LC Waikiki işçileri: Patronlar binlerse biz milyonlarız
"Bu baskılara ve sömürü düzenine artık bir son vermeliyiz. Peki ne mi yapmalıyız? Örgütlenmeliyiz, birlik olmalıyız, patronlar binlerse biz işçiler milyonlarız."

Fotoğraf: Fırat Turgut - Evrensel
LC Waikiki deposunda çalışan işçiler
Esenyurt-İstanbul
Merhaba Evrensel okurları,
LC Waikiki lojistik merkezinde işe başladığımızda iki günlük eğitim programı vardı. Bu program koli kaldırma gibi temel düzey eğitimi kapsıyordu. Ancak bu eğitimlerde LC Waikiki Patronu Mustafa Küçük’ün hayatı, depremde yaptığı yardımlar, zor durumda olan işçilere yaptığı destekler ve işçilerin Mustafa Küçük’ü ne kadar çok sevdiği anlatıldı eğitmenler tarafından. Sanki eğitim programı sadece Mustafa Küçük’ün hayatı üzerineydi.
Eğitimde gördüklerimizi çalışırken uygulamak çok zor, çünkü ulaşmamız gereken sayı var ve bu çok uçuk olduğu için hızlı çalışmamız gerekiyor, aksi takdirde hedefi tutturamazsak geri bildirim alıyoruz. Hedefin altında kalırsak tutanakla tehdit ediliyoruz. Hedef sayısı da işçilerin üzerindeki baskı da her geçen gün artıyor. Hepimiz artık bu baskılara, tehditlere, her gün artan hedef sayısına dur demeye karar verdik ve birkaç gün hedef sayısını vermedik. Peki ne mi oldu? Takım liderlerinin yüzü düştü, artık bizimle daha ciddi konuşmaya başladılar, gözdağı için dört arkadaşımıza geri bildirim verdiler. İşçilerden bazıları itiraz edince asla polemiğe girmeyip, “Hedefin altında kalanlara geri bildirim veriyoruz, şirketin kuralı bu” dediler. Geri bildirim alan işçilerin yarısı daha verimli çalışmaya başlarken diğer yarısı da hedef vermemekle kararlı bir tavır sergiliyor.
FAZLA MESAİYE KALMAMAYA CEZA
Hedefi tutturunca prim alıyoruz ancak prim almak için hedef sayısı vermek yeterli olmuyor. Mesela bir işçi bir gün izin kullanırsa 4 bin lirası, her hafta bir gün izin kullanırsa o ay tüm primleri gidiyor. İşçinin ölen bir yakını birinci derece akrabası değilse ve izin kullanmışsa yine primi kesiliyor. Fazla mesaiye kalmayı reddetmek, rapor almak primlerin kesilmesi anlamına geliyor. İş yerinden 30 saniye erken çıkan arkadaşımızın o ayki tüm primini kestiler.
Depoda yaklaşık 10 yıldır çalışan bir işçinin başından geçenler buradaki sistemi iyi anlatıyor: “Ben geçen yıl annemi kaybettim ve izin alarak cenazeye gittim ama cenazenin üstünden daha bir hafta geçmemesine rağmen takım lideri beni arayıp işe gelmemi istedi. ‘Ben bu halde nasıl çalışayım’ deyince, ‘Bir şey olmaz ben babamı kaybettiğimde üçüncü gün işe gittim, sen de gelirsin, yoksa tüm primlerin gider’ dedi. Ben bu depoya 10 yılımı vermişim ama annemin cenazesine bile katılamıyorum...”
Biz LC Waikiki işçileri bu şekilde sömürülüyoruz. Ne işi 30 saniye erken bırakabilirsin ne de annenin ya da babanın cenazesi için iki günden fazla izin kullanabilirsin.
BİR TABAK YEMEK ÇOK GÖRÜLÜYOR
Bizim bir gündeki toplam molamız 1 saat. 15 dakika çay molası ve çay molasından 2 saat sonra ise 45 dakika yemek molası. Biz işe ilk başladığımız zaman yemek molasında ikinci kart basma süresi 10 dakikaydı. Yani yemeği aldıktan 10 dakika sonra tekrar yemek alabiliyorduk ama bu süreyi 20 dakikaya çıkardılar. Nedeni ise diğer personele yemek kalmamasıymış. Serveti milyar dolarla ifade edilen Mustafa Küçük, işçilere bir tabak fazla yemeği çok görüyor.
Bu baskılara ve sömürü düzenine artık bir son vermeliyiz. Peki ne mi yapmalıyız? Örgütlenmeliyiz, birlik olmalıyız, patronlar binlerse biz işçiler milyonlarız.
BİR BASKI ARACI: UZAKTAN İZLEME
LC Waikiki deposunda çalışan bir grup işçi
Esenyurt-İstanbul
İşçiler arasında ücret yetersizliği, meslek hastalıkları gibi birçok sorun tartışılırken baskılar da ayrıca ele alınması gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor. Normal şartlarda iş yerinde işçilere yapılan baskılar yasada suç sayılmasına rağmen LC Waikiki depolarında yönetim, yasak ve kuralları istediği gibi esnetme hakkına sahip. İşçileri her an baskı altında tutan firma yöneticileri, tutanaklar ve geri bildirimlerle işçiler üzerinde tahakküm kuruyor.
LC Waikiki’de primlerin kesilmesine neden olan tutanaklarla hemen her gün karşılaşıyoruz. Hemen her çıkış kapısında var olan turnikeler aracılığıyla yemek molaları, çay molaları ve paydos saatlerimiz denetleniyor. Baskı öyle bir boyutta ki dinlenme alanlarına gitmek için bile kart basıp turnikelerden geçiyoruz. Bu sayede giriş çıkışlar kontrol altına alınıyor. İş esnasında kullanılan el terminalleri aracılığıyla da her saniye kaybının hesabının yapılıyor. 1 dakika erken kart bastığı için 1 aylık primi kesilenlere tanıklık ediyoruz.
Baskıları daha da artırmak ve bize her saniye daha da hissettirmek için özel de bir bölüm bulunuyor. Çalışma alanının çoğu yerine kurulu kameralar üzerinden sürekli izlendiğimiz, adına ‘uzaktan izleme’ denilen bir bölüm… Bu bölümün amacı günün 24 saati işçileri izlemek ve açık aramaktan başka bir şey değil. Hemen her gün bir işçi diğerine “Aman dikkat et ‘uzaktan izleme’ izliyor” uyarısında buluyor. Tabii bununla da sınırlı değil. Takım liderleri her an etrafta dolaşıp bizleri izlemekten de asla geri durmazlar.
Düşük ücretler, çalışma koşullarından kaynaklı sıkça rastlanan meslek hastalıkları ve baskılar karşısında işçiler arasında ise en yaygın olan tutum tazminatı alıp işten çıkmak ve yeni bir iş aramak. Oysa çoğu arkadaşımız sonrasında işe girdiği yerlerde de benzer sorunları yaşamaya devam ediyor. Sorunları çözmek yerine belki bir süre daha rahat etmeyi tercih ediyorlar. Ama yine de değişen bir şey olmuyor. Farklı yerlerde de baskılarla, düşük ücretlerle çalışmaya devam ediyorlar. Bu yüzden İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’a doğru giderken, LC Waikiki işçilerine çağrımız; çözüm için adım atmak yerine, kaçmayı düşünmeyelim. Daha önce de pek çok örnekte olduğu gibi ancak depolarımızda, bölümlerimizde kendi taleplerimiz için birleşerek sorunlarımızı gerçekten çözebiliriz.
Evrensel'i Takip Et