24 Nisan 2024 05:45

Dosya: 2024 1 Mayıs’ına giderken | Yasaksız, sınırsız grev hakkı için mücadeleye!

Türkiye’de son 22 yılda 20 grev yasaklandı, bu yasaklardan 200 bin civarında işçi etkilendi.

Fotoğraf: Birleşik Metal-İş

Paylaş

Hazırlayanlar: Hilal Tok – Murat Uysal

19. yüzyıl itibarıyla işçiler içinde bulundukları sefalet koşullarını protesto etmek için bir eylem yolu yaratmış, adına da daha önce Fransa’da işsizlerin iş bulmak için buluşup eylem yaptığı “Greve Meydanı”ndan esinlenerek grev demişlerdi. Önce “İşsiz olmak” sonrasında, “Hak arama” mücadelesini anlamlandıran “Grev” tarih boyunca patronlar karşısında işçilerin haklarını arama yolunda en önemli silahlardan biri oldu.

Şimdi ise işçilerin patronlar karşısında elindeki en büyük gücü olan grev hakkı ayaklar altına alınmış vaziyette. Artık geçim sorunu gırtlağa dayanan, bunun karşısında patronların TİS görüşmelerinde lütuf diye sunduğu göstermelik zamlara karşı işçiler grev için her adım attığında patronların ortağı iktidar ise daha grevler başlamadan yasak kararı alıyor. Patronun, sendikal bürokrasinin engellemelerinin yanı sıra grevler ‘milli güvenlik sorunu’ sayılarak bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yasaklanıyor.

Türkiye’de son 22 yılda 20 grev yasaklandı, bu yasaklardan 200 bin civarında işçi etkilendi. Büyük mücadelelerle bir hak olarak elde edilen grevin, ertelemelerle bir ‘yasak meyve’ye dönüştüğü Türkiye’de, “Yasaksız ve sınırsız grev” talebi de 1 Mayıs’ın gündemlerinden olacak.

KAVEL’DE AÇILAN GEDİK

İstanbul İstinye'deki Kavel Kablo fabrikasında 28 Ocak 1963’te başlayan iş bırakma eylemi ve direniş, grevin yasal olmadığı bir dönemdeki en önemli işçi eylemiydi. Maden-İş’e üye 170 işçi fazla mesai ve kıdem esasına göre verilen yıllık ikramiyelerinin tam ödenmemesi, sendikadan ayrılmaları için yapılan baskılar sonucunda Ali Yıldırım adlı işçi temsilcilerinin işten çıkarılmasını protesto etmek amacıyla iş bırakarak tezgah başında oturma eylemine başladı. Vehbi Koç’a ait olan kablo fabrikasında tüm işçilerin işlerine son verilirken, fabrika önünde çadırlar kuran işçiler, 4 ve 5 Şubat günleri fabrikada çalışan 40 yöneticiyi iş yerine sokmadı. Olaya valiliğin el koyduğu eylemde protokol yapılmaksızın işbaşı yapmaları istenen işçiler 14 Şubat’ta polis müdahalesine maruz kaldı. 18 Şubat’ta 4 işçi hakkında polise karşı geldikleri iddiasıyla tutuklama kararı çıkarıldı.

Tüm bu engel ve baskılara rağmen grev dayanışma ile taçlanıyordu, Vehbi Koç’un ortağı olduğu General Elektrik fabrikası işçileri bir dayanışma kampanyası başlattı, Türk Demirdöküm’de çalışanlar da bu dayanışmaya katıldı. Fabrika dışına çıkarılmak istenen kamyonlara karşı işçi eşleri kadınlar barikat kurdu. Müthiş bir baskının ve zorbalığın karşısında müthiş bir dayanışma kuruluyordu. En sonunda anlaşmaya varılan Kavel’de işçilere gözdağı için işten atmalar devam etse de işçiler grevden öğrendikleri sürdürdü. Toplu sözleşme yasalarının henüz çıkmadığı ve grevin yasak olduğu bir dönemde yapılan Kavel direnişi Türkiye işçi hareketi tarihinde büyük bir dönüm noktası oldu. Grev hakkının verilmesi için zorlayıcı bir nitelik taşıdı. Çalışma hayatını düzenleyen yeni yasaların bir an önce çıkarılmasında önemli bir rol oynadı. ‘63’te yürürlüğe giren 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nda yer alan ve yasanın çıkışından önce grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davalarının düşmesine ilişkin madde de Kavel maddesi olarak anıldı.

80 darbesi sonrası ise grevler yine yasaklarla karşılaştı. 82 Anayasasının 54. maddesinde grev tanımlanıp sınırlar çizildiğinde 1984’te İstanbul Kartal’daki Desan Tersanesinde ilk grev başladı. Bu tarihin ardından genel grevler, Büyük Madenci Yürüyüşü, Kazlıçeşme işçilerinin grevleri gibi birçok tarihi eyleme sahne oldu Türkiye.

GREV ERTELEMELERİNİN KEYFİYETİ

Grev hakkı olmaksızın toplam bir sendika hakkından söz etmek mümkün değil, sendikaların elindeki en önemli mücadele aracı olan grev hakkı aynı zamanda en temel insan haklarından biri. Çeşitli uluslararası hukuk belgeleri ile koruma altına alınan grev hakkı Türkiye’de ise iktidarın sınırsız ve keyfi yetkisinin tehdidi altında. Türkiye’de neredeyse her iktidar sermaye için tehdit olarak gördüğü bu hak karşısında milli güvenliği bahane ederek yasağa başvurdu. Daha önce Bakanlar Kurulunun aldığı grev yasağı kararı Erdoğan hükümetinde ise tek adamın eline verildi, yasaklamalar sistematik hale geldi.

Öte yandan yasağın hukuki gerekçesini oluşturan “Milli güvenlik ve genel sağlık” kavramlarının çok geniş bir biçimde yorumlanabilecek muğlaklıklar taşıması, grev hakkı üzerinde bir tahakküm ve istismara sebep olmaya başladı.

GREV HAKKI İÇİN YENİDEN MÜCADELE ŞART

Çalışma Ekonomisi Doktoru Avukat Murat Özveri, bu tablo doğrultusunda yasaksız, sınırsız bir grev hakkı için mücadelenin önemine dikkat çekiyor: “Grev hakkı; kolektif haklar üst başlığı altında yer alan sendika, toplu sözleşme ve grev hakkı üçlüsünden ayrılmaz bir haktır. Bu haklardan bir tanesinin yasaklanması ve sınırlandırılması hepsinin yasaklanması anlamına gelir. Grev hakkına yönelik özellikle de kullanımını tümüyle ortadan kaldıracak yasaklama sendika hakkının da fiilen yasaklanması sonucunu doğuracaktır. Son 20 yılda ekonomiyi etkileyecek, kısaca etkili olacak grevler ‘erteleme’ adı altında yasaklanmıştır. Grev ertelemesinin, hukuki dayanaklarına bakacak olduğumuzda, grev ertelemesi anayasa hükmü olarak düzenlenmiş durumdadır. Öncelikli olarak grev ertelemesine yönelik bu anayasa hükmünün değiştirilmesi gerekiyor.”

PROMOSYON SENDİKACILIĞI DEĞİL HAK SENDİKALIĞI İÇİN…

Hem sendika hakkını hem TİS hakkını hem de grev hakkını, “Hiç değilse asgari ölçüde belirleyen ILO standartlarında”, işçi sınıfının kazanması gerektiği gibi ciddi bir görev olduğunu belirten Özveri, sorunun sadece grev hakkında değil, sendikal yapıda da olduğunu vurguluyor: “Hükümete sorarsan erteleme talebinin bazen sendikalar tarafından geldiğini söylüyor. Ben bu iddianın altının çok da boş olmadığını, haklılık payı olan bir iddia olduğunu düşünüyorum. Bu kadar aşırı merkezileşmiş, sınıftan kopmuş sendika bürokrasinin olduğu bir yerde ehvenişer bize alternatif olamıyor. Gerçekten sınıfı temsil edecek, demokratik bir yapıya sahip, sınıfın bileşenlerini olduğu gibi yansıtabilecek bir iç hukukla sendika hakkının güvence altına alındığı bir sendikal modeli yeniden tartışmak gerekiyor. Bu modelin önünde TİS’i kullanılmaz hale getiren sistemi a’dan z’ye değiştirecek, işçinin iradesiyle şekillenmiş, etkili, işçilerin iradesini ortaya koyacak bir sendikal sistem zorunlu. Öncelikle kolektif hakların üzerine inşa edileceği, sendikalı ve sendikasız iş yerlerinde işçilerin iradelerini ortaya koyacak, güvenceli iş yeri işçi temsilciliğini getirmek gerek. Kısaca bireysel ve kolektif iş hukuku anlamında yeni bir sistemi inşa etmek lazım. Türkiye’de ne yazık ki işçi sendikaya günübirlik çıkarlar üzerinden bakıyor…”

AKP’NİN GREV KARNESİ: HAKLARI TARUMAR ETTİLER

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun yürürlüğe girdiği 2012 yılına kadarki 10 yıllık süre zarfında 5 grev yasaklandı. “Çağdaş ve demokratik toplum normlarına uyum sağlamak” iddiasıyla çıkarılan 6356 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle ilk kez 27 Haziran 2014’teki Şişecam grevi yasaklandı. Bu yasak kararından 5 bin 800 işçi etkilendi. Bakanlar Kurulu, aynı yıl21 Temmuz’da Çöllolar Kömür Sahası ve Çayırhan Kömür’de alınan grev kararını hem genel sağlığı hem de milli güvenliği bozucu olduğunu iddia ederek yasakladı. 2015’te ise Birleşik Metal-İş’in toplam 38 iş yerinde yaklaşık 15 bin işçiyi kapsayan grev kararı yasaklandı.

2016 başlayıp 2018 yılında sona eren Olağanüstü Hal döneminde toplam 7 grev yasaklandı. OHAL sürecindeki ilk yasak kararı 2017 yılında Birleşik Metal-İş’in Asil Çelik’teki grev için alındı. 2017’de EMİS grup sözleşmesine bağlı iş yerlerindeki grevler de yasaklandı.

Akbank çalışanlarının aynı sene aldığı grev kararı ise diğerlerinden farklı olarak ‘ekonomik ve finansal istikrarı bozucu’ nitelikte olduğu gerekçesiyle yasaklandı. 2017’nin mayıs ayında Şişecam işçilerinin grevi yasaklanırken, Mefar İlaç fabrikasında toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine işçilerin başlatacağı greve ilişkin de yasak kararı verildi.

2018’de ise 130 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi dönemindeki anlaşmazlıklar gerekçesiyle alınan grev kararı Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. Grev kararı Birleşik Metal-İş, Türk Metal-İş ve Özçelik-İş tarafından alınmıştı. 2018’in son grev yasağı ise Adana ve Mersin’de Soda Kromsan işçilerinin aldığı grev kararına yönelik oldu.

2019’da İZBAN (İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi) işçilerinin grevi ‘şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu’ nitelikte olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yasaklandı. 2020’de ise Şişecam’a bağlı Soda Sanayii AŞ’de, 2022’de ise Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş'in örgütlü olduğu Kocaeli’deki bulunan Bekaert’ta grevler yasaklandı.

AKP döneminde yasaklanan grevlerden 200 bin civarında işçi etkilendi.

BU YILIN GREVLERİ İNSANCA YAŞANACAK BİR ÜCRET İÇİNDİ

Son yıllarda önemli bir bölümü fiili olmak üzere yapılan grevlerde daha çok insanca yaşanacak bir ücret talebi öne çıktı. İzmir’de bulunan GATES Endüstriyel Metal fabrikasında toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamadığı için 12 gün süren grev sonrası anlaşmaya varıldı. Corning Kablo’da 14 Temmuz 2023’te greve çıkan DİSK’e bağlı Lastik-İş üyesi işçiler, 156 gün grevde kaldı. Kocaeli’deki Bekaert’ta ek zam eylemleri yapan işçilerin yemekhanede atılan bazı sloganları gerekçe göstererek baştemsilcinin işten atılması üzerine arkadaşlarının geri alınmasını isteyen işçiler iş bırakarak fabrikaya kapandı. Gebze’de toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri tıkanan Petrol-İş üyesi Trelleborg işçileri fabrika içinde üretimi durdurdu. Gebze’de bulunan Colgate-Palmolive fabrikasında işçiler toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinde anlaşma sağlanamamasının ardından greve çıktı. Grevlerin çoğu anlaşma ile sona erdi.

Son iki yıldır Antep’te de dokuma işçilerinin birkaç saat ile birkaç gün arasında süren grevleri de dikkat çekti.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul’da vergi dairesinde rüşvete suçüstü

SONRAKİ HABER

Manş Denizi'nde mülteci teknesi battı: En az 1'i çocuk 5 ölü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa