23 Nisan 2024 07:44
Son Güncellenme Tarihi: 23 Nisan 2024 16:46

Stêrk TV ve Medya Haber TV stüdyolarına yönelik polis baskınına tepki

Stêrk TV ve Medya Haber TV'nin Belçika'daki stüdyolarına polis baskını gerçekleştirildi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Belçika'da yayın yapan Stêrk TV ve Medya Haber TV'nin stüdyolarına baskın düzenlendi. 200'den fazla polis, televizyon stüdyoların olduğu bölgeyi ablukaya aldı. 4 saat boyunca televizyon binasında kalan polisler, bilgisayarlara el koydu. Polisler, ayrıca televizyon yayınlarını engellenmek amacıyla elektirk kabloları ve yayın kablolarını kesti.

Polisler, Uplink odasının kapısını kırarak, içerideki teknik ekipmanları da tahrip etti. Yine bina güvenliğini sağlayan çalışanlara şiddet uyguladı. Baskının AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Irak ve Federe Kurdistan Bölgesi'nde gerçekleştirdiği ziyaretlerin hemen ardından gelmesi dikkat çekti.

Stêrk ve Medya Haber TV, stüdyolarına dönük polis baskınına tepki göstererek, "Halkımızı bu hukuksuz ve yasa dışı baskını durdurmak için televizyonların bulunduğu yere akın etmeye çağırıyoruz” diye kaydetti. Açıklamada, Türkiye'nin son dönemlerde "Kürt soykırımına ilişkin oluşturduğu konsepti hayata geçirilmeye" çalıştığı belirtildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Türkiye'nin ABD, Türkiye ile Irak ve İran ziyaretleri, yine KDP ile yapılan antlaşmalar, tüm bunlara bağlı olarak Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ve Barzanileri ziyaret etmesi, bu soykırım konseptinin hayata geçirilmesine dönük son girişimlerdir. Metîna'ya dönük yapılan işgal saldırısı ise bu soykırımın askeri boyutunu oluşturmaktadır. Bu konseptin uluslararası bir saldırı konsepti olduğu kesindir. 23 Nisan'da gece saat 02.00 civarında Belçika’da bulunan Medya Haber ve Stêrk TV stüdyolarına yapılan baskın bunun en somut kanıtıdır. Televizyonlarımız şu an yüzlerce polis tarafından işgal edilmiştir. Kürt halkının sesini kesme amacıyla yapılan baskına sessiz kalmamız mümkün değildir. Halkımızı bu hukuksuz ve yasa dışı baskını durdurmak için televizyonların bulunduğu yere akın etmeye çağırıyoruz" ifadelerine yer verildi.

DBP'DEN DESTEK AÇIKLAMASI

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Özgür Basın çalışanlarına dönük gözaltı operasyonu ve baskınlara dair açıklama yaptı. Açıklamada, “Bu sabah yaşananlar, Kürt halkının aylardır sokaklardaki direnişinden ve dik duruşundan ayrı ele alınamaz” denildi. 

AKP-MHP iktidarının hakikatten korktuğu kaydedilen açıklamada, Özgür Basın'ın hedef alınmasının tesadüf olmadığı belirtildi. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:  "AKP-MHP iktidarının sınır ötesi operasyonlarla insanlığa karşı işlenen suçları, seçim dönemindeki usulsüzlükleri, yolsuzlukları, özel savaş politikalarını, ekolojik yıkımı halka duyurmak için durmaksızın çalışan özgür basın geleneği; geçmişte bombalanan binalarına rağmen ertesi gün nasıl gazetesini çıkarmaya devam ettiyse, bugünde yayınlarına ve haberlerine devam ederek hakikat mücadelesindeki kararlılığını ortaya koymaktadır.

ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ

Yine her gün basın özgürlüğünden dem vuran, düşünce ve ifade özgürlüğü raporları yayınlayan, görüşmeler yapan Avrupa ülkelerinin de Kürt basınını hedef alan açıklamalara ortak olduğu gerçekliği ile karşı karşıyayız. Belçika hükümetinin Türkiye ile ortaya koyduğu bu ortaklık tarihte yalnızca bir not olarak yerini alacakken, Kürt basın geleneğinin direnişi tarih yazmaktaya devam edecektir. Nihayetinde demokrasiyi, özgürlükleri ve hakikati hedef alan tüm saldırılar yenilmeye mahkumdur. DBP olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hakikatin, aydınlığın ve Özgür Basın’ın yanında olacağız. Özgür Basın susturulamaz.”

DEM PARTİ’DEN AÇIKLAMA

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) de açıklama yayınladı. “Özgür Basına yönelik baskılar yeni saldırı konseptinin başlangıcıdır” başlıklı açıklamada, “Özgür Basına yönelik bu haksız, hukuksuz ve korsanca saldırıları lanetliyoruz” denildi. 

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Yıllardır Kürt basınına yönelik yapılan her saldırı ve operasyon, Kürt halkına yönelik daha büyük ve kapsamlı saldırı hazırlıklarının göstergesi olmuştur. Kürt halkının sesi olan basını susturma çabalarının, daha sonra yapılacak saldırıları görünmez kılma amacında olduğu defalarca kanıtlanmıştır. 21 Aralık 2011’de Kürt basınına yönelik yapılan tarihin en kapsamlı gözaltı ve tutuklama operasyonundan sadece 7 gün sonra savaş uçaklarıyla Roboski Katliamı gerçekleştirilmişti. AKP-MHP iktidarının Kürt halkına yönelik kapsamlı saldırı planları yaptığı, Erdoğan’ın yıllar sonra Irak hükümetiyle bunun pazarlığını yürüttüğü böylesi bir dönemde Kürt basınına içeride ve dışarıda bu operasyonların yapılmış olması da boşuna değildir. 

Öte yandan Belçika’nın insan hakları, demokrasi ve basın özgürlüğünü Türkiye ile yürüttüğü pazarlıklara kurban etmesi utanç vericidir. Avrupa ülkeleri ne yazık ki çıkarları söz konusu olduğunda her türlü insani değeri pazarlık haline getirebileceğini, bu değerleri baskıcı otoriter yönetimlere peşkeş çekebileceğini ve bu yönetimlere payanda olabileceğini bir kez daha göstermiştir. Bu saldırının 22 Nisan Kürt Gazetecilik Günü’nde yapılmış olması aynı zamanda inkârcı ve düşmanca tutumun da bir göstergesidir.

İnkar ve savaş politikalarını esas alan iktidarı uyarıyoruz: Türkiye’nin kaynaklarını, Kürt düşmanlığı üzerinden bölgesel ve uluslararası güçlere peşkeş çekmeyin. Denediğiniz yol ve yöntemlerin tamamı iflas etmiştir, hiçbiri sonuç almamıştır, alamayacaktır da. Hazırlığını yaptığınız yeni saldırı ve katliam politikaları ve Kürt basınını susturma çabalarınız Türkiye’ye kaybettirmek dışında bir işe yaramayacaktır. Türkiye toplumunun ve Kürt halkının 31 Mart seçim sonuçlarıyla verdiği “normalleşme, çözüm, demokratikleşme” mesajlarını dikkate alarak bu saldırı ve imha aklından vazgeçin. Tarihte defalarca kez kanıtlandığı gibi çözümsüzlükte ısrar eden herkes aynı hüsranı ve akıbeti yaşamaktan kurtulamaz.

Türkiye’nin yeni bir maceraya, çözümsüzlüğe, krize ve kaosa sürüklenmesini istemeyen herkesi de bu saldırılara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Yapılan saldırıların derhal durdurulması çağrısını yapıyor, özgür ve muhalif basınla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”

HDK’DEN AÇIKLAMA

Bir tepki de Halkların Demokratik Kongresi’nden (HDK) geldi. Açıklamada, “31 Mart seçimleri öncesinden savaş hazırlığında olduğu bilinen AKP-MHP iktidarındaki Türkiye devleti, son bir haftada bu hazırlığı hızlandırdı. Savaş onayı almak için neredeyse tüm emperyalist devletlerin kapısını çalan, buralardan icazet alan iktidar Güney Kürdistan ziyaretiyle paralel zamanda, çaldığı kapılarda verdiği sözlerin ilk meyvelerini Belçika devletinin Kürt basınına hukuksuz saldırısıyla, Fransa devletinin Kürt kurumlarına baskınıyla almış görünüyor” denildi. 

31 Mart seçim sonuçları sonrası Özgür Basın’nın hedef alındığına dikkat çekilen açıklamada, “Özgür basına yönelik baskı politikaları hukuksuz ve mesnetsizdir. Bu baskınların nedeni gerçeklerin açığa çıkma olasılığına karşı alınan önlemlerdir. DAİŞ destekçiliğiyle anılan iktidar, 31 Mart sonuçlarıyla da seçimle yarattığı meşruiyeti yitirmiştir. Bölüşümden payını alamayan milyonların müsebbibi bu iktidar ve onun savaş politikalarıdır. Savaş sayesinde üstünü örttüğü uyuşturucu, organ, insan, petrol, silah kaçakçılığının transit geçiş ülkesine dönüştürülen Türkiye'nin yoksullarına, emekçilerine, ezilen halklarına düşen bu oyunu bozmak, birlikte mücadele etmektir. Emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine, sermayeye karşı yaşasın halkların ve emekçilerin ortak mücadelesi” ifadelerine yer verildi.

"YEREL SEÇİMLERİN İNTİKAMI ALINIYOR"

Operasyona tepkiler yükseldi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şişli Şubesi Denetleme Kurulu Üyesi Abuzer Arslan, "Susturulmaya çalışılan bir halkın dili ve yaşamıdır. Susturulmaya çalışılan yaşamın ta kendisidir. Şunu çok net biliyoruz ki iktidar, yerel seçimlerin intikamını Kürt basınına saldırarak almaya çalışıyor” dedi.

En zor günlerinde basın emekçilerinin seslerini ve taleplerini duyurduğunu dile getiren Arslan, şunları belirtti: “Elbette yanlarında olacağız. Sivil toplum örgütlerine, sağlık, eğitim, kamu emekçilerine, siyasi partilere ve tüm basın kurumlarına çağrı yapıyorum; bugün susarsanız yarın sizi de sustururlar. Bugün özgür basına yapılan baskıyı görmezden gelirseniz yarın etrafınızda hiç kimsenin kalmadığını göreceksiniz. Onun için bugün ses çıkarma günüdür. Bugün özgür basının sesine ses olma günüdür.”

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 7 Nolu İstanbul Şube Başkanı Hüseyin Tosu da, gazetecilere dönük operasyonlarla halkın haber alma hakkının engellenmeye çalışıldığını söyledi. Tosu,  “Özellikle bizim gibi sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin sesini kamuoyuna, halka ulaştıran Özgür Basın emekçilerine yönelik gözaltıları ve baskı politikalarını kabul etmiyoruz. Gözaltına alınan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” diye belirtti. 

"MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK"

Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı Selman Çiçek, "Hiçbir zaman yazmayı bırakmadık. Tek kişi de kalsak yazmaya devam ettik, gazetemizi çıkardık, dağıtımını yaptık. Televizyonlarımızda programlarımızı yaptık. Stüdyolarımız basıldı. Stüdyosuz sokaklarda programlar yapıldı. Bu mücadele durmadı, bitmedi, devam etti. Bugün yapılan operasyonu da bu çerçeve de ele alıyoruz" diye açıklamada bulundu.

Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) Başkanı Roza Metîna ise, “Ankara ve İstanbul’da gözaltılar yaşanırken aynı zamanda Belçika’da da Stêrk TV ve Medya Haber TV televizyonlarının abluka altına alınması, oradaki medya araçlarının kırılması bize şunu da gösteriyor, bu operasyon uluslararası devletlerle yapılan görüşmeler sonucu devreye konuldu. Özgür Basın çalışanları olarak asla bu saldırılara boyun eğmeyeceğiz” diye konuştu.

"GÖZALTILAR, GAZETECİLERİN BASKI ALTINDA ÇALIŞMASINA YOL AÇAR"

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İş) Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, "Gözaltılar, gazetecilerin korku içinde çalışmasına yol açar ve onlar üzerinde bir baskı aracıdır aynı zamanda. Bu da toplumun bilgi edinme hakkını kısıtlar. Bu baskıların sona erdirilmesi için uluslararası toplumun, insan hakları örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin ve özellikle gazetecilik örgütlerinin baskı yapması önem taşımaktadır" ifadelerini kullandı.

KOÇUK: ÖZGÜR BASIN İKTİDARDAN DAHA GÜÇLÜ

JINNEWS editörü ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Genel Sekreti Gülşen Koçuk, “Henüz soruşturma içeriklerini bilmesek de amacı biliyoruz: Korku iklimi yaratmak. Her seçimde daha fazla kan kaybeden iktidar, ‘gücünü’ hala bir sonuç alamadığı gözaltılar ile göstermeye çalışıyor. Ancak hem toplum hem de Özgür Basın iktidardan daha güçlü” diye belirtti. 

Gazeteci ve Basın-İş Amed Bölge Temsilcisi Hakkı Boltan, “Erdoğan’ın Irak ziyareti vardı. Bu ziyaret ve baskınlar beraber ele alındığında görülüyor ki, Avrupa, Brüksel şahsında bir Lozan konseptiyle basına saldırı gerçekleştirilmiştir” şeklinde konuştu. Boltan, herkese bu saldırılara karşı durma çağrısında bulundu.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, "Kürtlere yönelik hak ihlallerinin görünür olması iktidar sahiplerini rahatsız ediyor. Bu operasyonun sebebini de Kürt gazetecilerin mesleki faaliyetlerine dönük bir sindirme operasyonu olarak algılayabiliriz. Bunlar tamamen Kürtlerle ilgili haber alma hakkını engellemeye yönelik bir operasyondur. Kürt gazetecilerle olan dayanışmamızı ve bağımızı güçlendirmeye devam edeceğiz” dedi. 

"GAZETECİLİK MESLEĞİ KRİMİNALİZE EDİLİYOR"

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise gazetecilere yönelik operasyonları kabul etmediklerini belirterek “Bu operasyonlar ile gazetecilerin ve gazetecilik mesleğinin kriminalize edilmesi bulmuyoruz. Gazetecilerin hangi suçtan dolayı gözaltına alındığını dahi bilmiyoruz çünkü gizlilik kararı ve avukat görüş yasağı getirildi. Bu durumlar bir şaibe yaratıyor. Gazetecileri günlerce gözaltında tutup bir açıklama dahi yapmıyorlar. Gazetecilerle ilgili kamuoyuna bir açıklama yapılması ve serbest bırakılmalarını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İSTANBUL VE ANKARA'DA GÖZALTI

İstanbul, Ankara ve Urfa'da yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan gazeteciler hakkında avukat görüş kısıtlılığı getirildi.

Gazetecilere dönük bu sabah saatlerinde İstanbul, Ankara ve Urfa'da yapılan ev baskınlarında 9 gazeteci gözaltına alındı. MA muhabiri Mehmet Aslan Ankara'da yapılan ev baskınında, eski MA muhabiri Doğan Kaynak da Urfa'da yapılan ev baskınında gözaltına alındı.

İstanbul'da yapılan ev baskınlarında ise MA muhabiri Esra Solin Dal, Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı Enes Sezgin ile gazeteciler; Saliha Aras, Yeşim Alıcı, Beste Argat Balcı, Şirin Ermiş ve ve gazeteci Erdoğan Alayumat gözaltına alındı. (MA)

ÖNCEKİ HABER

Türkiye gençliği neden 1 Mayıs’ta olmalı?

SONRAKİ HABER

Emperyalist savaşlar hakkında iki gerçek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa