26 Nisan 2024 05:12

Dosya: 2024 1 Mayıs’ına giderken | Türkiye’de sendikalaşma özgürlüğü: Anayasal hak ancak işçiye yasak

Resmi veriler işçilerin yüzde 14’ünün sendikalı olduğunu söylese de toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi oranı yüzde 8 civarında.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Hazırlayanlar: Hilal Tok – Murat Uysal

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre Türkiye’de 18 milyona yakın işçi var. Aynı kaynak 18 milyon işçi için 227 sendika olduğunu, bu sendikaların ancak 59’unun toplu iş sözleşmesi yapabilme yetkisi olduğunu söylüyor. Resmi veriler işçilerin yüzde 14’ünün sendikalı olduğunu söylese de toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi oranı yüzde 8 civarında.

Resmi makamların açıklamaları ülkede sendikal örgütlenmenin serbest olduğundan, hatta iki sendikaya birden üye olmanın önünde bile engel olmadığından bahsetse de gerçek apaçık ortada: 18 milyon işçinin yalnız 2 milyonu sendikalı, 16 milyona yakın işçi sendikal örgütlenmenin dışında.

Resmi verilerin söylemediği bir diğer gerçek ise sendikasız işçilerin örgütlenmeye kalkıştığında karşılarında kapitalistlerin yanında polis-jandarma-özel güvenlik engelini görmesi. Son birkaç ayda Antep başta olmak üzere birçok kentte çok sayıdaki küçük ve orta büyüklükteki iş yerinde işçiler ücretlerin yükseltilmesi, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, iş güvenliği ve sendikal örgütlenme talebiyle basın açıklaması, grev, direniş, yürüyüş vb. gibi eylemlerle seslerini duyurmaya çalıştı. İşçiler anayasal hakları olan sendikalaşma hakkını kullandıkları için karşılarına mobbing, işten atma, direnişe geçtiklerinde polis-jandarma-vali gibi devletin güçleriyle karşılaştı.

1963-1980 İŞÇİLER ARAÇLARI OLAN SENDİKAYI KAVRIYOR

Türkiye tarihinde sendikalaşma oranları her zaman bu kadar düşük değildi. Özellikle 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nın yürürlükte olduğu 1963 yılından 1980 yılına kadar geçen dönem sendikaların güçlendiği görülüyor. Sendikalar bu dönemde toplumsal meşruiyetini güçlendirmiş, önce kamuda daha sonra özel sektörde hızla örgütlenmiştir. Sendika üyesi olmak bu dönemde işçiler içerisinde çok önemli bir hak alma yolu olarak kavranıp benimsenmeye başlanmıştı

12 EYLÜL’ÜN İLK İŞİ GREVLERİ ERTELEMEK

Ancak 1980 yılında çıkan 24 Ocak kararlarıyla toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin önemli bir kısmı uyuşmazlıkla sonuçlanmış, uyuşmazlıkla sonuçlanan görüşmeler sonucunda alınan grev kararlarıyla Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmişti. Öyle ki 1980 yılının ilk 8.5 ayında Bakanlar Kurulunca ertelenen grev sayısı geriye dönük son üç yılda ertelenen grev sayısıyla neredeyse eşitti. 1980 yılı başından 12 Eylül 1980’e, yani toplu pazarlık hakkı tümüyle askıya alınana kadar Bakanlar Kurulu toplam 71 grev hakkında ‘erteleme’ kararı almıştı.

İŞÇİ HAREKETİNİN VE SENDİKALARIN ÜZERİNE KARA BULUT

12 Eylül darbesini yapanların, 24 Ocak kararlarının mimarı olan Turgut Özal’ı ekonomi yönetiminin başına getirmesiyle uzun yıllar işçi hareketinin üzerinde etkisini sürdürecek kara bulutların tohumları atılmış oldu. 12 Eylül darbesini yapanlar 14 Eylül 1980’de çıkardıkları 15 No’lu bildiriyle tüm grev ve lokavt uygulamalarını durdurmuş, DİSK, MİSK, Hak-İş Konfederasyonlarına bağlı sendikalara kapatma davaları açılmıştı.

İşçi hareketinin ve sendikaların baskı altına alındığı 12 Eylül ve sonrasındaki dönemden işçilerin sıyrılması kolay olmadı. 1980’lerin sonuna dek fabrikalarda eylemler ya da grevler görmek çok zordu. İşçiler bir şekilde grev ve eylemlerin önündeki engelleri yırtmayı başarsa da sendikalar bir daha hiçbir zaman 12 Eylül öncesindeki gücünde olmadı. Sendika başkanları, öncü işçiler tutuklandı, yargılandı. Darbenin üzerinden seneler geçse de 12 Eylül’ün mirası sendikalar yasası yürürlükte kaldı. 1990’lardaki hareketlenmeyle işçiler araçları olan sendikalarda yeniden örgütlenmeye başlasa da 2000’lerde AKP’nin iktidara gelişiyle sendikalaşmanın köküne bir kez daha kibrit suyu döküldü.

SENDİKALAŞMA AKP İLE DAHA DA GERİYE GİTTİ

Verilerin apaçık örneği olarak 2024 1 Mayıs’ını sendikalaşma özgürlükleri engellendiği, toplu sözleşme hakları gasbedildiği için eylemde ve grevde geçirecek olan İzmir’deki Lezita işçileri ve Gebze’deki Mersen işçileri yaşadıklarını anlattı.

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bulunan Lezita’da çalışan işçiler 7 Mart’tan bu yana grevde. İşçiler, Öz Gıda-İş’te örgütlendikten sonra toplu iş sözleşmesi hakları patronun yetki itiraz davalarıyla engellendiği, sendikaya üye işçilerin işte atıldığı için fabrika önündeler. İşçilerin birçoğu sendikayla ilk defa tanışmış, ilk defa jandarmayla, polisle karşı karşıya gelmiş.

"İSTEDİK Kİ İNSANCA YAŞAYALIM"

O işçilerden biri olan Hatice Akgün kendilerini greve götüren süreci anlatıyor. 2021 yılında ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere, yatırılmayan mesailere, verilmeyen haklarına karşı örgütlenmeye başladıklarından bahsediyor Akgün: “Fabrikada hızlıca örgütlenmeye başladık. Bu örgütlenmenin neticesinde sendikamız yetki belgesini de aldı. Fakat patron bir türlü toplu sözleşme yapmaya yanaşmadı. Yetki itiraz davası açtı onlarla uğraştık onu da kazandık. Fabrikada bir işçi, üç işçinin işini yapıyordu, ücretlerimiz çok düşüktü. İstedik ki insanca yaşayalım. Bu niyetle sendikaya üye olan birkaç arkadaşımız işten atıldı. Daha sonra birkaçı daha atıldı. Baktılar yılmıyoruz, senelerce ağızlarına dahi almadıkları ikramiyeler vermeye başladılar. Bize ‘Siz yeter ki sendikayı buraya sokmayın şartlarınızı düzelteceğiz’ dediler. İşçilere çeyrek altın verdiler. Bununla da bizi kandıramadılar. Daha sonra tehditler başladı. Bunun üzerine biz de greve çıktık.”

"SENDİKA HAKKIMIZ DEĞİL Mİ?"

50 gün önceki Hatice’yle bugünkü Hatice arasında dağlar kadar fark olduğunu söyleyen Akgün, “Grev bana çok şey öğretti. Biz sanıyorduk ki patron suçlu biz haklıyız, devlet gelir işçilere eziyet eden bu adamdan hesabını sorar. Öyle olmadı. Jandarma işçiyi dövdü, yerlerde sürükledi. Üzerimize kalkanlarla yürüdüler. Jandarmaya söyledik, biz bunları yaşadık sizin bizim yanımızda olmanız gerekiyor dedik. ‘Biz emirleri uyguluyoruz’ dediler” diye anlatıyor.

Akgün daha önce 1 Mayıs’ı duyduğunu ancak bu yıl ilk kez kutlayacağını söyleyerek, “1 Mayıs’ta elimde bir döviz olsa üstüne ‘Devlet hakkımız olanı bize ver’ yazmak isterdim. ‘Sendika hakkımız değil mi?​’ yazmak isterdim. Çünkü biz hiç kötü bir şey yapmadık hakkımız ne ise onu istedik” diyor.

"SENDİKADAN İSTİFA ETMEZSENİZ İŞ YERİ KAPANIR"

Kötü koşullara karşı sendikalaşmak, sendikalı işçilerin işten atılması, patronun toplu iş sözleşmesi masasına oturmaması… Mersen işçileri de hemen her işçinin geçtiği bu aşamaların ardından kendilerini grev çadırında buldu. Yaklaşık bir haftadır direnişleri süren işçiler DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikasına üye, talepleri ise toplu sözleşme.

Fransız menşeli Mersen Fabrikası patronu tıpkı Lezita’da olduğu gibi işçilerin toplu sözleşmeli çalışmaması için elinden geleni yapıyor. Yasaların da buna imkan tanıdığını söylemek yanlış olmaz, çünkü patronlar bu işi yetki itiraz davalarıyla, sendikalı işçileri işten atıp sendikanın çoğunluğunu düşürmeye çalışıyor. İş Yeri temsilcisi Halil Yap, “2022 yılında sendikaya üye olduk. 61 kişinin çalıştığı fabrikada yarıdan fazla işçiyle örgütlenerek çoğunluğu sağladık, yetki tespitimiz de geldi ancak patron yetkiye itiraz etti. İtirazı reddedildi, bir dava daha açtı. Bu davalar 2 sene sürdü. En son 2 ay önce sendikalı işçileri işten attılar. İşçileri tek tek çekip ‘Eğer sendikadan istifa etmezseniz iş yeri kapanacak, hepiniz işsiz kalacaksınız’ diye tehdit ettiler. Biz de tüm bunlara karşı greve çıktık” diye anlatıyor.

"DÜN TATİL GÜNÜ OLARAK GÖRÜRDÜM"

Mersen işçisi Yap yaklaşan 1 Mayıs’ı ilk defa kutlayacağını söyleyerek, “Daha öncesinde benim için 1 Mayıs tatil günüydü. Ailemizi alır pikniğe giderdik. Bu sene sendikamızın kararıyla Taksim’de olacağız. Birkaç temsilciyle Taksim’e gidip burayı da boş bırakmayacağız. Dün tatil günü olarak gördüğüm 1 Mayıs’ı bugün işçilerin sesini en güçlü şekilde haykıracakları gün olarak görüyorum. Elbette Taksim için AYM’nin almış olduğu bir karar var ancak valiliğin açıklamaları da ortada, kalabalık bir 1 Mayıs yaptırmayacakları ortada, burada da taleplerimizi ne kadar görünür kılabiliriz bilmiyorum ancak şubemizin dediği gibi pankartımızla Taksim’de olacağız” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Yazar ve sanatçılardan Taksim açıklaması: Yasakçı tutuma son verilmeli

SONRAKİ HABER

ABD üniversitelerinde Filistin'e destek eylemleri sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa