03 Mayıs 2024 04:23
Son Güncellenme Tarihi: 03 Mayıs 2024 07:21

Türkiye'de Basın Özgürlüğü Günü: Tutuklama, yargılama, sansür, yoksulluk…

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazeteciler üzerindeki baskı gittikçe artıyor. Meslek örgütleri gazeteciliğin hedefe konulduğuna dikkat çekiyor.

Arşiv | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye yine vahim bir tabloyla karşı karşıya. Gazeteciler yargılamalar ve tutuklamalarla beraber; erişim engellerine, para cezalarına, yayın yasaklarına maruz kaldı. Sansür öyle bir boyuta geldi ki; “Dezenformasyonla mücadele” adı altında yasası bile çıktı. Basın meslek örgütü temsilcileri Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünün büyük sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.

"DEZENFORMASYON YASASI" SONRASI 4 GAZETECİ TUTUKLANDI

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş’un aktardığı verilere göre; Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde 16 gazeteci tutuklu. Son bir yılda 69 gazeteci gözaltına alındı, 74 gözaltı işlemi uygulandı, 52 gazeteci ise haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle ifade verdi, 63 gazeteci berat etti. “Dezenformasyon yasası” sonrasında 40 gazeteci toplamda 46 soruşturma açılırken, 10 gazeteci gözaltına alınırken, 4 gazeteci tutuklandı. 46 haber sitesi engellendi. Basın yayın kuruluşlarına 38 ayrı idari para cezası kararı çıktı.

"İŞ GÜVENCESİ VE EKONOMİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KONUSU"

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Basın Özgürlüğü raporunun bu yılki temasını da “gazeteci yoksulluğu” olarak belirlendi. Baskının, sansürün eksik olmadığı medyada gazetecilerin yaşadıklarına ekonomik kaygı ve iş güvencesinden yoksun çalışma eklendi. Durmuş, gazeteciliğin hiçbir zaman çok para kazanılan ya da zengin eden bir meslek olmadığını söyleyerek ekliyor: “Ancak geçmişe kıyasla evin kirasını, faturaları nasıl ödeyeceğimizi düşünmek zorunda kaldığımız bir süreçten geçiyoruz. Bugün geldiğimiz nokta, bizleri memnun etmiyor. Gazetecilerin geçim kaygısı, hiçbir dönem bu kadar büyük olmadı. İş güvencesi, ekonomik ve sosyal haklar, adil ücret talebi de doğrudan basın özgürlüğünün konusu.”

Türkiye’de gazetecilerin haberlerini korumak için savaşırken bir de karınlarını doyurmak için savaştığını aktaran Durmuş “Gazeteciler Sendikası olarak basın özgürlüğü mücadelesinin bir parçası olarak gördüğümüz gazeteci yoksulluğuna da sessiz kalmayacağız” diyor.

TÜRKİYE ‘ÇOK VAHİM ÜLKELER’ KATEGORİSİNDE

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve Bianet Medya Raportörü Erol Önderoğlu ise RSF’nin her yıl yayımladığı tüm dünyadaki basın özgürlüğü endeksine göre Türkiye’nin, medya özgürlüğünü özellikle tutuklu gazeteciler, online sansür ve cezasızlık üzerinden baltalamayı sürdürdüğü için “çok vahim” kategorisinden yıllardır çıkamadığını söyledi.

Son yıla özgü olarak, siyasi otoritenin yargı, kamu yayıncılığı ve tehditkar söylem üzerinden gazeteciliği hedef almaya hız verdiğine dikkat çeken Önderoğlu “Ne yazık ki Türkiye, RSF Endeksi’nde ilerlemeyi kendi elleriyle değil, başka ülkelerin daha radikal baskı ortamına savrulması ‘sayesinde’ sağlıyor. Bu da, canlı sivil toplumu veya medya özgürlüğü için verilen sektörel çabalar dikkate alındığında çok acı” dedi.

‘İKTİDAR KORKU İKLİMİ YARATMAK İSTİYOR’

İstanbul merkezli operasyonda 23 Nisan’da yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Muhabirleri Mehmet Aslan, Esra Solin Dal ile Gazeteci Erdoğan Alayumat 4 gün gözaltında kaldıktan sonra 27 Nisan’da tutuklandı. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü cezaevinde geçiren gazetecilerden Erdoğan Alayumat’ın Avukatı MLSA Eş Direktörü Veysel Ok “İktidar belli aralıklarla Kürt medyasında çalışan gazetecilere operasyonlar gerçekleştiriyor. Bunu; insanları sindirmek, dışarıdaki gazeteciler için korku iklimi yaratmak ve gerçekleştirdikleri hak ihlallerinin duyulmaması için yapıyorlar” dedi.

Ok, geçtiğimiz yıl 3 Mayıs’ta Sedat Yılmaz ve Dicle Müftüoğlu’nun tutuklandığını ve aylar sonra iddianame hazırlandığını hatırlatarak “Çıkan iddianame sadece gazetecilerin mesleki işlerinden oluşuyordu. Gazetecilerle görüşmeler, yaptıkları haberler, HTS kayıtları… Bunlar dışında hiçbir şey yok. Neredeyse 1 yıla yakın cezaevinde kaldıktan sonra tahliye oldular. Aynı şey şimdi Erdoğan ve diğer arkadaşların başına geldi” ifadelerini kullandı. 4 gazetecinin IŞİD tutuklularıyla aynı koğuşta kaldığı bilgisini de paylaşan Ok “Erdoğan ve arkadaşları IŞİD şüphelileriyle aynı yerde kaldılar. Onları bilinçli olarak oraya koydular ve neredeyse hayatlarını tehlikeye attılar” dedi.

‘BU HABERİ NEDEN YAPTIN?​’

Tutuklanan gazetecilere sorguda “Şu haberi neden yaptın?​”, “Bu eylemi neden takip ettin?​”, “Bu kişiyle neden görüştün?​”, “Sosyal medyada bu paylaşımı niçin yaptın?​” gibi sorular sorulduğunu söyleyen Veysel Ok “Çıkacak iddianame Sedat ve Dicle’nin iddianamesinden farklı olamayacaktır. İlk veya ikinci duruşmada tahliye olacaklardır ve beraat alacaklardır ama bu onların zamanına mal olacak” dedi.  

MLSA Eş Direktörü şöyle devam etti: “İktidar, düzenli aralıklarla Kürt medyasında çalışan gazetecilere büyük operasyonlar gerçekleştiriyor. Bunu bütün medyayı bloke ederek yapıyor. İnsanları sindirmek, dışarıdaki gazeteciler için de korku iklimi yaratmak istiyor. Ayrıca tutuklanan gazeteciler; otoriterleşen devletin, Kürt meselesi zemininde artan hak ihlallerini haber yapan gazeteciler. Bu iktidarda bir rahatsızlık yaratıyor. Yani iktidar ‘Hak ihlali yapalım ama bu haber yapılmasın’ istiyor. Haberi bile dolaşıma sokmak istemiyor.” 

ÖNCEKİ HABER

ABD Temsilciler Meclisi, Filistin eylemlerine karşı "antisemitizm" tasarısını onayladı

SONRAKİ HABER

EMEP'li Bayhan: Sömürge madenciliğini kutsayan kanun teklifine hayır diyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa