Sendika nedir?
Sendika genel anlamı ile işçilerin patronlar karşısındaki birliğinin adıdır. Zira bir hakkı elde edebilmenin en garanti yolu bireysel değil birlikte mücadeledir...

Fotoğraf: Freepik
Sinan CEVİZ
İstanbul
Kapitalistler (patronlar) ile işçiler arasındaki sınıf mücadelesinin siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok biçimi vardır. Bugün işçilerin hak namına ne kazanımı varsa bu geçmişte yürütülen sınıf mücadelesinin bir ürünüdür. Bu mücadelede işçiler, her şeyden önce kendi aralarında dayanışmayı sağlamak ve bir sınıf olarak kapitalist sınıfa karşı birlik oluşturabilmek için çeşitli örgütlenmeler kurmuşlardır.
İşçiler içerisinde birlik olma fikri Sanayi Devrimi’nden, yani işçi sınıfının tarih sahnesine çıkmasından bu yana hep var olmuştur. 1800’lü yıllarda işçiler vahşi çalışma koşullarına karşı hep bir mücadele içerisinde oldular. Kah makineleri kırma, kah iş bırakma kah greve gitme... Bugün işçi sınıfının kullanabildiği haklar uzun soluklu mücadelelerle elde edildi.
Sendika kavramı da bu hak mücadelesinin içerisinde doğdu, gelişti. Uzun çalışma süreleri ve açlığa karşı verilen tepkilerin birliğe evrilmesiyle sendikaların zemini atılmış oldu. Özetle uzun mücadeleler sonucunda sendikalar, işçilerin birliğinin adı olarak ortaya çıktı.
Sendika genel anlamı ile işçilerin patronlar karşısındaki birliğinin adıdır. Kelimenin kökeni Eski Yunancada birlik anlamına gelen “syn” (συν) kelimesi ile toplumda düzeni sağlayan Adalet Tanrıçası Dike’nin birleşimine dayanır. Yani sendika kelimesi “Birlikteliği savunan” anlamında türetilmiş bir kelimedir. Zira bir hakkı elde edebilmenin en garanti yolu bireysel değil birlikte mücadeledir...
SENDİKA YASAL BİR HAK MIDIR?
Evet sendika dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yasal bir haktır. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, sendikaların kuruluşunu, üyelik haklarını, sözleşme süreçlerini ayrıntılı olarak anlatır. Ayrıca Anayasa’nın 51. maddesi de ‘Çalışanlar, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptirler’ der.
Anlaşıldığı üzere sendika hakkı Anayasa ve yasalarda açıkça tanımlanmış bir haktır ve kullanımının engellenmesi bir suçtur.
6356 sayılı Yasa toplu iş sözleşmesinin hükümlerini de içerir. Buna göre bir sendikanın bir iş yerinde yetkili olabilmesi için çalışanların yüzde 50+1’ini üye yapması gerekir.
SENDİKALI OLMAKLA OLMAMAK ARASINDAKİ TEMEL FARK NEDİR?
Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Net bir şekilde sendika yoksa işçinin hiçbir hakkı güvence altında değildir diyebiliriz. Sendikasız işçi patronun dayatmalarına karşı çıkamamaktadır. Örneğin tek başına bir işçinin zam talep etmesi karşısında sonuç patronun dediği gibi olur. İşçi zorla fazla mesaiye bırakılır, işçiden canını tehlikeye atacak işler yapması istenir. Özetle bir işçi eğer sendikalı değilse maalesef patronun karşısında haklarını savunamaz.
Ancak sendikalı işçi, patronun ücret dayatmalarına boyun eğmez, ücret düşük gelirse grev hakkı vardır ve üretimden gelen gücünü kullanır. Patron mobbing uygulayamaz, zorla fazla mesaiye bırakamaz. Yasaları çiğnediğinde sendikanın hukuk bürosu devreye girer. Yani sendikalı işçi birlik olan işçi haklarını kullanan ve koruyan işçidir. Sendikasız işçinin ise kaderi patronun iki dudağı arasındadır.
(Burada konuyu pratik örneklerden bağımsız şekilde, sadece kavramlar üzerinden ele aldığımızı vurgulamak gerekir)
SENDİKALI İŞÇİ İŞTEN ATILABİLİR Mİ?
Sendikalı işçi keyfi bir şekilde, gerekli yasal şartlar oluşmadan işten atılamaz. Örneğin çalışma şartlarına, ücretlere itiraz etti diye işten atılamaz. Disiplin kurullarında sendika temsilcileri de yer alır ve işçinin işten atılması için disiplin kurulu kararı gerekir ve sendika temsilcileri işten atılmak istenen bir işçi için yasal zemin oluşmamışsa bu işten atmaya izin vermez. Öte yandan işten atıldığı durumda ise kendisi lehine şahit bulması, belli miktar parayı temin edip avukat tutması, davayı kazanması gibi noktalarda sendikasız bir işçi gibi sıkıntı yaşamaz.
TÜRKİYE’DE SENDİKALI İŞÇİLERİN ORANI NEDİR?
2024 ocak ayı istatistiklerine göre toplam kayıtlı işçi sayısı 16 milyon 395 bin 275. Sendikalı işçi sayısı ise 2 milyon 495 bin 423’tür. Bu verilere göre işçilerin yüzde 15.22’si sendikalıdır. Ancak toplu sözleşmeden yararlanabilen işçi sayısı ise daha azdır. Gerçekte toplu iş sözleşmesi yapan işçilerin oranı yüzde 8 civarındadır. Yani yüz binlerce işçi sendikaya üye olsa da iş yerinde sendikanın yetki sürecini tamamlayamadığını görüyoruz. Hal böyleyken aslında işçilerin yüzde 92’si sendikal haklardan yararlanamamaktadır. Bu da asgari ücretten çalışma koşullarına, sosyal haklardan iş cinayetlerine kadar birçok noktada gelişmelerin işçilerin aleyhine olduğunu anlamını taşır.
İŞÇİLERİN SENDİKALI OLMASI YETERLİ Mİ?
Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Örgütlü olmakla, sendikaya üye olmak aynı şey değildir. Günümüzde birçok işçi sendikaya üye olmakla asıl görevini yerine getirdiğini ve böylece bütün sorunların çözüleceğini düşünür. Ancak bu böyle değildir. Kalıcı kazanımların elde edilebilmesi için işçilerin örgütlü olmaları önemlidir. Patronlar işçilerin örgütlü olduklarını fark ettiklerinde karşılarında duramayacaklarını bilir. Örgütlü olmak ise bir bütünün parçası olarak her bir işçinin rol oynaması anlamına gelir.
Örneğin Lezita işçileri sendikalı ve işçiler patronun toplu sözleşme hakkını tanımaması nedeniyle grevdeler. İşçiler grev hakkını kullanırken patron grevi kırmak için her türlü yolu denedi. Hatta işçiler defalarca jandarma saldırısına maruz kaldılar. Bu arada jandarmanın grev hakkına saldırması da anayasal bir suç olmasına rağmen bu görüntüleri yaşadık. İşte bu örnekte olduğu gibi patronlar her fırsatta işçilerin birliğini bozmak ister. İşçiler de bu saldırılara karşı sürekli tetikte olmak ve her gün birliklerini/örgütlülüklerini yeniden kurmak zorundadır. Öte yandan işçiler örgütlü oldukları durumda sendikalarının da asıl sahibi olabilirler.
Evrensel'i Takip Et