27 Nisan 2024 05:15

Çağrı merkezi çalışanları 1 Mayıs’a hazırlanıyor: Birliğimizden başka yolumuz yok

Son dönemlerde yan yana gelen çağrı merkezi işçileri mücadele ve birlik yollarını arıyor. Sendikalaşma girişimleri, birlikler ve 1 Mayıs hazırlıkları… Van’dan çağrı merkezi çalışanları anlatıyor…

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Berkay YEĞİN
Van

“Sizler aslında bir plaza çalışanısınız!”

İletişim sektörü, son yıllarda hızla büyüyen sektörler arasında geliyor. Sektör içinde, çağrı merkezleri büyük bir pay tutmakla birlikte belki de her gün telefonda konuştuğumuz, yazılı kanallar üzerinden ulaştığımız çağrı merkezi işçileri, kölelik şartlarında çalıştığını söylüyor. 

Şirket yöneticileri, insan kaynaklarından sıklıkla duyduğu sözler arasında gelen; “beyaz yakalı”, “plaza çalışanı” tanımlarıyla çalışma şartlarının arasında dağlar kadar fark olduğunu işçiler kendileri ifade ediyor.

Ağır çalışma koşulları, baskı, uzun çalışma saatleri, evden çalışmayla işçilerin aleyhine oluşan koşullar, gün boyu ekrana bakmak, kulaklıkla konuşmaktan kaynaklı sorunlar… Bu liste işçilerin yan yana geldiği toplantılarda olabildiğince uzuyor. Yaş ortalamasının oldukça düşük olduğu çağrı merkezlerinden bir işçi çalışma koşullarını ifade ederken şu cümleyi kuruyor: “Kendimizi robot gibi hissetmeye başladık.”

Başka bir işçi, “İnsanlar oturduğunuz yerden maaş alıyorsunuz diyor ancak katlanacak gibi değil, gelin bir bakın bu şirketlerde 2 yıldan fazla çalışanı bulamazsınız, çünkü bu koşullara dayanışmaz” diye ifade ediyor.

ESNEK ÇALIŞMAYLA MÜCADELE YOLLARI, YARATICI YÖNTEMLER

Son dönemlerde yan yana gelen işçiler mücadele ve birlik yollarını arıyor. Sendikalaşma girişimleri, birlikler ve 1 Mayıs hazırlıkları… “Evden çalışıyoruz şirkette pek tanıdığımız yok ama falanca akrabam şu şirketin şu projesinde, oradaki arkadaşlara da ulaşabiliriz” sözleri üzerinden şahit olduğumuz birlik arayışları büyük oranda evden çalışan işçilerin birbirleriyle bağ kurmanın dezavantajlarını değiştirebilmek için de kafa yorduğunu gösteriyor.

Sosyal medya da bu açıdan önemli. DİSK İletişim-İş’in çağrı merkezi işçilerinin taleplerini formüle edip sendikalaşmaya çağırdığı hashtag çalışmaları olmuştu. İşçiler arasında da sosyal medya kampanyaları gündemde duruyor.

Önceki yıllarda yurt dışından işçilerin kimi deneyimleri tartışılıyordu. ‘Hat kitleme’ olarak tarif edilen bir yöntemle korsan aramalar yapılarak çağrılar durduruluyor. İşçilerin ailesinden sosyal çevresine kadar genişçe ele alması gereken bir yöntem olarak tartışılan yöntemler arasında geliyor.

Genç işçiler sendikayı bilmiyor, “Birkaç ay çalışır çıkarım” diye düşünüyor. Şirketlerde ciddi bir sirkülasyon var. Üniversite mezunu olup kendi işini yapmayı bekleyenden, daha iyi bir iş bulana kadar idare edeyim diyenlere kadar boşalan yerler sürekli yeni işçilerle dolduruluyor. Bu yönler sendikalaşmayı daha zor hale getiriyor. Ancak bunun avantajları da var. Birbirleriyle temas kurabilen genç işçiler, olabildiğince özgün bir çalışmayı daha heyecanla sürdürmek istiyor.

1 Mayıs’a giderken Van’dan çağrı merkezi işçilerinin mektupları ve DİSK İletişim-İş Genel Başkanı Gürkan Emreoğlu’nun işçilere çağrısı ile devam edelim…

BİRLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDE DAHA İYİ KOŞULLAR İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ

Merhaba, ben Van’da çağrı merkezinde haftanın 6 günü 9 saat her hafta değişen vardiyalarla çalışan bir kadın işçiyim. Geçtiğimiz haftalarda çağrı merkezi emekçileri ve EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın katılımıyla bir toplantı düzenledik. Toplantıda, çağrı merkezi çalışanlarının karşılaştığı sorunlar merkeze alındı. Bunlar arasında eksik maaşlar, evden çalışmanın olumsuzlukları, düşük yemek ücretleri, uzun ve düzensiz vardiya saatleri ve mobbing gibi konular öne çıktı

Çağrı merkezinde çalışırken karşılaştığımız birçok sorun var. Bunların en başında çalışma saatleri geliyor, yetkililerin mobbinge, görüşme sağladığımız müşterilerinden ise bazen hakarete bazen tehdide bazen de tacize varan hareketlere maruz kalıyoruz maalesef. Vardiya düzenleri bazen bütün gününü çalışarak geçirmene sebep oluyor ve böyle olunca hem ruhen hem fiziken çok yoruyor. Özellikle kadın çalışanlar için bir lütufmuş gibi görülen evden çalışma aslında daha zor bir süreç oluyor. Evde çalışırken vardiya başlamadan vardiya bitiminde hatta 15 dakikalık molada bile hemen ev işleri yapmaya başlıyoruz. Ev kirası, elektrik, internet, doğal gaz, yemek masrafları da artıyor ve bunlara ek özel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale geliyoruz. Bütün bu olumsuzluklarla mücadele ederken her gün istifa düşüncesiyle de savaşıyoruz.

Sevda Karaca’nın katılım sağladığı bu toplantı, bizlere özgüven aşıladı ve birlikte daha güçlü olduğumuzu hatırlattı. Toplantıda tartışılan konular, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu ortak zorluklar ve bu zorluklarla başa çıkmak için geliştirilen yollardı. Toplantı, bu sorunların çözümü için somut adımlar atılması gerekliliğini ortaya koydu. Eksik maaşlar ve düşük yemek ücretleri gibi maddi sorunlarla mücadelede işçi sınıfının birlik olması ve sendikal örgütlenmeyi güçlendirmesi gerektiği üzerinde duruldu. Aynı zamanda evden çalışmanın getirdiği zorluklarla başa çıkmak için daha iyi düzenlemelerin yapılması çağrısında bulunuldu.

Bu toplantı, işçi sınıfının haklarını savunma mücadelesinde önemli bir adımı temsil ediyor. Çağrı merkezi emekçilerinin yaşadığı sorunların gündeme gelmesi ve çözüm için adımların atılması, işçi sınıfının birlik ve dayanışma içinde güçlenerek daha iyi koşullar için mücadele etme kararlılığını bir kez daha gösterdi.

HAKLARIMIZ GASBEDİLİYOR, HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ

Garanti Bankasında çağrı almaktayım. Haftanın altı günü yoğun bir şekilde çağrı almaktayız, iki çağrı arası dinlenme süresinin olmaması, molaları ihtiyaç halinde değil de yoğunluğa bağlı olarak kullanmamız hatta kullanamamamız, performansa bağlı olarak muamele görmemiz, hakkımız olan yıllık izinlerin bile performansa göre değerlendirilip kullanıma izin verilmemesi ya da kısa bir süre olarak verilmesi, sürekli at koşturur şekilde bir yarışa tabii tutulmamız ve bunun için baskı yapılması psikolojik olarak olumsuz etkilenmemize sebebiyet veriyor. Halbuki çoğumuzun gözlerinin bozulduğu, kulakların eskisi gibi artık işitmediği, faranjit olmamıza sebebiyet veren bir sektörde çalışıyoruz, bunlar hep göz ardı edilip tazminat alınmadan iş çıkışlarının verilmesiyle karşı karşıya kalıyoruz. İşin bir nebze de olsa kolaylaşması adına iki çağrı arası bir sürenin olması gerekir, belli bir sayıya kadar çağrı alabilmemiz gerekir, molalar patronunu belirlenmesine göre değil de ihtiyaç durumuna göre olması ve sürenin daha uzun olması gerekir ve bu çalışma saatlerine dahil edilmelidir. Hakkımız olan yıllık izinler için “Bir haftadan fazla verilmez burası kurumsal bir yer” deyip kestirilmemesi gerekir, geçerli olan yıllık on dört günü talebimiz dahilinde kullanıyor olabilmemiz gerekir. Bir çağrıda hakaretlere maruz kalırken bir sonraki çağrıya gülecek bir şekilde girmemiz beklenmemeli, bu tür çağlardan sonra belli bir sürelik dinlenme hakkı verilmelidir.

DAHA İYİ İŞ KOŞULLARI BİZİM DE HAKKIMIZ

Merhaba, ben Webhelp çağrı merkezinde satış projesinde çalışan bir kadın işçiyim. İyi üniversitelerden lisans ve lisansüstü diplomaları olan biriyim. Ancak kendi mesleğimi belli sebeplerden icra edememiş ve belli bir süreliğine home ofis çalışmak zorunda kalmış bir emekçiyim. Bu noktada benim için en uygun iş kolu çağrı merkeziydi. Ne yazık ki Van koşullarında birçok insanın ağır koşullara rağmen çalışmak zorunda kaldığı bir iş sektörü. Ekonomik koşullar ve şehrin sunduğu iş olanaklarına bakıldığında düzenli maaşın yatırıldığı sektör olarak karşımıza çağrı merkezleri çıkıyor. Tabii ki bu durumu fırsat bilen çağrı merkezi yöneticileri bunu çalışanlara karşı kullanıp olabildiğine psikolojik baskılara ve aşağılamalara başvuruyorlar. Çağrı merkezlerinde online belli eğitimler ve sınavlar yapılıyor. Bu eğitimlerin içeriğinde vurgulu bir şekilde şirket için önemli olan müşteri memnuniyeti, insan ilişkileri gibi ibareler mevcut ancak ne yazık ki çalışanların da insan olduğu ve insani bir çalışma koşullarına sahip olması gerektiği, çalışanın da memnuniyetin sağlanıp bu yolla verimliliğin de artabileceği unutuluyor…

