24 Nisan 2024 07:23

Birliğimiz bize kazandıracaktır

Amfi Tiyatronun rektörlük tarafından nereye harcanacağına dair fikrimizin olmadığı paralara kiralanması, okulumuzu sermayedarlar için bir fırsata çeviriyor.

Birliğimiz bize kazandıracaktır

Hacettepe Üniversitesi | Fotoğraf: Burcu Yıldırım/ Evrensel

Doğa BAYBUĞA

Hacettepe Üniversitesi

Herkes eğitimin sermaye ile olan ilişkisinden söz ededursun, bu söylenenleri kanıtlayacak bir rektör için uzağa gitmeye gerek yok. Kampüsümüzün içindeki Amfi Tiyatro’nun Durul Organizasyon isimli bir organizasyon şirketine konser etkinlikleri yapmaları için kiralanacağını öğrendik. Tepkiler karşısında Rektörlük, Amfi Tiyatro’nun özelleştirilmediğini, gerektiğinde öğrencilerin kullanımına açık olacağını ve okulun imkanlarının kamuya açılarak etkin kullanmanın üniversitemizin yararına olacağını vurgulayarak hukuka aykırı olmadığını savundu. Rektörlük açıklaması okul kaynaklarının “hâlâ” öncelikli olarak öğrenciler için kullanılacağını iddia etse de birçok topluluğun yapacakları etkinlikler için sınıf ve bütçe bulmada zorlanması gibi yaşadığımız pek çok zorluk, Rektörlüğün bu tezini çürütür nitelikte.

KÂR ETMESİ ÖĞRENCİLER İÇİN HARCAYACAĞI ANLAMINA GELMİYOR

Bazı öğrencilerin görüşleri, okulun kâr etmesi ile gelen fazladan bütçenin okulun faydasına olacağı yönünde. Nitekim, okulun içinde planlanacak kimi etkinliklerin güvenlik tehdidi oluşturması çok büyük bir olasılıkken, kendi öğrencisinin dahi parayla gireceği, özel bir şirketin düzenlediği ve buradan gelir elde edeceği bir konserin yapılacak olması da kabul edebileceğimiz bir durum olmamalıdır. Senelerdir yenilenmesini istediğimiz sınıflarımız şartlarının iyileştirilmesi için hiçbir şey yapılmadığı yemekhanemiz, her sene ihaleden dolayı vazgeçilen kantinlerimiz ve semt servislerimiz varken Rektörlüğün gelecek bu parayı öğrenci ihtiyaçları için harcayacağı inancı kimi öğrenci grupları arasında yer edinmiş olsa da, özellikle okul topluluklarının ortak imza ile yayınladığı bildirinin ardından Rektörlük-sermaye ilişkisinin üniversitenin özerk yapısına aykırı olduğu fikri hakim fikir oldu.

Hacettepe, en çok ödenek alan üniversitelerinin başında gelirken, bağışlarla da desteklenen devasa bütçeye rağmen öğrencilerin ihtiyaçlarının yeterli ölçüde giderilmemesi bugün gelinen noktada önemli bir tartışma konusu halinde. Rektörlüğün, bu kadar ödeneğe rağmen, Amfi Tiyatro’yu ne kadar olduğunu bilmediğimiz ve nereye harcanacağına dair bir fikrimizin de olmadığı paralara şirketlere kiralaması, yalnızca, okulumuzu sermayedarlar için bir fırsata çevirmiş oluyor. Laboratuvarların ve sınıflardaki projeksiyonların yetersizliğinden tutun, hijyen ihtiyacımıza, semt servislerinin kaldırılmasına ve kütüphane yetersizliğine kadar her sorunda karşımıza çıkan sözde “bütçe sorunu” bütçenin kimlere var, kimlere yok olduğunu da sordurtuyor. Geçtiğimiz mart ayında düzenlenen kariyer fuarına 1 milyon liradan fazla bütçe varken yurt temizliği için personele bütçe yok. Hiçbir fakültede tuvalet kâğıdı bulmak mümkün değilken teknofestlere projeler yapılması için binlerce lira akıtan Rektörlük bizlere önceliğinin sermayedarların okul içindeki projeleri olduğunu, öğrencisinin payına ise çok da bir şey ayırmadığını göstermiş oluyor. Her sene milyonlar akıttıkları fuarları, iktidardan taraf sermayedarlar ile ortak yaptıkları iş birliklerini gururla paylaşan Rektörlük bir yana, biz de temizlenmeyen yurtlar, kurtlu yemekler, altında ezildiğimiz ekonomik koşullarla yaşamaya çalışıyoruz. Bu noktada aklıma bir şarkı sözü geliyor: “Dışına baksan kat kat cila, içeriyi kemiren tahta kuruları…”

BİRİLERİ OKUL KAYNAKLARI İLE CEBİNİ DOLDURMAK İSTİYOR!

Üniversitelerimiz, sonuçta, sermaye ile iş tutan ve yapılan anlaşmalar ile öğrencinin üniversite içerisinde özel işletmelere ve fahiş fiyatlarına maruz kaldığı bir noktaya gelmiş durumda.

Yıllardır atanmış rektörlerin tek adam iktidarının politikalarını beslediği, patronlara daha çok kazandırmak veya kendi çıkarlarını genişletmek adına üniversite kaynaklarını kullandıkları, bunları yaparken de öğrencilerin öğrenim hayatlarına ket vurdukları bir dönemden geçiyoruz. Bugün ülkemizde fabrikaları, maden sahalarını, ormanlarımızı birer rant alanına dönüştüren Erdoğan hükümeti, yerli ve yabancı sermayedarlara yaptıkları özelleştirmeler ve verdikleri teşviklerle halkı yüksek fiyatlarla boğuşmaya iten bir zihniyet benimsediği gibi, bugün Hacettepe Rektörlüğünün de yaptığı bu zihniyetin devamı niteliğindedir. Kendi üniversitemizde birileri daha çok kâr elde etsin diye tüm ekonomik, akademik veya sosyal zorluklarla biz başa çıkmak zorunda kalıyor ve gün sonunda kendimizi, özne olmadığımız bir eğitim sisteminde buluyoruz.

Hayatlarımız ve zorluklarımız bu denli ortakken, hâkim sınıf karşısında ezilenler, annelerimiz, babalarımız, arkadaşlarımızken bile “bir gün bizim de bir ‘ezen’ olmak” için çok çalışmamızı örgütleyenler aslında kendi üretimlerini devam ettirmek için üniversitelerimizi hem içten hem de dıştan işgal etme gayretindeler. Bu durumda her bir bileşeninin okulun her bir parçasına sahip çıkması gerekliliği de bizim önümüzde duruyor. Bugün pek çok topluluk yayınlanan metinde imzacı olmaktan çekindiği için aslında fikren katıldıkları bir bildiriye imzacı dahi olamıyorlar. Baskılar, tehditlerle, hatta kapatılma ile karşı karşıya kalabilirler çünkü. Bizi sindirmeye çalışanlara da verebileceğimiz tek cevap ise birlikteliğimiz ile burada olduğumuzu göstermek olmalı. Pek çoğumuz bir şeylerin politize edilirse başımıza bir iş geleceğinden kaygılanıyoruz. Ancak biz öğrenciler hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz. Bu korku ikliminin yıkılması ve özgür ve nitelikli üniversite düşümüze ulaşmamız için sırt sırta vermeli, birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü bizi yalnızlaştırmaya çalışmalarının dayanağı, birliğimizin bize kazandıracak olmasıdır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et