 1 milyon 32 bin oy almış. 2024 yerel seçimlerinde ise oyu yüzde 37’ye düşerek 977 bin 895 oy niceliği ile aslında AKP 1 puanlık gerileme yaşadı. Ancak başta da belirttiğim üzere 2019’da yüzde 58 oy olan CHP’nin bu yıl yüzde 48,9’a gerilemesiyle bu çekilmenin AKP kaynaklı olduğu algısı yayıldı.
Bu durumda ilk olarak sandığa katılım oranına bakmak yerinde olacaktır. 2024 yerel seçimlerinin ülke genelinde son dönemin en düşük katılımı olduğu verisi mevcut. İzmir de bundan nasibini almış durumda. Öyle ki 2019 yerel seçimlerinde yüzde 84,3 olan katılım oranı 2023 genel seçimlerinde yüzde 90,3 düzeyinde 2024 yerel seçimlerinde ise yüzde 79’a gerilemiş durumda. Yani 5,3 puanlık bir çekilme, sandığa pasif bir tepki mevcut. Geçersiz oyların sayısında da 30 binlik bir artış bulunmakla beraber, bunun ne kadarının tepki nedenli olduğunu filtreleyemeyiz.
SANDIĞA GİTMEMENİN ETKİSİ BÜYÜK
CHP’nin 9 puanlık gerilemesinde 5,3 puanlık sandığa gitmeme davranışının etkisi büyüktür. Diğer yandan seçime giren diğer partilere mercek tutmalıyız. 2019 yerel seçimlerinde DEM Parti (o dönem HDP) ve İyi Parti aday çıkarmadı, Zafer Partisi ise henüz kurulmamıştı. Ancak 2024 yerel seçimlerine geldiğimizde İyi Parti yüzde 3,64, DEM Parti yüzde 4,1, Zafer Partisi ise yüzde 2,5 oy aldı. Bu üç partinin toplamı ise yüzde 10,2’lik orana isabet ediyor. Oy geçişkenliğinin CHP ve AKP arasında oransal olarak belirlenmesi mümkün olmasa da ismini saydığımız partilerin aday çıkarmış olması şüphesiz ki, CHP’nin 9 puanlık gerilemesinin faktörlerinden birisi.
Tam da burada beylik ve amiyane olan “İzmir CHP’nin kalesi” lafının sorgulanması elzem. Yüzde 5,3’lük sandığa sırt çevirme ile birlikte, yüzde 9’luk oy kaybının olduğu yerde CHP’nin kalesi olmaktan çok, AKP’ye geçit vermeme etrafında birleşmişlikten ve kenetlenmeden söz edebiliriz. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz ki, İzmirli CHP seçmenlerinin de facto bölünmüşlüğü mevcut. Bu bölünme şu üç kategoride değerlendirilebilir: Rahatsızlıkları bulunmakla beraber seçeneksizlik içerisinde CHP’ye oy verenler, ona alternatifler arayarak yeni seçeneklere yönelenler ve son olarak ise sandığa sırt çevirenler.
İZMİRLİ HİZMETLERDEN MEMNUN DEĞİL
İzmir’e yönelik sandık pratiklerinin niceliksel analizi bu şekilde. Ancak sosyal fenomenlerin yalnızca nicel oranlar ile saptanması ve irdelenmesi mümkün değildir. Bu sebeple alandan, sahadan demlenen sohbetlerimizden topladığımız eğilimlere göz atmakta fayda olacaktır.
Öncelikle İzmirli yurttaşların büyük bir bölümünün yollar, sokaklar, ulaşım ve koku gibi sorunlardan yakındığını dolayısıyla alt yapı hizmetlerinden memnun olmadıklarını belirtmemiz elzem olacaktır. Bu hususta sohbet ettiğimiz bir yurttaş şöyle diyordu: “İzmir her anlamda köy gibi yönetiliyor. Birçok il gelişirken İzmir hep yerinde sayıyor. Halkapınar’dan Yeşildere’ye bağlanırken kokudan geçilmiyor. Hatta Karşıyaka’ya sahile gidiyorsun, akşam kafa dağıtayım diyorsun ama lağım kokusu geliyor duramıyorsun. İzmir resmen sahipsiz kalmış durumda”.
Bir başka yurttaş ise "Yollar felaket. Bir mahalle kazılıyor İZSU çalışması deniyor. Akabinde kazılan yer kapatılıyor ancak bir hafta sonra doğalgaz için kazılıyor yine kapatılıyor bir hafta sonra internet deniyor. Sokaklardan bir geçseler görürler, yollar yamalı bohça gibi. Arabaların alt zırhı sürtüyor. Trafik desen ayrı dert, her yer kilit, alternatif yollar yapılabilir ama kimse ilgilenmiyor. Ulaşım desen bir otobüsü yarım saat bekliyorsun gelmiyor sonra arka arkaya iki tane geçiyor. Sorsan on dakikada bir otobüs kalkıyor diyorlar, ancak o sistemde öyle işleyiş tam tersi.” diyordu.
