13. Ağır Ceza ihlalde ısrar ediyor
KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz'ın sosyal medya paylaşımlarından dolayı aldığı cezaya dair AYM'nin "hak ihlali" kararı vermesine rağmen savcı yeniden yargılamada ceza istedi.
Sevgi Yılmaz | Fotoğraf, Yılmaz'ın kişisel arşivinden alınmıştır
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, hakkında terör örgütü propagandası suçlamasıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermiş olmasına rağmen yeniden ceza talebiyle yargılanıyor. Kararı uygulamayan mahkeme ise Can Atalay kararı başta olmak üzere pek çok AYM kararına uymayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi. Savcının yeniden yargılama sırasında dosyayı genişlettiği, AYM kararını görmezden geldiği dosyanın duruşması 4 Temmuz’da görülecek.
İKİ SAVCI FARKLI MÜTALAA VERDİ
Yılmaz, 7 sene önce görev yaptığı yerde sosyal medya hesabından Sezgin Tanrıkulu, Fehmi Taş, Roboskî ve Diyarbakır Newroz’undan fotoğraflar paylaştığı gerekçesiyle CİMER’e şikayet edildi. Terör örgütü propagandası yapmak iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Yılmaz’ın dosyasında iki defa savcı değişti. İlk savcı Yılmaz hakkında ceza talep ederken ikinci savcı beraat istedi. Ancak mahkeme Yılmaz’ın 15 ay ceza alması yönünde karar verdi, hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Anayasa Mahkemesi 23 Ağustos’ta bine yakın dosya hakkında hak ihlali kararı verdi, arasında Yılmaz’ın dosyası vardı. Yılmaz’ın dosyası yeniden yargılamanın yürütülmesi için 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Ancak AYM’nin hak ihlali kararına rağmen savcılık ceza istedi, öncesinde dosyada iki örgüt ismi yer alırken bir örgüt daha ekledi. Yılmaz, deprem sonrasında Kızılay’ın çadırları satmasının ardından yapılan eylemden aldığı cezada da hükmün açıklanması geri bırakıldığından bu dosyada ceza alması durumunda hapis yatacak. Savcıların kendi arasındaki çelişkisine, AYM kararının görmezden gelinmesine Yılmaz; “Dosya farklı ülkede, farklı kanunlarla mı görülüyor?” diye tepki gösteriyor.
‘HALEN BERAAT İHTİMALİ VAR’
Süreci Yılmaz’ın Avukatı Yıldız İmrek, Evrensel’e anlattı. Yılmaz’ın sosyal medya hesabından 2015’te sokağa çıkma yasakları döneminde Cizre, Sur, Nusaybin gibi yerlerde yaşanan çocuk ve sivil ölümleri, insan hakları ihlalleriyle ilgili çeşitli haber ve yorumları paylaştığını aktaran İmrek, “Yargılama sonunda savcılık beraat mütalaası verdiği halde, mahkeme tarafından beklenmedik bir şekilde terör propagandası olarak bilinen meşhur TMK 7/2 maddesiyle mahkumiyet ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmişti” dedi. Ardından ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldığını anlatan İmrek, AYM’nin pek çok başvuruyu birleştirerek HAGB kararının yeterli bir koruma teşkil etmediğini, bu ceza hükümleri ile başvurucuların ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdiğini ifade etti.
İmrek, 13 Ağır Ceza Mahkemesinin işlemlerinin hukuken hatalı olduğunu şöyle anlattı: “Prosedür olarak AYM ihlal kararıyla birlikte, ihlalin giderilmesi için kararını ilgili mahkemelerine gönderiyor. Mahkemelerin de bu durumlarda dosyayı yeniden ele alarak -mümkünse duruşma açmadan- ivedilikle ihlalin giderilmesiyle ilgili yeniden yargılama yaparak karar vermesi gerekiyor. Duruşma açıldı ve Savcılık da tekrar ceza verilmesini talep etti, gelecek duruşma karar verilecek. Henüz kararın ne olacağı belli değil, halen ihlal kararının gereği gibi beraat kararı verilmesi ihtimali ve imkanı var”
13. Ağır Ceza Mahkemesinin Can Atalay kararının da tamamen siyasi bir eylem mahiyetinde olduğuna dikkat çeken İmrek, bu eyleme Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, HSK'nin tamamının da dahil olduğunu söyledi. Bu hukuksuzlukla Anayasa'nın emredici kurallarını tanımama pratiğinin ortaya konulduğunu vurgulayan İmrek, “Mehmet Uçum, Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru kararlarının değil sadece norm denetimi kararlarının bağlayıcı olduğunu iddia ederek kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye çalışıyor. Oysa hem Anayasa’nın 153. maddesi, hem de 6216 sayılı AYM Kuruluş Kanunu 66. maddesi gereğince, sadece norm denetimi kararları değil, bireysel başvuru, siyasi parti kapatma, mali denetim, vb. tüm kararları da kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diye konuştu.
‘PAYLAŞIMLAR AÇIKÇA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDADIR’
Karar duruşmasında savunma yapacaklarını, mahkemenin Anayasa ve yasalara uyduğu durumda vermesi gereken tek kararın beraat kararı olduğunu vurgulayan İmrek, “Çünkü, AYM kararları 6216 sayılı Yasa’nın 50. maddesi gereğince doğrudan uygulanır, mahkemelerin ayrı bir takdir yetkisi yok. Nitekim, aynı ihlal kararının gönderildiği bir kısım mahkeme duruşma açmadan, hemen beraat kararı verdi” dedi. Doğrudan şiddet çağrısı ve şiddet eylemi içermediği sürece, ne kadar sert olursa olsun eleştiri nitelikli ifadelerin suç teşkil etmeyeceğine dair çok sayıda Yargıtay ve AYM, AİHM kararı olduğunu hatırlatan İmrek, “Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili güvenlik güçlerinin fiillerini ‘katliam, suç’ olarak niteleyen ifadelerle ilgili olarak AYM'nin Ayşe Öğretmen ve Barış Akademisyenleri kararları yakın örnekler. Yine sokağa çıkma yasakları sürecini ‘kanlı plan’ olarak niteleyen yazının suç teşkil etmediğine dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen Merdan Yanardağ kararı var. Bu davada yargılama konusu edilen haber ve yorum paylaşımları da bariz şekilde ifade özgürlüğü niteliğinde” ifadelerini kullandı.