Çözümlere açılan kapı: Emek Gençliği 10. Konferansı
Mevcut düzen ayrıştırıp yalnızlaştırıyor, karanlık bir yalnızlıkta mahkûm olmamızı isteyerek bir zebani gibi başımızda bekliyor. O zebaniler gerçek fakat bu düzenin değişmeyeceği bir şehir efsanesi.

Fotoğraf: Evrensel
Hazırlık öğrencileri
ODTÜ
AKP’nin baskıları gün geçtikçe katlanarak artmaya devam ediyor. Erdoğan’ın 3 Kasım 2002 tarihli “…ve bugünden sonra Türkiye’mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesi kafasındaki Türkiye’nin geleceğine dair verdiği bir ipucuydu.
Tek adam rejimiyle geçirdiğimiz her bir gün, gerçekten bir önceki güne benzemiyor. AKP-MHP hükümeti, özellikle biz gençler başta olmak üzere, polisinden medyasına, devletin her bir kanalıyla halkın üzerine gelmeye devam ediyor. Ekonomideki çöküşün halkın üzerinde yarattığı baskı katlanılamaz hâle geldi. Milletin midesine kuru ekmek giriyor dediğimizde “O zaman aç değil” cevabıyla karşılaştığımız bir yönetim mevzubahis. Her seçim sürecinde ayrı felaket yaşanıyor, birçok ali cengiz oyunu dönüyor. Bunları eleştirdiğimizdeyse Cumhurbaşkanına hakaret davası tehditleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Biz gençlerin çoğunun başkasına tanık olmadığı koltuk sevdalısı olan bu iktidar baskıcı politikalarıyla bizi korkutup yıldırmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Peki, içinde bulunduğumuz bu düzen siyasetinin diğer bileşenlerinin çoğu ne durumda? Bu çoğunluğun kulakları sadece kendi kesimlerinin burjuvalarını duyuyor ya da ırkçı politikalarıyla kendine bir koltuk bulmaya çalışıyor.
BU DÜZENİN DEĞİŞMEYECEĞİ BİR ŞEHİR EFSANESİ!
Peki ya biz, gençler? Bizler, halkın her kesiminin sesinin karşılık bulmasını istiyoruz; bir kişi daha eksilmek, eksiltilmek istemiyoruz. İnsan olmanın verdiği hak ve talepleri dile getirmekten daha doğal bir şey olmadığını biliyoruz ve okulda, otobüste, evde, hayatımızın her yerinde bu hak ve talepleri konuşup tartışıyoruz. Ortak taleplerimiz var; sömürülmeden, baskılanmadan, özgürce ve insanca hayatlarımızı sürdürebilmek gibi.
Yukarıda söz edilen taleplerimizi tek başımıza isteyip elde etmek mümkün değil. Çok parçalı bir yapbozda parçalar tek başlarına elbette bir şeyler gösterirler fakat birleştikçe gerçek bir anlam kazanmaya başlarlar. Bizler de yapbozun parçaları gibi toplumumuzun bir ferdiyiz. Birleştikçe, örgütlendikçe daha etkili ve daha güçlü bir şekilde sesimizi çıkarabiliriz.
Günümüz düzeninde, halkın karşılaştığı sorunlarla başa çıkmak zorunda olmayan burjuvaların “çözümleriyle” yetinmemiz bekleniyor. Bu “sorun çözücüler” halkı ayrıştırıp yalnızlaştırıyor, karanlık bir yalnızlıkta mahkûm olmamızı isteyerek bir zebani gibi başımızda bekliyor.
İki ODTÜ hazırlık öğrencisi olarak Emek Gençliği’ne örgütlenmeden önce dünyanın böyle bir yer olduğunu ve değişmeyeceğini düşünüyorduk. O zebaniler gerçek fakat bu düzenin değişmeyeceği bir şehir efsanesi. Örgütlenmenin değerini hem ODTÜ’de baskılara rağmen hem Van’da halkın iradesine müdahale edilmeye çalışmasına karşılık yapılan eylemler sonucunda edilen kazanımlarda çok net görebiliyoruz. Bir problemin üstesinden ona maruz kalanların birleşerek bulduğu çözümlerle gelinebilir. Gençlerin sorunları, örgütlü gençlik mücadelesi ve gençliğin de içerisinde bulunduğu karar mekanizmalarıyla çözülebilir.
Yazının başında bahsettiğimiz baskılar ve her geçen gün bir öncekinden daha karanlık olan bir yaşam mutlak gerçekliğimiz değil. Barınma, beslenme, ulaşım gibi taleplerimizin karşılanması imkânsız değil. Hapsedildiğimiz yalnızlık, kırılamaz bir zincir değil. Hem yerelde hem genelde yaşadığımız tüm sıkıntılara çözüm bulmak ancak beraber karar mekanizmaları oluşturarak, örgütlenerek mümkün. Tüm bunları göstermek ve daha insanca yaşamak için Emek Gençliği, 10. Konferansı’na çağrı yapıyor. Gelin, sorunlarımızı beraber belirleyip beraber çözelim!
Evrensel'i Takip Et