Sağlıkta sömürüye, üniversitede sermayeye karşı
Kapitalizmin güvencesiz bir gelecek vadetmesine karşı gençlik kendi kurtuluşu için işçi sınıfının yanında yer almalıdır.
Fotoğraf: Pixabay
Berfin
Hacettepe Üniversitesi
Genç Hayat’ın bu sayısı çıktığında 1 Mayıs’a tam 1 hafta kalmış olacak. Ben de Hacettepe Eczacılık öğrencisi olarak bu 1 Mayıs’ı karşılarken hem sağlık bölümünde okuyan arkadaşlarımla beraber yaşadığımız sorunları hem de 1 Mayıs’ın bir üniversite öğrencisi için neler ifade edebileceğini kaleme almak istedim.
STAJLARI TECRÜBE DEĞİL SÖMÜRÜYE ÇEVİREN SİSTEM
Sağlık öğrencileri olarak 2. veya 3. sınıfta staj yapmaya başlıyoruz. Kimimiz hastanede kimimiz ise kliniklerde stajyerlik yapıyor. Hastanenin farklı alanlarında staj yapıyor olsak bile koşullarının yıpratıcılığı hepimiz için ortak. Çok düşük verilen veya hiç verilmeyen staj ücretleri karşılığında biz öğrencilere yüklenen iş yükünün fazlalığı, stajları bizim açımızdan kabusa dönüştürüyor. Stajların amacı okulda öğrendiklerimizi pratiğe dökmek ve kendimizi geliştirmek olmalıyken bizler ucuz iş gücü olarak görülüyor ve bir şeyler ögrenmenin dışında pek çok şeyi en ağır şartlarda deneyimlemek zorunda kalıyoruz. Gün sonunda maaşlı çalışan bir işçi ile düşük ücrete mahkûm olan stajyerinde, öğrencinin yaşadığı zorluklar ve sömürünün sebebi aynı kapıya çıkıyor. Yani kendisini bugün açısından işçi olarak nitelendirmeyen arkadaşlarımız mücadele ettikleri şeyin işçi sınıfının mücadelesiyle ortaklığını ve bunun karşısında nasıl ve kimlerin safında durmamız gerektiğini, yaşanılan tüm çelişkilerin sınıflar arası olduğunu ve çarenin ortak, birbirinden bağımsız olmadığını yasayarak ve deneyimleyerek fark edebiliyor.
Hacettepe özelinde konuşmamız gerekirse Türkiye’nin en fazla ödenek alan üniversitelerinden biri olmamıza rağmen yetersiz laboratuvarlarda eğitim görüyor, kullanılan kimyasallardan dolayı yangın çıkma riskinin yüksek olmasına karşın yangın merdivenlerinin bile olmadığı binalarda eğitime maruz bırakılıyoruz. Eğitim müfredatlarımızın içi her gün daha da sermayeyi destekleyecek şekilde hazırlanırken, bizler ezbere dayalı yöntemlerle meslek sahibi olmaya çalışıyoruz. Antidemokratik uygulamaları dayatan, her fırsatta bunu ören bir sistem ve onun temsilcisi tek adam iktidarının politikaları ile karşı karşıyayız. Kârını artırmak, devamlılığını sağlamak için kurulan bir sağlık sistemini beslemek adına yetiştirildiğimiz bir öğrencilik hayatı ise cabası. Çok değil kısa süre önce güz döneminin başlarında tıp fakültesinde okuyan bir arkadaşımız kaldığı yurtta hayatına son verdi. Onu ve bizleri ekonominin ağır faturasıyla, güvencesizlikle ve geleceksizlikle baş başa bırakan tek adam iktidarı ve onun üniversitedeki uzantısı olan atanmış rektörlere karşı beraber mücadele etmenin yollarını bulmalıyız. Bu yollardan biri de 1 Mayıs.
İŞÇİ VE ÖĞRENCİ MÜCADELESİNİN ORTAKLIĞI
Bizim adımıza alınan hiçbir karara dahil olmadığımız gibi sonuçları ile en ön sıradan boğuşmak zorunda kalıyoruz. Diğer bir yandan ÖTK’lerin işlevsizleştirmesi öğrenci topluluklarının bürokratik engellemelerle pasivize edilmesi gibi birçok şey bizi bugün bir araya gelmekten, bir şeyler üretip geliştirmekten hatta birlikte eğlenmekten bile alıkoyuyor elbette. Üniversitemizin özgür bir alan olmaktan her gün daha da uzaklaştığı, sermayeye peşkeş çekmek için amfi tiyatromuzun özel şirketlere kiralandığı ve bu konuda ses çıkarabileceğimiz başta topluluklar olmak üzere her alanın korku politikası ile yok edilmesi bizleri gün sonunda karamsarlık ve umutsuzluk dışında bir yere getirmiyor. 1 Mayıs, tek adam iktidarının temsilcisi olduğu kapitalizmin bizlere staj sömürüsünden, güvencesiz bir gelecekten, niteliksiz bir eğitimden başka vadettiği hiçbir şey olmadığını ve bu nedenle gençliğin işçi sınıfının yanında yer alması gerektiğini ifade etmenin de günü olduğu için önemli. Saydığımız bütün bu sebepler bizlere kendi mücadelemizin ve işçi sınıfının mücadelesinin neden ortak olduğunu anlatan bir vaziyette. Kapitalizm bugün sadece işçi sınıfını değil, genç bir liseliden tutun da bir üniversite öğrencisine kadar her bir insanı hayatın her alanında sıkıştırıp sömüren bir durumda. Emek-sermaye çelişkisinin bu denli arttığı, patronların ve egemen sınıfın payını her gün arttırdığı, işçinin, emekçinin, öğrencinin ise zamlarla, gerici, baskıcı, sermaye sever politikalarla boğuştuğu bu 1 Mayıs’ta, bu çarka bir dur demek ancak birlik ve mücadelemizle mümkün olabilir. Biz öğrencilerin karşısında duran tüm gelecek belki de geleceksizlik ihtimalleri bizi emeğin saflarında, nitelikli ve bilimsel eğitim talebimizle 1 Mayıs’ta alanlara götürmeli ve ardından kuracağımız mücadele hattını beraber çizmeliyiz.