4 Mayıs 2024 05:00
/
Güncelleme: 08:17

Hürkuş ve Kaan uçaklarını üreten TÜSAŞ işçileri: 10 yılı devirip de fıtık olmayan yok

TÜSAŞ 2022 yılını 25 milyar 783 milyon 48 bin 572 TL net satış ile kapattı. İşçiler içinse TÜSAŞ aslında devlet desteği ile oluşturulmuş bir sömürü makinesi.

Hürkuş ve Kaan uçaklarını üreten TÜSAŞ işçileri: 10 yılı devirip de fıtık olmayan yok

Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel

Özgür KAYA
Ankara

AKP’nin son yıllarda seçim propagandası yaptığı savaş uçaklarını üreten işçiler montaj fabrikasında parçaların birleştirildiğini anlattı. Çalışma koşullarının ağırlığına da dikkat çeken işçiler, “10 yılı devirip de fıtık olmayan arkadaşımız yok” diyor.

31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin yerlilik ve millilik propagandasının taşıyıcı kolonlarının başında Kaan isimli savaş uçağı geliyordu. Son genel seçimlerde de “Yerli otomobil Togg” birçok yerde sergilenerek propaganda aygıtı olarak kullanılmıştı. 2012 yılında yine Hürkuş isimli savaş uçağı da reklam panolarını, televizyonları, gazeteleri doldurmuştu. Miting havasında yapılan TEKNOFEST’lerde (Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali) emekçiler AKP’nin ne kadar büyük bir başarı hikayesi yarattığına ikna edilmeye çalışılmıştı. Her çivisini AKP’li bir bakanın çaktığı, her kaynağını AKP’li bir yetkilinin attığı gibi anlatılan bu ‘yerlilik ve millilik harikası’ uçak ve otomobiller AKP’nin başarısının kanıtı olarak ortaya atıldı. İso 500 verilerine göre TÜSAŞ 2022 yılını 25 milyar 783 milyon 48 bin 572 TL net satış ile kapattı. Sermaye dağılımı ise yüzde 45.45 kamu, yüzde 54.55 özel. Milyarlar üreten TÜSAŞ aslında devlet desteği ile oluşturulmuş bir sömürü makinesi. Büyük büyük uçaklar, yüksek teknoloji otomobiller hepsi aslında binlerce emekçinin kendi bedenlerini kattıkları devasa emek ürünleri...

"KOLU KIRILAN DAHİ VAR"

İşçiler TUSAŞ’ta çalışmanın görece avantajlı olduğunu söylüyor: “Kurumsal yer ,yemek saati, mola saati aksamaz, ücretler de Ankara standartlarının üstünde...”

Son dönemlerde ülkedeki çalışma koşullarının ağırlaşması, mola saatinin patron tarafından çalınmamış olmasını bile avantaja dönüştürüyor. Ücretler de piyasanın üstünde ama yoksulluk sınırının altında. Bunların hemen arkasından yoğun çalışma koşullarına dair şunları söylüyor işçiler: “Beden yükü ağır, kaç kiloluk parçaları indirip kaldırıyoruz, çalışma saatlerinde nefes almak yok. 10 yılı devirip bel fıtığı olmayan kalmaz.”

Bir işçinin omuz kaslarında yırtık ve omuz eklemlerinde önemli tahribatlar oluşmuş, kolu kırılan dahi var...

"UÇAĞI UÇURAN PARÇALAR ABD’DEN GELİR"

Akıllardaki soruyu biz de işçilere sorduk, ne kadar yerli ve milli bu uçaklar? İşçilerin yanıtı şöyle oluyor: “Türkiye’de montaj sanayisi var. Parçalar gelir, montaj burada yapılır. Otomobilde de böyle uçakta da. Parçaların hepsi değil tabii, bir kısmı ülkemizde de üretiliyor ama uçağı uçuran parçalar Amerika’dan gelir. Uçak işinin en iyisi Amerika, oradan gelen parçalar olmasa uçak uçmaz.”

İşçiler bu durumun siyaseten Amerika’ya bağımlılık yarattığını da düşünüyor: “Sen kendi savunma sanayini yapıyorsun ama Amerika ile aran iyi olmazsa üretim yapamıyorsun. Böyle olunca mecbur aranı iyi tutmak zorundasın.” Yani bu propagandanın içeriği de Goebbels’in yalanlarla dolu manipülasyona dayalı propagandalarına benziyor. Yerlilik ve millik diye anlatılan dışa bağımlı bir üretim aslına bakılırsa...

ÇALIŞAN SAYISINDA ARTIŞ

Ankara’da son yıllarda çalışan sayısı en yüksek artış gösteren fabrika TUSAŞ. Bu artış siparişlerdeki ve projelerdeki artışlardan mı kaynaklanıyor? İşçilerden biri yanıtlıyor: “Aslında proje sayısında ya da üretimde ciddi bir artış olmadı. Biz de çok anlamadık neden bu kadar eleman alındığını. 2 binlerden 15 binlere geldi sayımız ama üretim 8-10 kat artmadı. Bir kısmı Kaan projesi için alındı -onların da bir kısmı asgari ücretli- proje sonunda çıkarılacaklar mı diye konuşuluyor. Ben bu artışların önemli oranda siyasi olduğunu düşünüyorum. Genelde seçimlere yakın alımlar oluyor. Bir de seçim dönemi sözler veriliyor, onların karşılanması için diye düşünüyorum. Yoksa 80-90 proje yaptığımız dönemlerde 2-3 bin kişi çalışıyordu. Şimdi proje sayısı 40-50 benim bildiğim, çalışan 15 bine yakın.”

"TEK SEFERDE 300’E YAKIN İŞÇİ ATILDI"

İşçilerin Temel Kotil’in uygulamalarının fabrikayı kötüye götürdüğüne dair de bir görüşü var. Temel Kotil 2016 yılında Türk Hava Yollarındaki görevinden ayrılarak TUSAŞ’ta görevlendirilmişti. “Geldiğinden beri düzenimiz bozuldu. Şefler, formenler birbirine karıştı, kim ne görevde, neyden sorumlu belli değil. İşleyiş bozulunca çalışmak da zorlaşıyor. Kim ne yapacağını bilecek ki iş de düzgün ilerlesin.”

İşçiler bu kargaşanın da kadrolaşma ve seçimlerdeki işe alma vaatlerinin sonucu olduğunu düşünüyor: “Bir ara formenlik sistemini kaldırıyorum dedi, formenler de şef oldu. Sonra formen olmadan olmaz dediler, birilerini formen yaptılar, eleman eksilmiş oldu, işçi aldılar. Yani hem formen olması istenenler formen oldu hem de işçi almanın yolu açılmış oldu. İdari kadroda da değişikler oldu, müdürler falan değişti, daha önce çalıştığı isimleri kendisi ile getirip müdür yaptı.”

Temel Kotil dönemi sadece işe alımlarının dönemi olarak anılmıyor, işten atmaların da dönemi. Birkaç defa toplu işten atmalar olmuş, bir seferde 300’e yakın işçinin tek seferde atıldığı dahi olmuş. Rapor devamsızlık gibi gerekçeler gösterilerek yapılan bu işten atmalara işçilerin yorumu “Eleman almanın yolunu açmak için yapıyorlar” şeklinde.

HASTANEDEYKEN İŞTEN ÇIKARILDI

Bir işçi işten atılma sürecini şöyle anlatıyor: “14 sene bu fabrikada çalıştım. Belimde fıtık, kaslarımda yırtıklar, kemiklerimde zedelenmeler oluştu. Fabrikanın doktoruna göründüm, sonrasında fabrikanın fizik tedavi merkezinde fizik tedavi gördüm. Bana dediler ki senin bölümünü değiştirelim, bu sağlık koşullarında çalışabileceğin bir bölüme geçirelim. Ben de kalite bölümüne geçerim orada çok zorlanmam diye düşündüm. Çalışmak istiyorum yani, fabrikadan ayrılmak gibi bir niyetim yoktu. Sonra beni meslek hastalıkları hastanesine gönderdiler. Hastanede yatışım sürerken telefona mesaj geldi iş akdiniz sonlandırılmıştır diye. Hastaneden çıkış günümden itibaren fabrikadan çıkışım başlatıldı. Çıkış gerekçesi olarak fazla rapor almam gösterilmiş. Fazla fazla eleman alıyorlar sonra da kendi adamı olmayanları bir bahane bulup atıyorlar, ben böyle düşünüyorum. Bana çıkış işlemleri için bile fabrikaya gelme dediler. Kartımı arkadaşımla göndermemi, çıkış evraklarımın da posta ile gönderileceğini söylediler. Sonra haksız fesih gerekçesiyle dava açtım, mahkeme reddetti. Tabii kime kimi şikaâyet ediyoruz...”

Evrensel'i Takip Et