Birlik ihtiyacı ve BİRTEK-SEN’in rolü
“İşçilerin ana gövdesinin sendikayla kurduğu bağ büyük oranda, eyleme geçince ‘BİRTEK-SEN yanımızda olsun, hakkımızı savunsun’ eylem kazanımla bitince de bolca minnet sözü ve teşekkürden ibaret hâlâ.”
2012 yılında Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesindeki greve çıkan tekstil işçileri| Fotoğraf: Mehmet Türkmen/Kişisel arşivi
Mehmet TÜRKMEN
BİRTEK-SEN Genel Başkanı
Yazı dizimizin dünkü ilk bölümünde, biraz geriye gidip, son 25-30 yıllık deneyimler ışığında sendikal bürokrasinin Antep’te yarattığı tahribatı, tekstil iş kolunda sendikal örgütlülüğün nasıl ve neden bitme noktasına geldiğini anlatmaya çalışmıştık. Bugün ise Antep’te son iki yıldır yaşanan yaygın işçi direnişlerini, bu direnişlerin ne biriktirdiğini ve tam da bu direnişlerin içinde doğan BİRTEK-SEN’in rolünü tartışmaya çalışacağız.
2022’nin şubat ayında irili ufaklı 34 fabrikada yaşanan ve toplamda 12 binden fazla işçinin katıldığı ‘zam’ talepli iş bırakma eylemlerinin neredeyse tamamı belli oranlarda kazanımla son buldu. Hemen hepsinde işçiler, birikmiş tepkinin anlık patlaması sonucunda kendiliğinden iş bırakarak harekete geçti. Neredeyse hiçbir fabrikada işçilerin tamamı ya da çoğunluğu önceden örgütlenerek, ortak karar alarak ve bir hazırlık yaparak başlamadı direnişe. Bu eylemlerin yayılması genellikle, bir fabrikada önce tek bir bölümde ya da tek bir vardiyada işçilerin iş bırakarak dışarı çıkması veya gelen vardiyanın içeri girmemesi üzerine bundan cesaret alan diğer bölüm ve vardiyaların da direnişe katılması şeklinde gerçekleşti. Diğer fabrikalara yayılmasında da aynı şekilde işçilerin daha önce eyleme geçen fabrikaları duyup bundan cesaret alması önemli bir etkendi.
Şubat eylemleri devam ederken Evrensel gazetesinde yapılan bir haberde Melike Tekstil işçisi şöyle anlatıyor: “Maaşlar hesaba yatınca öğreniyoruz biz zammı. Öncesinde insan yerine koyup bir açıklama yapmıyorlar. Zaten ücretler yatmadan önce de zammın az verileceğine yönelik bir tartışma vardı. Zam netleşince kendi aramızda konuşmaya başladık. O arada pamuk bölümünün iş bıraktığını duyduk. Biz de tepkimizi koyalım dedik.”
Aynı haberde bir Şireci Tekstil işçisi ise şunları söylüyor: “Şireci çıktıktan sonra Gürteks çıktı, Rad Çuval çıktı. Aslında işçiler birilerinin önderlik etmesini istiyorlar. Birisi fitili ateşlemezse kimseden ses çıkmaz.”
Peki, bu direniş haberleri işçiler içinde nasıl yayılıyor, işçiler arasındaki haberleşme nasıl gerçekleşiyordu? Aynı dönemde ülkenin batısında yaşanan işçi direnişleri ve eylemlerinden haberleri var mıydı ve bunlar etkili olmuş muydu? Yanıtını yine Evrensel’in aynı haberinde bir Şireci işçisi veriyor: “Antep işçisi sadece Başpınar’daki durumu takip ediyor. Yani onun dışındaki gelişmeleri en azından benim gözlediğim kadarıyla takip etmiyor. Mesela Antep İşçi Postası’nı neredeyse bütün işçiler takip ediyor. En çok Facebook’tan takip ediyorlar durumu. Aha bak işte şu fabrika çıkmış falan diyorlar. İşçilerin takip ettiği bu gibi sayfalar hem işçileri tetikliyor hem de haberleşmelerini sağlıyor.”
ÖRGÜTSÜZLÜK KAZANIMLARI NASIL ETKİLİYOR?
Başpınar’da 34 fabrikada 12 bin işçinin katıldığı 2022 şubat direnişlerinde en uzun süren iş yeri direnişi üç gün sürdü. Direnişlerin çoğu bir günde sonuçlandı. Sadece bir iki saat sürenler de oldu. Direniş yaşanan 34 fabrika dışında da onlarca fabrikada kısa süreli hareketlenmeler yaşandı. Buralarda patronlar ya direnişle zam alan iş yerleriyle aynı zammı hemen vererek ya da “Onlar ne alırsa biz de aynısını vereceğiz” sözünü vererek, bu hareketlenmelerin direnişe dönüşmesinin önüne geçti.
Direnişlerin bu kadar kısa sürmesinin iki nedeni vardı. Birincisi, Başpınar patronları direnişlerin uzaması ve daha çok yayılmasından korktukları için genelde, çok sınırlı da olsa işçileri ikna edecek zam artışları yaparak kısa sürede anlaşma yoluna gittiler. İkincisi, ücretlerdeki hızlı erime ve yoksullaşmanın biriktirdiği tepkiyle kendiliğinden patlayan direnişlerin sağladığı hızlıca birleşme hali ve duygusu baskın olsa da direnişteki işçiler son derece dağınık, plansız ve örgütsüzdü. Bu örgütsüz hal, işçilerin ücret ve çalışma koşullarıyla ilgili diğer taleplerinin çıtasının düşük kalmasını belirlediği gibi, çoğunlukla bu taleplerin bile altında daha küçük kazanımlara razı olmalarında etkili oldu.
Direnişlerdeki bu dağınık ve örgütsüz hali yukarıda bahsettiğimiz Evrensel haberinde yine bir Şireci işçisi şöyle özetliyordu: “Planlanmış değildi. Önderimiz yoktu. Her kafadan ayrı ses çıktı. Vardiyalar arasında bir koordinasyon yoktu. Biz kendi aramızda bile örgütlü değildik.”
İşçiler direnişe geçtiğinde bile devam eden bu örgütsüzlük, direniş sırasında kendiliğinden oluşan birleşme halinin kalıcı bir birliğe ve örgütlü bir bilince dönüşememesi, direnişlerde elde edilen sınırlı kazanımların bile korunmasını zorlaştırıyor ne yazık ki. Direnişteyken fabrika önünde işçiler arasında kendiliğinden gelişen birleşme ve dayanışma duygusu, direniş bitip de işletmeye girdikten sonra yine kendiliğinden son buluyor ve işçiler patronun saldırıları karşısında yine savunmasız halde kalıyor.
DENEYİMLERİN BİRİKTİRDİKLERİ, BUGÜNÜN MÜCADELESİ
Tamamının sendikasız olduğu, sendikanın (Öz İplik-İş) olduğu tek fabrika Boyar Kimya’da ise işçilerin sendikaya rağmen iş bıraktığı 2022 şubat direnişlerinin önemli ve özgün yanı ise tam da o günlerde henüz kurulmuş olan BİRTEK-SEN’in bu direnişlerdeki rolüydü. Tekstil işçilerinin sendikalardan, daha önce bahsettiğimiz nedenlerden dolayı, özellikle uzak durduğu Başpınar’da, BİRTEK-SEN’in bu fiili grevlere etkin bir şekilde müdahil olabilmesi, BİRTEK-SEN’i kuran öncü işçilerin bu havzada uzun yıllara dayanan mücadele geçmişi ve bu birikimin işçiler içinde yarattığı güvendi kuşkusuz.
Şubatın ilk günlerinde başlayıp mart ortasına kadar süren direnişlerde, bir-iki saat sürdüğü için yetişemediğimiz birkaçı dışında, neredeyse tamamına giderek aktif bir şekilde müdahil olmaya çalıştık. Bu direnişlerde işçilerin BİRTEK-SEN’le kurduğu bağ üyelik ve kalıcı bir örgütlenme bağı değildi. Üye olmasalar da BİRTEK-SEN’in işçilerin yanında durması, bilmedikleri konularda bilgi vermesi, polisin, jandarmanın veya patronun direnişi kırmaya dönük girişimleri, tehdit ve kimi kafa karıştırıcı açıklamalarına müdahil olup işçilere yol göstermesi, hatta öncülük etmesi, seslerinin kamuoyuna ve basına duyurulmasına yardımcı olması işçilere güç veriyordu.
BİRTEK-SEN’in bazı direnişlerin kazanımla bitmesinde belirleyici olması ve giderek ayrı ayrı direnişe geçen fabrikalar arasında ve direnişe çıkmayan fabrikaların işçilerine yönelik dayanışma ve ortak hareket etme yönünde çağrı ve çabasını gören sadece işçiler değildi. Başpınar patronları da bu etkinin ve “tehlikenin” farkındaydı. Direnişler yayılmaya başlayınca her gittiğimiz fabrikanın önünden gözaltına alındık. Öyle ki, bu baskılar Şireci patronunun peşimize mafya takmasına kadar vardı. Buna rağmen BİRTEK-SEN’in işçilerle bağı ve bu direnişlerdeki rolü engellenemedi.
Ancak yine de bu direnişlerde işçilerin ana gövdesinin sendikayla kurduğu bağ büyük oranda, eyleme geçince “BİRTEK-SEN yanımızda olsun, hakkımızı savunsun”, eylem kazanımla bitince de bolca minnet sözü ve teşekkürden ibaret hâlâ. İşçiler bunun bir adım ötesine geçip BİRTEK-SEN’e üye olmaktan, çatısı altında örgütlenmekten, kendi kalıcı birliğinin ve örgütlü mücadelesinin merkezi olarak görmekten uzak henüz.
"HEP BÖYLE OLMAZ, BİRLİĞE İHTİYACIMIZ VAR"
Henüz aşılamayan bu mesafeyi açıklamak için başka pek çok nedenden bahsetmek mümkün olsa da asıl olarak iki önemli nedene vurgu yapmak lazım. Birincisi, ilk yazıda da bahsettiğimiz gibi sendikal bürokrasinin bu havzada işçilerin belleğinden onlarca yıl silinmeyecek uğursuz ve lanetli pratiği ve bunun yarattığı güvensizliktir. İkincisi ise ülkenin her yerinde olduğu gibi sendikalaşmanın önündeki engeller ve işçilerin tazminatsız işten atılmayı göze alıp fiili greve çıktığı durumda bile hükmünü yitirmeyen ‘Sendikalı olursam işten atılırım, başka yerde iş bulamam’ korkusudur.
Direnişe katılan işçilerin ana gövdesinin eğilimleri böyle olsa da kalıcı birlik ve örgütlülük ihtiyacının farkında olan, bu durumu sorgulamaya başlayan işçilerin sayısının da az olmadığını belirtmek gerekiyor. Bu yazıda çokça alıntı yaptığımız Evrensel’in aynı haberinde bir işçinin ifade ettiği gibi: “Ama sürekli gir çık, eylem yapamayız. Birliğe ihtiyacımız var. Sendika etrafında bir birliğe ihtiyaç var. Ama işte geçmişte sendikacılardan yedikleri kazıklar hâlâ işçilerin aklında. Güvenmiyorlar. Orta yaşlı ya da yaşlı işçilerde bu durum daha baskın. Genç işçiler sendikalara o kadar mesafeli değil.”
Peki, bu durum nasıl değişecek? Antep’te 2022 şubat direnişlerinden sonra iki direniş dalgası daha gerçekleşti. 2023 ağustos ayında 11, bu yılın şubat ve mart aylarında ise 13 fabrikada yine ücret talepli direnişler yapıldı. Bu direnişlerde, ilk dalgada kendini gösteren özellikler, direnişlerin biçimi, biriktirdikleri, işçilerin kalıcı bir birlik ve sendikal örgütlenme eğilimleri bakımından nasıl bir değişim yaşandığına yarın değineceğiz.
YARIN: Dalga yetmez, bize bir tufan lazım!