Tüm bu şikayetlere ve bir adım atılmamasına dair seçim öncesinde sohbet ettiğimiz yurttaşlar şu noktaya dikkat çekmişti: "İzmir’de CHP’nin yıllardan beri ‘ceketimi koysam kazanırım’ gibi bir tutumu var. Bu da en başta hizmetlerini engelliyor. Bunun değişmesi, CHP’nin iyi bir tokat yemesi lazım. Bir kere kaybetmesi ya da kaybetmese bile kıl payı farkla kazanması şart. Kıymet bilmesi için bir uyarı şart”. Yine benzer şekilde son zamanlarda “Antalya modeli” olarak tanımlanan bu öneriye değinen yurttaş, “Belediyeyi bir dönem Ali yönetiyorsa bir dönem de Veli yönetmeli. Rekabet olmalı. Ben burayı zaten kazanıyorum gözüyle bakılırsa halimiz bu olur. Yollar berbat, alt yapı berbat. Kale olmak bu mu? İzmir CHP’nin kalesiyse daha iyi bakılmalı, örnek olmalı. Ama bizimkiler nasılsa İzmir’de bizden başkası kazanamaz diyerek köye çevirdiler İzmir’i. Yıllardır CHP’ye oy veriyorum ama bu sefer yetti. AKP’ye vermeye de elim gitmez, ben o sebeple geçersiz atacağım."
ADAY BELİRLEMEDEKİ KRİZ DE ETKİLİ OLDU
CHP’deki gerilemenin bir nedeni de aday belirleme sürecindeki kriz desek yanlış olmayacaktır. Öyle ki, AKP İzmir adayı olarak Hamza Dağ’ın açıklanması ile CHP adayı Cemil Tugay’ın açıklanması arasında tam 12 gün var. CHP içerisindeki adaylık krizi son ana kadar çözülemedi. Adaylık açıklamasının yapılması sonrasında da mevcut Başkan Soyer ile yeni aday Tugay arasında ve taraftarları arasında polemikler sürdü. Adaylığın belirlenmesi sürecinde İzmir’in en büyük ilçelerinden olan Karşıyaka halkının ve emekçilerinin bildirim ve görüşlerinin dikkate alınmadığı da sıkça tartışıldı. Öyle ki, Karşıyaka’da ikamet eden yurttaşların ve Karşıyaka Belediyesi bünyesinde çalışmakta olan emekçilerin sıklıkla "İlçe seçimlerinde CHP’ye oy versek de büyükşehirde Cemil Tugay’a asla oy vermeyeceğiz" dediğine şahitlik ettik. Belediye personellerinin ve işçilerinin maaşlarının ödenmesinde 3 aylık gecikmeler ve ikramiyelerin zamanında ödenmemesi üzerine Karşıyaka’da yıl içinde uzun süreli eylemler gerçekleştirilmişti. Buraya dair bazı yurttaşlar CHP’nin aday belirleme sürecinde liyakatten ve halkın taleplerinden ziyade Cemil Tugay’ın CHP’de değişim hareketini ve Özgür Özel’i ilk destekleyen isimlerden olmasını ön planda görüyordu.
AKP ADAYININ ÇALIŞMASINDA PARTİSİ ADETA GÖRÜNMEZ KILINDI
AKP Büyükşehir Adayı Hamza Dağ ve ilçe belediye adayları da buradan yol edinmek isteyerek “değişim” sloganlarıyla yürüdüler. Propagandalarını "CHP’nin İzmir şımarıklığı" üzerine temellendirdiler. Öte yandan Hamza Dağ, afişlerinde ve seçim arabalarında AKP logolarına yer vermedi yahut görünmeyecek küçük yerlere sakladı. Tüm illerde belediye başkanlarının seçim fotoğraflarının yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da fotoğrafı yer alırken İzmir’de yer almadı.
Hamza Dağ ramazan ayında barlar sokağını gezmekle gündeme geldi. CHP’den şikâyet eden ama AKP ile de doku uyuşmazlığı bulunan seçmene ‘sizden farklı değilim’ yahut ‘sizin yaşam tarzınıza saygı duyuyorum’ mesajı iletmeyi denedi. Ancak gelinen noktada oylarını artırmak bir yana dursun, başta da belirttiğimiz üzere yüzde 1’lik erime gösterdi ki, İzmir halkının gözü bar ziyaretleri ve AKP logosuz afişler ile boyanmamış; İzmir halkı konser yasaklarını, içki yasaklarını, AKP belediyeleri aracılığıyla tarikat ve cemaatlere aktarılan bütçeleri unutmamış; İzmirlilerin ‘kordon yaşamı’ olarak tanımladığı gündelik pratiklerin aslı varken takiye ve taklit ile resmedilen prim yapmamış.
Buraya da bir nicelik eklemek gerekirse Saadet Partisi 0.65 ve Yeniden Refah ise yüzde 1’lik oy almış. Ezcümle AKP adayının kendi mahallesinden tepki aldığını düşünebiliriz.
Emek cephesi ve sol, sosyalist partiler açısından büyükşehir adaylarına baktığımızda; İzmir Emek Demokrasi Güçleri içerisindeki emek ve meslek örgütleri, 2019 seçimleri öncesi “Nasıl Bir Yerel Yönetim” tartışmaları yürütmüş ortak bir metin çıkarmış ve adayları davet ettiği toplantılar, çalıştaylar düzenleyerek, belli ilkeler etrafında Tunç Soyer’i destekleme eğilimi göstermişti. Bu dönem ise böyle bir çalışma söz konusu olmadı. Yine 2019 seçimlerinde TKP dışında bu kesimden aday çıkaran parti yok iken bu dönem de TİP ve Sol Parti büyükşehir için aday göstermedi.
Yerel seçimler öncesi DEM Parti, TİP, TKP ve Sol Parti’ye yaptığı ziyaretler ile ittifak zemini yoklayan Emek Partisi, bunun oluşmaması üzerine uzun bir aradan sonra ilk kez parti olarak seçimlere girdi ve Büyükşehir için aday çıkardı. Sosyalist partilerin aldığı oy 0.1-0.2 bandında oldu.