24 Nisan 2024 07:51

Tarihsel konumlarıyla İran ve İsrail

Tarihin birçok noktasında yolları farklı biçimlerde kesişen iki halk, günümüzün emperyalist dünyasında iki karşı kampta konumlanmış durumda.

Tarihsel konumlarıyla İran ve İsrail

Fotoğraf: Pixabay

İbrahim AZAD

Diyarbakır

Tarihsel mit ve dinî öğretilerde Persler ve Yahudilerin çok köklü bir geçmişi vardır. M.Ö. 6. yüzyılda Yahudiler Kenan diyarında Yehuda Krallığı altında hüküm sürerken, bugünkü Irak’ta kurulan Babil devletinin Kenan diyarını fethettiği ve Yahudiler için felaket bir çağın başladığı anlatılır. Babil kralı Nebukadnezar, Süleyman Mabedi’ni yıkar ve Kudüs’ü talan edip tüm Yahudileri sürgüne yollar. Bu vaka tarihe Babil Sürgünü olarak yazılır. 70 yıl sonra Büyük Kiros önderliğindeki Persler Babil yönetimini ortadan kaldırarak Yahudilerin Kenan diyarına gelmelerini sağlamış, yıkılan Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmiştir. Bu sebepten Yahudiler arasında yüzyıllarca saygı ve minnetle anılan bir komutana dönüşmüştür. Zamanla İslam’ın yayılması ile birlikte Persler bölgedeki etkinliğini kaybetmiş, önce Araplar sonraysa yaklaşık 1000 yıl kadar Türkler bölgeye hakim olmuştur. Perslerin uzunca bir süre başka bir devletin yönetimi altında yaşamasının ardından 1925’te gerçekleşen askerî bir ayaklanma ile Rıza Pehlevi İran’ın yeni şahı olmuştur. Pehlevi büyük önem atfettiği antik Pers kültürünü İran’da yeniden egemen kılmak istemişse de bu hayalini gerçekleştiremeden hayatını kaybetmiştir. Şahın oğlu da babasıyla aynı siyasi misyonu izlemiş, Büyük Kiros gibi Yahudilerle iyi ilişkiler kurmuştur. Hatta İsrail devleti kurulduğunda onları tanıyan iki Müslüman ülkeden biri de İran’dır. İran’ın bu yakınlığı, Araplarla savaş durumundaki İsrail’in işine geliyor ve Batılı müttefiklerinin gönlünü hoş tutuyordu. Şahın göz ardı ettiği şey ise halkın, Pers kültüründen ziyade Şii mollalara rağbet göstermesiydi. Mollalar şahın İsrail ve Batı dünyasının kuklası olduğunu iddia ediyorlardı.

DEVRİMDEN SONRA

1979’da şah devrildiğinde İran’ın Batı ve İsrail ilişkileri de devrilmişti. Şahtan sonra kurulan Humeyni yönetimi Amerika’yı “büyük şeytan” olarak görüyor, İsrail’in haritadan silinmesi gerektiğini ilan ediyordu. Humeyni, İran’ın merkezde olacağı bir İslam cephesi oluşturma amacı doğrultusunda, İslam Devrimi’ni bütün İslam ülkelerine enjekte etmek istiyordu. Ancak İran’da şahın devrilmesini fırsat bilen Irak hükümet başkanı Saddam Hüseyin İran’a savaş açınca Humeyni’nin İsrail planları suya düştü. İran’ın yıllarca cebelleştiği bu savaşın bitiminden hemen sonra Humeyni’nin ölümüyle sarsılan ülkenin başına tıpkı kendisi gibi ayetullah olan Ali Hamaney geçti. Onun da İsrail’e ilişkin hedefleri pek farklılık göstermiyordu fakat Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler buna engel teşkil ediyordu. Tüm Orta Doğu coğrafyasında egemenlik kurmak isteyen İran; Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen başta olmak üzere Şiiliği benimsemeyen İslam ülkelerini kendilerine biat etmeye zorlamak için bölgede aktif birtakım İslami örgütlerle temas kurmaya başladı. Bu yayılmacı politikalara Arabistan ve diğer Sünni gruplardan gelen büyük tepkiler İran’ı durdurmak için yeterli değildi. Devletin petrol gelirleriyle finanse ettiği Devrim Muhafızları Ordusu ve ona bağlı Kudüs Gücü Ordusu, vergilerinin büyük bir miktarının mevzubahis yapılara akıtılmasına öfkelenmiş halkın tepkisiyle yüzleşmişti. 3 Ocak 2020’de Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ABD’nin o zamanki başkanı Donald Trump’ın talimatıyla yapılan bombalı saldırı sonucunda öldürüldü. Bölgede şok etkisi uyandıran olay, İran’ın intikam ateşiyle harekete geçmesini gerektirmişti. Irak’ta ABD’ye ait bazı noktaları vuran rejimin, kamuoyundaki prestijine zarar verdiği açıktı. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından sonra İsrail’in Gazze’de bulunan sivillere yönelik tüm dünyanın tepkisini çekecek nitelikteki karşı saldırılarıyla şekillenen çatışma sürecinde İran açıkça Hamas’tan yana tavır koydu. Bu tavrın yanıtıysa gecikmedi. Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2024 tarihli anma töreninde 100’den fazla insanın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan bombalı bir saldırı düzenlendi. İsrail’in Suriye’de görev yapan İranlı generalleri öldürmesiyse İran için bardağı taşıran son damlaydı. Bu sefer güdümündeki örgütlerle değil bizzat kendi eliyle inisiyatif alan İran, Orta Doğu ülkeleri kendi hava sahalarını kapatmasına rağmen İsrail’e dron ve füzelerle misilleme bir saldırı düzenledi. Tarihin birçok noktasında yolları farklı biçimlerde kesişen iki halk, günümüzün emperyalist dünyasında iki karşı kampta konumlanmış durumda. Savaş, kapsamını genişletip emperyalist çelişkileri daha fazla derinleştirmeden engellenmeli, bölgede barış sağlanmalıdır!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et