Bayram gelmiş neyime!
Bugün 23 Nisan çocuk bayramı ama Türkiye’de çocukların yaşam koşulları bayrama çok uzak. Yüz binlerce çocuk atölyelerde sömürülüyor. Çocuk eğitim hakkından mahrum, hayalleri ise çalınmış durumda.
Fotoğraf: AA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Bugün 23 Nisan. Çocuklara dünyada adanan tek bayram günü. Ama Türkiye’de çocukların içinde bulunduğu tablo vahim. Bugün okullar tatil. Ama Türkiye’de okul çağında olması gereken yüz binlerce çocuk kendilerine adanan bayramda da atölyelerde, fabrikalarda çalışmaya devam ediyor. Çocuk işçiliğinin önlenmesi bir yana devlet eliyle Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) aracılığıyla çocuklar okuldan koparılarak patronlara bedava işçi olarak sunuluyor. Ülkede yaklaşık on milyon çocuk yoksulluk kıskacında yaşamaya çalışırken, okuldan kopuşlar atıyor. Son 10 yılda 671 çocuk iş cinayetlerine kurban giderken, son 1 yılda suça sürüklenen çocuk sayısı yarım milyona yaklaştı.
23 Nisan vesilesiyle Türkiye’de çocukların yaşam koşullarını ve çocuk işçiliğini Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı gönüllüsü Dr. Nail Dertli ile konuştuk. Türkiye'de devletin çocuk işçiliğiyle mücadele etmekten ziyade çocuk işçiliğinin görünürlüğünü engellemek istediğine dikkati çeken Dr. Nail Dertli “Bu yüzden bütün yaş gruplarını kapsayan ve çocuk işçiliğine ilişkin güvenilir bir veri yok” ifadelerini kullanarak ayrıca açıklanan verilerde mülteci çocukların da yer almadığını söyledi.
‘GÜVENİLİR VERİ BİLE YOK’
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan TÜİK’in çocuk istatistikleri verilerine de değinen Dertli, “Son yıllarda önce ekonomik kriz ardından pandemi sonrasında derinleşen bir yoksulluk ve hayat pahalılığı var. Bakanlık verileri ‘150 bin çırak vardı, bu sayısı 1 milyonu geçti’ diyor. Ama ben SGK istatistiklerinde bu çırak sayısını göremiyorum. SGK istatistiklerinde, Türkiye'de 350 bin olan çırak sayısının bu yıl 550-600 bine kadar çıktığı görülüyor. Dolayısıyla son 2-3 yıllık süreçte çırak (çocuk işçi) istihdamı iki katına çıkmış” diye konuştu.
"MESEM’LE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ DESTEKLENİYOR"
Hayat pahalılığının artmasıyla emekçi-yoksul hanelerin yaşamlarını idame ettirebilmek için çocuk emeğine artan ölçüde bağımlı hale geldiğinin altını çizen Dertli, “Buna bir de MESEM’lerdeki çocuk işçiliği eklendi. Son 2-3 yılda MESEM’ler üzerinden devlet eliyle çocuk işçi istihdamı yaygın hale getirildi. MESEM’liler eğitimde göründükleri için bu istatistiklerde gözükmüyorlar. MESEM’deki çocuk işçi sayısının da en az iki katına çıktığını biliyoruz” dedi. Türkiye'de çocuk istihdamının arttığına işaret eden Dertli “Türkiye'de son iki yıl içerisinde 15-17 yaş grubu içerisinde çalışan çocukların oranı erkeklerde yüzde 40, kız çocuklarında yüzde 20 olarak artmış. Yani Türkiye çocuk işçiliğinin hızla arttığı bir sürecin içinde ve MESEM’lerle de devlet bunu destekliyor” diye konuştu.
"11 YILDA 671 ÇOCUK İŞ CİNAYETİNDE ÖLDÜ"
İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisinin yayımladığı verilere göre Türkiye’de son 11 yılda en az 671 çocuk, AKP’li yıllarda ise en az 907 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiğine dikkat çeken Dertli “2024’ün ilk üç ayında ise 16 çocuk çalışırken hayatını kaybetti” dedi. FİŞEK Enstitüsü olarak yaklaşık bir yıl önce Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) başvuru yaparak sağlıklı bir iş güvenliği ve sağlığı eğitimi verilmeyen mesleki eğitim adı altında çalıştırılan çocuklara eğitim verme taleplerinin reddedildiğini hatırlatan Dertli “MEB ‘Bu konuda eğitim veren personelimiz var’ dedi. Sonra gazetelere peş peşe iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocuklar yansımaya başladı. MESEM kapsamında 8 çocuk iş cinayetinde can verdi. Kamuoyunda buna karşı oluşan tepki sonrası MEB ‘Biz buralarda işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi vereceğiz’ açıklaması yaptı. Bu çocuk işçilere yönelik bir eğitim yürütülmediğinin itirafıydı” dedi.
