19 Nisan 2024 16:45

AYM'den YÖK'ün bildiri dağıtımı yasağına iptal | “İptaller yetmez, köklü değişiklik yapılmalı”

AYM, üniversitelerde izin almadan bildiri dağıtma, afiş ve pankart asma ile toplantı düzenlemeyi cezalandıran YÖK kanunu hükümlerini iptal etti.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Damla KIRMIZITAŞ
Ankara

Anayasa Mahkemesi (AYM), üniversitelerde izin almadan bildiri dağıtma, afiş ve pankart asma ve toplantı düzenlemeyi cezalandıran YÖK kanunundaki hükümleri iptal etti. YÖK Kanununda üniversitelerin yaşamla bağdaşmayan, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yok sayan hükümlerin hâlâ var olduğuna dikkat çeken Eğitim Sen Genel Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Evrim Gülez, “Üniversitelerin üniversite olabilmesi için köklü değişikliklere gidilmesi, hali hazırdaki yükseköğretim politikalarından bir kopuşun sağlanması bir gereklilik değil bir zorunluluktur” diye konuştu.

CHP, 2 Şubat 2023 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 7437 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı maddelerinin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. AYM, 22 Şubat'ta yaptığı değerlendirmede bazı hükümlerin iptaline karar verdi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ

Kararda, “Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak" hükmü Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edildi. İfade özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığı, yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiği ifade edilen kararda,  bu tür sınırlamaların, kişi ve grupların düşüncelerini açıklamadan önce sıkı bir otosansüre tabi tutmaları sonucunu doğurduğu belirtilerek, “Kişilerin dikkat çekme, kamuoyu oluşturma gibi amaçlarla bildiri dağıtma, afiş veya pankart asma benzeri eylemleri tercih etmelerinin, bu tür yöntemlerin daha az külfetle daha çarpıcı biçimde geniş kitlelere ulaşmalarına imkân tanıması bakımdan önemli olduğu şüphesizdir. Bu tür materyallerin asılmasına, dağıtılmasında şekli veya maddi anlamda herhangi bir sınır öngörülmeksizin izin şartı getirilerek bu hususun disiplin yaptırımına bağlanması ifade özgürlüğünün kategorik olarak sınırlandırılması sonucunu doğurur niteliktedir” denildi.

“Yükseköğretim kurumuna ait kapalı veya açık mahallerde yetkililerden izin almadan toplantılar düzenlemek" hükmü de yine Anayasa'ya aykırı bulundu.  İptalin gerekçesinde, "Anayasa'nın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bakımından özel olarak öngördüğü güvenceyi dikkate almayan kuralın Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen, sınırlamanın Anayasa'nın sözüne aykırı olamayacağı hükmüne aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır" denildi.

Ayrıca ‘Suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak veya örgüte yardım etmek" eylemi üniversiteden atılma nedeni olarak sayılan hüküm de AYM tarafından reddedildi. Gerekçede, "Nitekim suç ve cezayı düzenleyen hükümlere aykırı bir fiili tespit etmek, suç işlendiğini tespit etmek ve faili suçlu saymak anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla yükseköğretim kurumundan çıkarma şeklindeki sınırlama tek başına Anayasa'nın 38. maddesi kapsamında bir ceza olarak nitelendirilemeyecekse de bu tedbirin henüz kişi hakkında suç işlediğine dair kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmaksızın kişinin o suça ilişkin eyleminin tespit edilerek uygulanmasının masumiyet karinesine aykırılık teşkil edeceği kanaatine varılmıştır” denildi.

‘HÂLÂ İPTAL EDİLMESİ GEREKEN HÜKÜMLER VAR’

AYM kararını değerlendiren Eğitim Sen Genel Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Evrim Gülez, “Öğrenci ve öğretim elemanları disiplin yönetmelikleri 12 Eylül’ün hemen ardından hazırlanmış ve uzun süre yürürlükte kalmıştı. Üstelik sendikamız bu yönetmeliklerde de yapılan baskıcı ve yasakçı düzenlemeleri yargıya taşımıştı. Ancak o dönemde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla da disiplin hükümlerinin yönetmelikle değil yasayla düzenlenmesi gerektiği hükme bağlanmış, bunun üzerine de siyasi iktidar bir yasa çıkarmıştı. Bugün iptal edilen hükümler bu yasaya ait. İşin asıl önemli kısmı burada başlıyor. Çünkü siyasi iktidar söz konusu yeni yasayı hazırlarken, 12 Eylül cuntacılarının baskıcı, yasakçı ve faşizan yönetim aklını dahi geride bırakan kurallar ve cezalar tarifledi. O günlerde sendikamız bu konuda tüm gücüyle demokratik tepkisini göstermiş, ana muhalefet partisine bu hükümlerin iptali için girişimlerde bulunma çağrısı yapmıştır. Bugün gelinen noktada söz konusu düzenlemenin kimi maddelerinin düşünce ve ifade özgürlüğüne, üniversitelerin varlık nedenlerine, demokratik toplumun gereklerine ve hukukun üstünlüğüne aykırı olduğu tescillendi” dedi.

Hâlâ iptal edilmesi gereken hükümlerin olduğuna dikkat çeken Gülez, “Üniversiteleri yaşamla bağdaşmayan, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yok sayan hükümler var. Bu durum da bize şu gerçeği söylüyor, üniversitelerin üniversite olabilmesi için köklü değişikliklere gidilmesi, hali hazırdaki yükseköğretim politikalarından bir kopuşun sağlanması bir gereklilik değil bir zorunluluktur. Sendikamız Eğitim Sen bu gerçeklik kapsamında disiplin mevzuatı yerine ortak yaşam ilkelerini savunmakta ve mücadelesini yürütmektedir” dedi.

ORMANA KURULACAK ÜNİVERSİTENİN İMAR PLANINA RET

Öte yandan Türk-Japon Üniversitesi'nin yargıya taşınan imar planları da AYM tarafından iptal edildi. Söz konusu imar planlarıyla devlet ormanlarının içerisinde en fazla 24 buçuk metre uzunluğunda binalar inşa edilmesinin önü açılacak, üniversite orman arazisine kurulacaktı. AYM’nin kararı gerekçede şöyle ifade edildi: “Kamu yararı ve zorunluluk hâli bulunsa dahi Anayasa’nın 169. maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği üzere devletin, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koymak ve tedbirleri almak hususunda yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu durumda, üstün bir kamu yararı ve zorunluluk hâli bulunsa dahi orman arazisinin kullanımı neticesinde zarar görebileceği, kullanıma tahsis edilmemiş olması hâlinde sağlayacağı yararlardan mahrum kalınacağı gibi hususlar gözetildiğinde karşılığında bir bedel öngörülmeksizin tahsisi mümkün değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında da ormanların korunması ve kullandırılması arasında makul bir dengeleme gözetilmesini, bu kapsamında çeşitli kullandırma durumlarında her hâlükârda ağaçlandırma bedelinin tahsilini gerekli görmüştür. Bu değerlendirmeler ışığında kuralın devletin ormanları koruma ve genişletme yükümlülüğüyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”

ÖNCEKİ HABER

30 yıllık mahpusun tahliyesi 6 ay daha ertelendi

SONRAKİ HABER

İzmir'in su kaynağına kum ocağı için ÇED gerekli değil” kararı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa