1 Mayıs birliğimize vesile olsun
Tuzla'dan farklı iş kollarında çalışan işçiler yazdı: "1 Mayıs vesilesiyle birliğimizi sağlamak için mücadele etmeliyiz, etmek zorundayız. Ancak bu şekilde güç olabiliriz."
Fotoğraf: Kateryna Babaieva/Pexels
Türk Metal üyesi bir işçi
Tuzla-İstanbul
Bizim fabrikamızda temsilciler biz işçiler tarafından seçilmedi. O yüzden bir sorun olduğunda o sorunla ilgili bizim fikrimiz alınmıyor. Ayrıca bu ortak hareket etmeyi de engelliyor. Son dönemde arkadaşlar ücretlerine ayrı ayrı zam istiyor. Ve bunu temsilcilerimize iletiyorlar. Temsilcilerin verdiği cevap ise ‘Sözleşmemiz var, dışına çıkamayız. Gidip patronla görüşün’ oluyor. Zam isteyen her işçi tek tek gidip patronla görüştü ve kalifiye olan işçilerin hepsi öyle ya da böyle zam aldı. Sonuç mu? ‘Biz işimizi patronla çözüyoruz, sendika da neymiş’ oldu. Şimdi bu durum patronun ekmeğine yağ sürmekten başka ne işe yaradı? Toplu şekilde ek zam talep edemez miydik? Ama burada sendikacıların bizlere öncülük etmesi gerekiyor. Böyle bireysel pazarlıklar bize kazandırmaz. Şimdi bunun karşısında 1 Mayıs vesilesiyle birliğimizi sağlamak için mücadele etmeliyiz, etmek zorundayız. Ancak bu şekilde güç olabiliriz.
BU TARTIŞMALARIN İŞÇİYE YARARI VAR MI?
Deri işçisi
Tuzla-İstanbul
Bu 1 Mayıs bizlere, bazı kesimler için işçilerin taleplerinden çok alan tartışmalarının önemli olduğunu gösterdi. Ama bugün bütün işçilerin birlikte olması gereken bir gün. Bugün alan tartışmalarının biz işçiler açısından sadece zararı oluyor. Ekonomik şartlar ortada, hayatın zorlukları ortada. Sermaye sınıfı bir şekilde kendini her gün yeniden konsolide ediyor. Patron, kârı biraz düştüğünde işçi kıyımına başlıyor. Kalan işçilerin ise iş yükü artıyor, çalışma ve yaşam koşulları daha da zorlaşıyor. Eğer 1 Mayıs işçi sınıfının günü ise, bize düşen kendi bayramımıza sahip çıkma günüdür. 1 Mayıs’ın tarihini ve bize düşeni bilen işçiler olarak da tüm bu saldırılara karşı günün anlam ve önemini daha fazla dillendirmemiz gerekiyor.
DÜŞÜK ÜCRETLER DAYATILIYOR
Metal işçisi
Tuzla-İstanbul
Tuzla Serbest Bölge’de kurulu bir metal fabrikasında çalışıyorum. Bölgede başlayan işten çıkarma furyasından üç aydır biz de etkileniyoruz. Küçülme gerekçesi ile bir anda kapı önüne koyulan işçi arkadaşlarımıza “Üretimin ihtiyacına göre sizi yeniden arayabiliriz, lütfen bizden haber bekleyin” açıklaması yapılıyor. Çalıştığımız esnada bile işsiz güçsüz bırakılmanın, güvencesizliğin tedirginliği içerisindeyiz. Bu sebeple asgari ücretin bir tık üstünde ücrete razı gelmiş durumdayız.
Kadın işçilerin ağırlıklı olduğu bir fabrikadayız. Çalışmamız “Aile bütçesine katkıda bulunmakla” tanımlandığı için ücretlerimiz de baskılanıyor. Tek vardiya çalışmanın iyi bir seçenek olması ve iş yükünün çok ağır olmaması da işi kaybetmek istememe eğilimi yaratıyor her bir arkadaşımızda. 2024 1 Mayıs’ına giderken bizim için en acil taleplerin başında eşit işe eşit ücret, güvenceli çalışma ve insanca yaşayabilecek bir ücret geliyor. Bu talepleri elde etmenin yolunun, güçlü birlikler oluşturmaktan geçtiği ortada.
MOLALARDA AÇIKLAMA YAPMAKLA OLMUYOR
Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi
Tuzla-İstanbul
Sandığa da yansımış bir hoşnutsuzluk var. Ama biz işçi ve emekçilerin yaşamlarında mücadelenin örgütlenmesine dair bir yansıma yok. Dünden bugüne tartıştığımız sendikal bürokrasi, patronla sendikacıların yaptığı iş birlikleri, işçilerin satılması... Biz işçiler en aşağıdan örgütlenmedikçe bu iş böyle devam eder.
Tam da burada fabrikada tartıştırmaya çalıştığımız konu kendi fabrikalarımızdan başlayarak yerel 1 Mayıs kutlamalarını örgütlemeye çalışmak. 1 Mayıs’tan bir gün önce vardiya aralarında yan yana gelip açıklamalar yapmak, taleplerimizle kendi pankartımızı açmak üzere tartışıyoruz. Bunu yapabilmek, sendikamıza yaptırabilmek için bile mücadele etmemiz gerekiyor.
Bundan 10 sene önce başka tartışırdık. İşçiler fabrikalarında iş durdurarak 1 Mayıs’ı kutlardı. Şimdi ise molalarımızda, vardiya aralarımızda bir şeyler yapabilmek için kılı kırk yarıyoruz. İşte o yüzden en küçük gibi görünen bu olanakları yaratabilmenin bile ne kadar önemli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Eğer bunları yapabilirsek, bu sömürü çarkı içerisinde patron ve onların iktidarlarına bir cevap vermiş ve sendikal bürokrasiye de ders vermiş oluruz. Yoksa öbür türlüsü, tezgah başında çalışan biz işçilerin söylediğinin tezgah altına süpürüldüğü bir anlayış ile yönetilmeye devam ederiz.
Bu koşullarda sendikanın genç işçiler için ücretlerine gelecek zamdan başka bir anlam ifade etmemesi de çok normal. Genç işçiler işçi sınıfının tarihini bilmiyor. Bunu sendikamıza söylediğimizde, eğitimler talep ettiğimizde ise gerçekleşmesi kolay olmuyor.
Burada da bilenin bilmeyene daha sık anlattığı, yan yana geldiği süreçleri örmemiz gerekiyor. Bugün bizim fabrikamızda 1 Mayıs kutlanırsa artık başka bir anlam ifade edecek. Önceki komite seçilmiş değildi. Ama yeni komitemiz her bölümden biz işçilerin seçerek oluşturduğumuz bir komite. Bu örnekleri çoğaltabilmemiz gerekiyor. Tezgah başından kafamızı kaldırabildiğimizde bir şeylerin değişebileceğini görmemiz gerekiyor. Ve artık ufak da olsa fabrikada bir sorun olduğunda daha rahat dile getirebiliyoruz. Kendi sorunlarımıza sahip çıkmak ve o sorunun çözümüne kadar da takipçisi olmak bizim elimizde. Ama bu da yetmez. Yarın patron ile kapışacağımız vaziyetleri de örgütlememiz gerekiyor. Taviz vere vere bu hale geldik ise çözüm belli. 1 Mayıs’ı vesile ederek dünden daha fazla yan yana gelmeliyiz. Tezgah başındaki sorunlarımızı görmezden gelerek, 1 Mayıs’ı alan tartışmalarına sıkıştıranlara karşı bölüm bölüm, vardiya vardiya 1 Mayıs’ı yerellerden örgütleyerek, 1 Mayıs alanlarında buluşmak üzere.
TERSANELERDEN ALANLARA
Tersane İşçisi
Tuzla-İstanbul
15 seneyi aşkın süredir Tuzla’da çeşitli tersanelerde çalışıyorum. 1 Mayıs’a günler kala biz tersane işçilerinin talepleri etrafında yan yana gelmesinin değeri daha da ortaya çıkıyor. İnsanca yaşanabilir bir ücretle, ölümün etrafımızda kol gezmediği çalışma alanları için; özellikle gurbetçi işçilerin yaşamak zorunda olduğu pansiyonların koşullarının düzeltilmesi, işçi yurtlarının açılması için; taşeron çalışmanın kalkması, sigortalarımızın aldığımız ücretler üzerinden yatması ve daha buraya sığdıramadığım taleplerimizle öncelikle kendi tersanelerimizde birleşmeliyiz. Geçmişte nasıl örgütlü bir şekilde haklarımızı elde ettiysek bugün de geçmişimizi örnek alarak yan yana gelmeliyiz. 1 Mayıs’ta önce tersanelerimizde daha sonra da alanlarda kendi taleplerimizle yer almalıyız.
KARDEŞLER PANSİYONU
1 Mayıs’a günler kala çalışmak için kendi yaşadıkları illeri terk etmek zorunda kalan gurbetçi tersane işçileri ile oturuyoruz. Oturduğumuz yer Kardeşler Pansiyonu. Pansiyonun ismi aslında birbirini daha önce tanımayan işçilerin mecburiyetten aynı ortamda kalması ve kardeş haline gelmesi için özellikle seçilmiş gibi.
Pansiyonda yatak başına ücret 2 bin 500 TL, bir odada 3-4 kişi kalıyor. Kat başına bir tuvalet ve banyo var. Pansiyonda kalanların yaşadığı en büyük problem ise tahta kuruları. Konuştuğumuz arkadaşlardan Süleyman “Bu katın diğerlerinden temiz olduğunu, çünkü kalanların kendi temizliklerini iyi yaptığını” söylüyor. Ama herhangi bir ilaçlama yapılmamış onlar kaldığı dönemden beri. Yataklar ise yıllardır kullanıldığı için pek rahat sayılmaz. Hüseyin çözümü kendine bir çekyat alarak bulmuş, onda yatıyormuş. Buradan çıkarsa çekyatı kendisinden sonraki arkadaşlarına hediye bırakacağını söylüyor.
Hüseyin ve İbrahim daha önce çalıştıkları firmadan ücretlerinin belli bir kısmını alamadıklarını anlatıyor: “Tek başımıza gidip tersanenin önünde kendimizi yaksak bir şey değişmez ama çıkmadan önce yan yana gelebilseydik o zaman ücretimizin tamamını alırdık, bu süreçten sonra da elimizden geleni yapacağız.”
30 Nisan’da yerel kutlama olduğunu ona muhakkak gideceklerini söylüyorlar.