"İŞYERLERİNİN YÜZDE 10’U GÜVENSİZ"
Öte yandan bakanın ‘Mesleki eğitimdeki çocuk sayısını hızla artıracağız, 1 milyonu geçeceğiz’ açıklamasının ardından çocuk işçi (çırak) sayısının hızla katlandığına işaret eden Dertli “Türkiye'de MESEM’li çocuklar ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli iş yerlerinde çalışıyor. Ama bu iş yerlerinde çocukların çalışabilmesi için MEB hiçbir hazırlık yapmadı, iş yerlerini denetlemedi. Bunun doğal sonucu da iş kazaları ve cinayetleri oldu. İstatistikler de çocukların yaşadığı iş kazalarının arttığını gösteriyor” dedi. Artan iş cinayetleri sonrası bu iş yerlerini denetleyen MEB’in verilerine göre bu iş yerlerinin yüzde 10’unun çocuklar açısından güvenli olmadığının ortaya çıktığını hatırlatan Dertli “Yani MEB, en az 2-3 yıldır bu çocukların herhangi bir güvenlik önleminin alınmadığı iş yerlerinde çalıştırıldığını ortaya koymuş oldu. Dolayısıyla artan iş cinayetlerinin de doğrudan sorumlusu MEB ve iktidardır” dedi.
"ÇIRAK SAYISI 3 KAT ARTTI"
Çocuk işçiliğinin teşvik edilmesi, meslek liselerindeki öğrencilerin staja gönderilmesi ve MESEM’lerde çocukların haftanın 4 günü iş yerinde çalıştırılmasından sonra Türkiye'deki kayıtlı çırak ve stajyerlerin istihdamdaki oranının yüzde 4'ten 3 yıl içinde yüzde 12’lere çıktığını yani 3 katı arttığına vurgu yapan Dertli “Çocuk işçiliği yaygınlaştırılarak diğer işçilerin ücret maliyetlerini de baskılamaya çalışıyorlar. Ayrıca çocuklar buralarda yasal olarak çalıştırılabilecek sürenin çok üzerinde çalıştırılıyorlar” dedi.
"ÇOCUKLAR ATÖLYEDE DEĞİL OKULDA OLMALI"
Çıraklığın bir eğitim olmadığını belirten Dertli, “Bu çocuk işçiliğinin gizlenmesinin, örtülmesinin araçlarından biri. Dolayısıyla çocukların MESEM’lere yönlendirilmesinden derhal vazgeçilmeli. Çocukların kendilerini, kendi kapasitelerini özgürce geliştirebilecekleri bir eğitim sistemi içerisinde tutulması gerekir. Mesleki eğitim almak isteyenlere eğitim o mesleki eğitimle sağlanmalı” dedi. Ama bugün ortaokuldan itibaren iş yerlerine yönlendirilen yüz binlerce çocuk olduğunu bir kez daha hatırlatan Dertli “Çocuk işçilerin tamamına yakını ya işçi çocukları ya da köylü hanelerden gelen çocuklar. Bunlar hayatlarını idame ettirebilmek için, ailelerinin geçimine katkı sağlayabilmek için çalışmak zorundalar. Çocukların bu zorunluluktan azade kılınması gerekiyor. Bunun için MESEM’ler aracılığıyla patronlara değil yoksul hanelere gelir transferleri yapılarak bu çocukların okula devamı sağlanabilir. Dolayısıyla çocukları işçilikten uzak tutmanın esas yolu çocukları eğitimde tutmak. Çalışmak zorunda oldukları zorlukları ortadan kaldırmak” diye konuştu.
"BIRAKIN YEMEĞİ İÇECEK SU YOK"
Deprem bölgesinde yaşayan çocukların durumuna ilişkin konuştuğumuz Eğitim Sen Hatay Şube Hukuk Sekreteri Nihat Akgöl, okulların açık olduğuna çocukların okula gittiğine ama sağlıklı bir eğitim sisteminin halen kurulmadığına dikkat çekiyor. Çocukların çoğunun konteyner kentlerde eğitim gördüğünü belirten Akgöl “Konteyner kentlerde bir beyaz tahta var, başka da bir şey yok. Yağmur yağdığında konteynerlerin içine su giriyor. Eğitim sekteye uğruyor. Çocukların kaldıkları yerleri de su basıyor. Ama bu çocuklar Türkiye'deki diğer çocuklarla birlikte aynı koşullarda sınava tabi tutuluyorlar. Deprem bölgesinde çocukların bırakın sınava girmesini sağlıklı bir şekilde yaşama tutunması bile bir mucize” dedi. Öte yandan bırakalım sağlıklı beslenmeyi okullarda çocuklar acıktığı zaman bir bisküvi alabilecekleri bir ortam bile olmadığını dile getiren Akgöl “Çünkü kantin bile yok. Okullarda içme suyu yok zaten. Çocuk eğer su alacaksa evine gidip su almak zorunda. Eğitim hakları sekteye uğradı. Çocukların oyun, top oynayacağı alanlar da yok. Yaşadıkları yerlerde çocukların sosyalleşecekleri alan yok. Sağlık açısından da ciddi sorunlar yaşanıyor” dedi.
"MEB ÇOCUKLARI AÇ BIRAKIYOR"
‘Okullarda 1 öğün yemek ücretsiz verilsin’ kampanyasını başlatan Ekmek ve Gül Dergisi editörlerinden Elif Turgut, “Okullarda çocuklar açlıktan bayılıp, kadınlar çocuklarının beslenmesini doldurmak için fırın fırın bayat ekmek ararken kampanyalarının geniş bir kesim tarafından sahiplenildiğini hatırlatarak “Bu hakkın çocuklara sağlanması sadece çocukların gelişimi için değil eğitim hakkı ve sağlık hakkı açısından da önemli” dedi. Bu taleple ülke genelinde yüz binlerce imza topladıklarını ve talebin büyümesiyle MEB’in okul öncesi eğitimde ücretsiz yemek uygulamasını başlatmak zorunda kaldığını anlatan Turgut “Ama sadece bir dönem süren bu uygulama da kaldırıldı. MEB'e bu konuda açtığımız davada ise idare mahkemesi ‘kaynaklar kısıtlı’ diyerek çocukları aç bırakma takdirinin MEB'de olduğunu söyledi” dedi. Patronların affedilen vergileri ve sermayeye yapılan teşviklerde ‘kaynak kısıtı’ yokken kaynakların çocuklardan esirgenmesini eleştiren T.urgut “Çocukları koruması gereken devlet, sorumluluğu üstüne almıyor. Bu bir hak, bir lütuf değil, bu hak çocuklara tanınana kadar da peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
609 BİN ÇOCUĞUN OKULDA KAYDI YOK
TÜİK’in ‘çocuk, yoksulluk ve yaşam istatistikleri’ne göre Türkiye’de 10 milyona yakın çocuk yoksullukla boğuşuyor.
PİSA verilerine göre Türkiye’de çocukların (öğrencilerin) yüzde 19.3’ü maddi imkansızlık nedeniyle haftada en az bir gün öğün atlıyor
Türkiye’de 609 bin 817 çocuğun okulda hiç kaydı yok. Yaklaşık 2.3 milyon açık okulda. MESEM’liler ve mülteci çocuklar da katıldığında bu rakam 4 milyonu aşıyor.
Okulda olması gereken yüz binlerce çocuk MESEM’ler eliyle işçi olarak çalıştırılıyor.
MESEM’lerde güvencesiz olarak çalıştırılan 8 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti.
3-4 ve 5 yaş çocukların yüzde 7.94’ü niteliği belirsiz MEB’e bağlı olmayan yerlerde eğitim alıyor. Diyanete bağlı 4-6 yaş Kur’an kursuna giden çocuk sayısı 1.5 milyona yaklaşmış durumda.
Son 1 yılda suça karışan çocuk sayısı 452 bin 70 oldu.
Son 22 yılda 17 yaşın altında doğum yapan çocuk sayısı 577 bin 49; 15 yaşın altında doğum yapan çocuk sayısı ise 21 bindir.
TÜİK hane halkı iş gücü araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre çocukların (15-17 yaş) iş gücüne katılma oranı yüzde 18.7. Cinsiyete göre ise, bu oran erkek çocuklar için yüzde 27, kız çocuklar için yüzde 10.
MESEM’Lİ ÇOCUKLAR 23 NİSAN’DA DA ÇALIŞIYOR
İstanbul İMES’te MESEM kapsamında çalışan Hasan 16 yaşında. Hasan, 23 Nisan günü yaşıtlarına tatil olmasına rağmen patron için çalışmaya devam edecek. 23 Nisan’ın kendisi için bir anlamı olmadığını söyleyen Hasan’ın gelecekten beklentisi ise bir iş yerini devralarak kendi işini yapmak. Salih de Hasan gibi 16 yaşında. Salih de MESEM kapsamında 23 Nisan günü çalışacak. İstanbul’u pahalı bir şehir olarak nitelendiren Salih’in hayali ise ileride memleketine gidip orada çalışabilmek.