ÇALIŞANLARIN DA İNSAN OLDUĞU UNUTULUYOR

Satış projesi sabah 9’da başlayıp akşam 19.00’a kadar sürekli log-in olarak ve kulaklıkla yüzlerce müşteriyle konuşup satış yapmak zorunda kaldığımız bir proje. Onlarca insanla muhatap olup kimi zaman müşteriler tarafından hakarete maruz kaldığımız kimi zaman da yöneticiler tarafından satış gelmediğinde onlardan da hakarete ve bizi işten çıkarma gibi tehditlere maruz kaldığımız mola süresinin de az olduğu bir proje. Sabahtan akşama kadar bir kulaklık, bir koltuk ve kısıtlı hareketlerle oturarak çalıştığımız halde satış yapılmadığı ya da az satış yapıldığında aldığımız paranın helal olup olmadığına kadar sorgulandığı bir iş düşünün. Ve bize iki günün tatil olmasının bir ayrıcalık olduğu bunun yanında asgari ücrete tabi olmamızın Van koşullarında bir lüks olduğu aşılanmaya çalışıyoruz, en nihayetinde insan olduğumuz unutuluyor. Kendinde bunu hak olarak görenler ise eğitimlerinde önemli olan insan ilişkileri diyen yönetici olarak nitelendirdiğimiz insanlar, sanırım işin ironi kısmı da burada… Bu ağır sömürü düzenine birlikte yeter diyebilmek için birleşmeli ve gasbedilen haklarımızı beraber kazanmalıyız. Bunun yolu da sendikalaşmak ve dayanışmadan geçiyor. İnsanca yaşama ve çalışma koşulları için tüm çağrı merkezi emekçilerini sendikalaşmaya ve mücadeleye davet ediyorum. 1 Mayıs’ta tüm işçi ve emekçiler alanlara!

1 MAYIS BİRLİĞİMİZİ ARTIRMAK İÇİN BİR FIRSAT

Gürkan EMREOĞLU
İletişim İş Genel Başkanı

Baskı, sömürü, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarıyla birlikte 1 Mayıs’a gidiyoruz. Çağrı merkezlerinde işçilerin yaşadığı sorunlar gün geçtikçe artarken sendikalaşmanın önemi de aynı oranda artıyor. Müşteri temsilcisi arkadaşlarımızın sorunları ortak. Bunların en başında, evden çalışmanın getirdiği zorunlulukları şirketlerin tanımaması geliyor. Evden çalışma ödeneği yerine verilen yemek kartlarıyla çalışabilmek için doğal gaz, internet, elektrik gibi giderler işçilerin sırtına yükleniyor.

Asgari ücret veya onun çok az üstü bir meblağaya karşılık işçilerin uzun çalışma saatlerine katlanması isteniyor. Tüm bunların yanında izin günü ve saatlerinde toplantılar, eğitimler yapılarak işçilerin zamanı çalınıyor. Aynı zamanda neredeyse her yerde gördüğümüz baskı koşulları işçilerin yaşamını çekilmez hale getiriyor. Bu baskıyı oluşturan temel noktaların başında performans ve satış çıtaları geliyor. İşçilerin makul olanın çok daha üstünde bir satışa ve performansa zorlanmasıyla birlikte işçiler üzerindeki baskı artıyor.

Tüm bu sorunlar karşısında mücadele eden işçiler kimi zaman belirli kazanımlar da elde etti. Banka promosyonları, yemek parası, maaş artırım eylemlerinin kimi sonuçlar getirdiği söylenebilir ancak bunlar sendikal bir örgütlenmeyle birleşmediği için kalıcı kazanımlar haline gelemedi.  1 Mayıs’ı aramızdaki birliği artırmak için fırsat olarak görmeliyiz. Taleplerimizi daha görünürleştirip, koşullarımızı değiştirmek için kenetlenerek kendi aralarımızdaki birliği artırmanın vesilesi haline getirmemiz gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Marmara'da batan gemideki stajyer Ahmet Atav'ın cesedi Bursa açıklarında bulundu

SONRAKİ HABER

EMEP Yenimahalle İlçe Örgütü “Yerel Seçimlerden 1 Mayıs’a Birleşik Mücadeleye” adlı söyleşi düzenledi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa