24 Nisan 2024 05:55

Hindistan seçimleri: Tek kurtarıcı Modi, tek yol neoliberalizm mi?

Emekli Tarih ve Siyaset Profesörü Vijay Singh, 19 Nisan’da başlayan ve 1 Haziran’a kadar sürecek olan ‘Dünyanın en büyük seçimlerini’ yazdı.

Hindistan seçimleri: Tek kurtarıcı Modi, tek yol neoliberalizm mi?

Fotoğraf: Imtiyaz Khan/AA

Vijay SINGH*

Hindistan, ulusal parlamento seçimlerinin bir başka turuna tanıklık ediyor ve iktidar partisi Bharatiya Janta Partisi (BJP) ve yandaş basını, birkaç hafta önce parti aktivistleri tarafından yıkılan Babri Camii’nin üzerine inşa edilen bir tapınağa Rama’nın putunun yerleştirilmesinin yasalaşmasıyla zaferinin çoktan kesinleştiğini varsayıyor. Bu olay, dikkatle planlanmış bir gösteri ve medya kampanyası aracılığıyla, eski tarz laik ve demokratik yönetimin sona erdiğinin sinyalini verdi. Ülkenin seçilmiş Başbakanı, din ve devletin bütünleştiğini ilan eden tapınak ayinlerini gerçekleştirdi. Parti ve yandaş medya, Modi’yi tapınağın kurucusu ve yöneticisi olarak yansıtarak ülkeyi, kralların teistik politikalarının ayrılmaz bir parçası olarak kendi seçtikleri tanrılara tapınaklar inşa edip kutsadıkları Orta Çağ dönemlerine geri götürdü. Bu eylem, tüm ‘Hinduları’, Modi’nin ve onun siyaset markasının yanında sağlam bir şekilde duracak çoğunlukçu bir ulusal topluluk haline getirmenin doruk noktası olarak ilan edildi. BJP’nin ülke genelinde önümüzdeki seçimlerde elde etmeyi umduğu şey bu konsolide ‘Hindu oyları’dır.

Vatandaşlık yasalarının, dini, vatandaşlık edinme kriteri olarak kabul edecek şekilde değiştirilmesi ve tüm Müslümanların vatandaşlıklarını belgelerle kanıtlamakla tehdit edilmesi, ibadet yerleri etrafında sürdürülen Müslüman karşıtı söylem ve kışkırtıcı kampanyalar, yoksul Müslüman işçilerin linç edilmesi, ülke genelinde azınlıklara yönelik dışlama ve ayrımcılık Hindu kimliğinin pekiştirilmesinin diğer boyutlarının örnekleridir.

Daha da önemlisi, Hinduizmin özellikle öldürücü bir formunun gerçek Hinduizm olarak iddia edilmesidir. Hinduizm doğası gereği çoklu yorumlara ve uygulamalara izin veren çoğulcu bir dindir. Bunlar aşındırılmakta ve birleşik bir Hindu kimliğinin inşasının bir parçası olarak tekil olarak tanımlanmış bir dini inanç ve uygulama teşvik edilmektedir.

MUHALEFETİN ALTINI OYMA STRATEJİSİ

Okuyucular BJP’nin iyimserliğinin gerçek sebebinin bu sözde birleşik Hindu kimliğinin yaratılması olduğunu düşünmemelidir. Bu gösteri, muhalefet partilerinin altını oymak için kullanılan aba altından gösterilen sopa stratejisini gizleyen, muhalefet partilerinin liderlerinin gerçek ya da hayali yolsuzluklarına ilişkin merkezi soruşturma kurumlarını (Son yasalarla yetkileri arttırılmıştır) satın alarak ya da soruşturma başlatmakla tehdit ederek onları acımasızca parçalayan bir kremadan ibarettir. Böylece tüm muhalefet ya kitlesel firarlar ya da yasal işlem ve hapis cezaları ile zayıflatıldı. Buna bir de şirketlerin ve küçük işletmelerin iktidar partisine büyük ölçekte fon sağlamaya ve muhalefet partilerine fon sağlamayı reddetmeye zorlanmaları eklendi. Bu durumun bir kısmı, (Kendi özerkliği ciddi bir saldırı altında olan) yüksek mahkemenin müdahalesi sayesinde daha seçimler ilan edilirken ortaya çıktı.

BJP, son on yıllık iktidarı boyunca basından sosyal medyaya, üniversitelerden okullara, bilimsel kurumlardan seçim komisyonuna ve hatta silahlı kuvvetlere kadar tüm liberal ve demokratik kurumların altını oyma ve onları kendi kontrolü altına alma politikası izlemiştir. Aslında, bir zamanların güçlü Bharatiya Janta Partisi bile ehlileştirilmiş ve Modi ile İçişleri Bakanı Amit Shah’ın tam kontrolü altına sokulmuş, partinin eski liderleri yok sayılmış ya da aşağılık bir köleliğe zorlanmıştır.

İşin aslı şu ki, Modi ve kurumsal dostlarının acelesi var ve tüm çabalarına rağmen iktidarlarına ve politikalarına karşı direniş yaygın ve amansız. Güney eyaletlerinin çoğu hâlâ itaat ve konformizm çizgisinin dışında duruyor ve kuzey doğu, doğu ve uzak kuzeydeki eyaletler de öyle. Şansa bakın ki, ulusal başkent bölgesi Delhi bile ezici bir çoğunlukla muhalefet partisine geri döndü. İşte Modi kombinasyonu da bunu kırmak için can atıyor. Dolayısıyla ‘Hindu oylarının’ konsolidasyonu söylemi, bu bölgelere girebilmek için bir manevradan ibaret.

İKTİDAR NEDEN MUTLAK KONTROLE İHTİYAÇ DUYUYOR?

Asıl soru, önceki rejimler çok daha azıyla idare ederken ve çok fazla muhalefete ve çeşitli siyasi çekişme ve baskılara katlanırken, iktidar kombinasyonunun neden bu kadar mutlak kontrol ve güce ihtiyaç duyduğudur? Emekçi halkın altta yatan süreçleri anlamak için sorması gereken temel soru budur.

Hindistan siyasetinin ve ekonomisinin neoliberal yeniden yapılandırılmasını başlatan, bugün ana muhalefette olan Kongre Partisi olmuştur. Ancak tarihi, sosyal denklemleri ve bölgesel güçlerle ittifakları göz önüne alındığında, neoliberal politikaları tüm kalbiyle uygulayamadı ve genellikle bu politikaları olumsuz etkilenen halk kitlelerine (Mülksüzleştirilen çiftçiler, işsiz bırakılan işçiler, orman arazilerinden tahliye edilmekle karşı karşıya kalan yerli halklar, işsizlikle karşı karşıya kalan orta sınıflar vb.) verdiği bazı tavizlerle dengelemek zorunda kaldı. Bu genellikle çiftçilerin, adivasilerin (Hindu olmayan, kabileler halinde örgütlenmiş yerliler), kadınların ‘haklarını’ ve ayrıca sağlık, eğitim ve haber alma haklarını korumak için yasaların çıkarılması şeklinde oldu. Bunların ciddi bir şekilde uygulanması hiçbir zaman amaçlanmadı. Yine de neoliberal politikaların kitlesel sıkıntılara yol açtığı bir dönemde keyfi mülksüzleştirme ve adaletsizliğe karşı siper görevi gördüler. Ayrıca nüfusun sıkıntı çeken kesimleri, endişelerini savunmak için çeşitli siyasi oluşumlara başvurabiliyorlardı. Tüm bunlar, neoliberal ‘reform’ ve Hindistan ekonomisinin yeniden yapılandırılmasının amansız yürüyüşünü bir şekilde durdurdu.

Modi yönetimi, reformları mantıksal sonuçlarına ulaştırma vaadiyle işveren örgütlerini ve çok uluslu şirketleri kazandı. ‘Yatırımcıların’ yaşadığı güven krizi, Modi Hükümetinin şirketlere verdiği sözleri yerine getiremediğinin en büyük kanıtıdır. Açıkça görüldüğü üzere, mevcut Hindistan ekonomisi özel yatırımlardan ziyade hükümetin bayındırlık işlerine yaptığı kapsamlı yatırımlarla ayakta duruyor. Dolayısıyla tüm muhalefeti susturma ve tüm alternatif toplumsal anlatıları ortadan kaldırma ihtiyacı, ekonominin neoliberal yeniden yapılandırılmasını mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.

‘TEK KURTARICI MODİ’

BJP’nin seçim manifestosuna hızlıca bir göz atıldığında, bunun iki ana temele dayandığı açıkça görülecektir. Bir yandan Modi’nin tek kurtarıcı ve ilerlemenin yüzü olduğu imajını öne çıkarırken, aynı zamanda Hindu dininin başlıca savunucusu olarak konumunun da altını çiziyor. İkinci planı ise tüm cephelerde neoliberal ilerlemedir ki bu da ilerlemek için tek yol olarak gösteriliyor.

Çiftçilere ya da işçilere eski korumaların hiçbirini sunmuyor (En iyi ihtimalle sözde ifadeler var). Gerçekten de çalışan insanlara, devlet tarafından desteklenen neoliberal sigorta programlarının genişletilmesi dışında bir şey vadedilmiyor. ‘İnsana yakışır iş’ teklifi yok, iş kanunlarında işçi yanlısı değişiklikler ya da bunların uygulanması vaadi yok, işverenler üzerinde herhangi bir emek koruması ya da kısıtlaması yok, sözleşmeli işçilik ya da belgesiz işçilik ya da ödünç işçilik ya da çocuk işçiliğinin kısıtlanması ile ilgili herhangi bir düzenleme yok... Kendi hesabına çalışan işçiler için bile hiçbir teklif yok. Milyonlarca yoksul köylü, adivasi, zanaatkar ve orta sınıf işçi saflarına katıldıkça ve kentleşme hızla yayıldıkça, bu işçilere neoliberal sigorta acenteleri ve bankalardan başka destek kalmıyor.

Önemli seçim vaatleri arasında, kadınların haklarını güvence altına almak adına azınlıkların kişisel kanunlarını hedef alan bir ‘ortak medeni kanun’ getirilmesi yer alıyor. Böyle bir kanunun ilk versiyonları Uttarakhand gibi BJP yönetimindeki bazı eyaletlerde deneniyor ve sadece azınlık topluluklarını değil, aynı zamanda (evlenmeden) ‘birlikte yaşama’ ve topluluklar arası evlilikler gibi ‘sapkın’ olarak görülen uygulamaları da hedef alıyor.

‘TEK HİNDİSTAN’ POLİTİKASI

BJP’nin birçok sloganı, bölgesel ve eyalet özerkliğini zayıflatacak son derece merkezi ve tek tip bir politika rejimini ön plana çıkaran “Tek Bharat/Tek Hindistan” fikrini vurgulamaktadır. BJP manifestosu, diğer önlemlerin yanı sıra anayasanın federal temellerini ciddi şekilde aşındıracak ‘Tek Bharat tek seçim’ önermektedir. Bu idari merkezileşme, (Hindistan'daki Hindu milliyetçiliğinin en yaygın şekli olan) Hindutva’nın kültürü homojenleştirme gündemiyle birleştiğinde ülkenin kültürel ve siyasi çeşitliliği açısından çok kapsamlı sonuçlar doğuracaktır.

MUHALEFETİN DURUMU

Kongre Partisinin manifestosu ise, BJP’nin neoliberal kalkınma ve homojenleştirme yönündeki çok açık çabalarına ilginç bir tezat oluşturmaktadır. Kongre, endüstriyel ve ekonomik büyümeyi sağlarken bile eşitlik, sosyal adalet, çoğulculuk, liberal demokratik anayasanın savunulması ve marjinalleştirilmiş toplulukların ve işçilerin haklarının korunmasına odaklanmaktadır. Bir örgüt olarak BJP ve üst kast taban liderliğinin sağcı sempatileri tarafından sürekli avlanması ve saldırıya uğraması nedeniyle çok fazla çürüme ve dağılma yaşadı. Bu durum göz önüne alındığında, eyaletlerde bir miktar kadro tabanını koruyan müttefik partilere büyük ölçüde bağımlı durumda. Müttefiklere olan bu bağımlılık onun hem gücü hem de kritik zayıflığı, zira gidişatı tersine çevirmek için adil bir şansa sahip. Ancak aynı zamanda, müttefiklerin karmaşık yerel uyumlarına uyum sağlama ihtiyacı, bu partinin başarma kabiliyetini zayıflatıyor.

Bu durum göz önüne alındığında, seçimlerin sonuçlarını nihai olarak kontrol eden şirketlerin Kongre Partisine destek vermesi pek olası değil ve bu durumda Kongre Partisinin tek seçeneği kitlelerin geniş çaplı seferberliğine güvenmek olacaktır. Bunu yapabilecek kapasiteye sahip olup olmadığını ise zaman gösterecek.

YA BJP YA MÜCADELE

Dolayısıyla ülkenin emekçi halkı, bir yandan zor kazanılmış haklarını ve yasal güvencelerini ve çoğulcu bir kültürel ethosu baltalayacak neoliberal bir gelişmeyi desteklemek için kendilerini din kimliği altında seferber eden BJP ile diğer yandan sadece seçimlerle sınırlı olmayıp nüfusun farklı kesimlerinin çeşitli ve çoğul çıkarlarını vurgulayan kitlesel hareketlere öncülük ederek kararlılıkla mücadele etmek arasında bir seçimle karşı karşıyadır.

BJP’nin propaganda makinesine boyun eğmek, köylülerin, işçilerin, adivasilerin, kadınların, azınlıkların ve bölgesel kültürlerin çıkarlarını hiçe sayacak kararlı ve sınırsız bir neoliberal kalkınma anlamına gelecek ve bu kalkınma uzak bir ‘damlama’ etkisi vadedecektir. Dünyadaki deneyimler, bunun dünya kapitalizminin endemik krizlerini atlatmak için kullandığı bir serap olduğunu göstermiştir. Giderek daha fazla savaşa, yoksulların ve savunmasızların soykırımına yol açan bir kriz.

BJP’nin zaferi sadece apaçık ortada olanın değil, aynı zamanda şimdiye kadar söylenmemiş olanın da işaretidir: Alt kıtayı dini jingoizm tarafından kışkırtılan kardeş kavgasına sürüklemesi muhtemeldir.

Daha önce hiç olmadığı kadar, ülkeyi bu bataklıktan, savaş ve yıkım ihtimalinden kurtarmak, BJP’ye karşı en kararlı meydan okumayı yapabilecek bir adaya oy vererek onu seçimlerde yenilgiye uğratmak, ülkenin emekçi kitlelerinin kaçınılmaz görevi haline gelmiştir. Ve bu görevle yetinmeyip BJP’nin homojenleştirici siyasetine son verecek çok yönlü örgütlü mücadeleler bunu takip etmelidir.

*Emekli Tarih ve Siyaset Profesörü, (Hindistan) Devrimci Demokrasi Dergisi Yazarı

Evrensel'i Takip Et