Soprano Pervin Chakar: Kim olduğumu bilerek sahnede olmaya çalışıyorum
Kürt Soprano Pervin Chakar Diyarbakır’daki konseri öncesi sorularımızı yanıtladı. Chakar “Vazgeçmemek, mücadele etmek... Benim için çok önemli, kendin olmak, kendini bilmek” dedi.
Elif Ekin SALTIK
Diyarbakır
“Dünyanın en güzel şeylerinden bir tanesi benim için burada olmak. Çünkü tanıdığım bir şehir, tanıdığım çevre, tanıdığım insanlar, kendimi rahat hissettiğin bir yer. Van, Urfa, Batman gibi pek çok yerde konser verme şansım oldu ancak buranın farklı bir ruhu var ve o ruh size de yansıyor. O nedenle Avrupa'dan sonra ilk konserimi burada yapmak istedim” sözleriyle anlatıyor Pervin Chakar Diyarbakır’da olmaktan dolayı hissettiklerini. Müziğinin temel taşlarını attığı ilk yer olması sebebiyle de böylesi bir duygu taşıyor olabilir tabii ki.
Dünyaca ünlü bir soprano oluşunu, opera aryalarının yanı sıra geleneksel Kürtçe parçaları ve başka dillerde pek çok parçayı seslendirdiğini, ana dilini ve kimliğini müziğine de yansıttığını bilmeyen yoktur sanırım. Kendisinin de söylediği gibi 2024 yılı içerisinde Avrupa’daki konserlerinden sonra ilk konserini Diyarbakır’da vermek üzere buradaydı. Muhteşem bir performans sunuyor Diyarbakır’daki sanatseverlere. Konseri öncesi biz de kendisiyle kısa bir söyleşi yapma fırsatı yakalıyoruz…
Kürt bir soprana olmanızın, kimliğinizle sanatınızı birlikte icra etmenin ne gibi yansımaları oluyor size? Kimliğinize dair duruşunuz Türkiye’de ya da yaşadığın ülkede, gittiğin ülkelerde zorluklar getiriyor mu size?
Avrupa'da herhangi bir avantajını görmedim. Kürt olduğum için kimse kalkıp bana iş vermedi ya da sahne sunmadı, öyle bir durum yok. Sizin bir yeteneğiniz varsa, aklınız varsa bir şekilde o sahnede olabiliyorsunuz. Ama buraya gelince tabii ki buradaki kitlenin vermiş olduğu enerji farklı. Avantajları ve dezavantajları tabii ki olacak bu her meslekte oluyor, fakat dediğim gibi Türkiye'de zaten bir avantajı olmuyor, hatta bu bir dezavantaja dönüşebiliyor, ama bunu bir avantaja dönüştürmek durumundayız. O ruha inanıyorum, bunu yaptığımı düşünüyorum. Vazgeçmemek, mücadele etmek, hiçbir olumsuzluğa mahal vermeden, kimseyi kırmadan, düşmanlaştırmadan sağlıklı bir şekilde yürüyebilmek… Ancak kendinin de kim olduğunu, ne olduğunu bilmek. Benim için çok önemli kendin olmak, kendini bilmek.
‘MÜZİK YAPAN BİRİNİN DÜŞMANLIĞI OLAMAZ’
Geçtiğimiz kasım ayında İstanbul’da verdiğiniz konserde Özgür Özel sahnede önünüzde eğildi ve elinizi öptü. İktidar medyası tarafından anında hem siz hem Özel hedef gösterildiniz. “Türkiye düşmanının elini öpen” gibi bir tabir de kullanıldı. Böylesi bir hedef gösterme sizi nasıl etkiledi?
Yurt dışındasınız, konser bitiyor, orkestra şefi gelip elinizi öpüyor, 1. keman yanınızda teşekkür etmek için elinizi öpüyor. Özellikle klasik batı müziğinde bu bir kural gibi oldu artık, bir nezaket örneği. İnanılmaz biçimde eleştirildi, halbuki bir Kürt’ün de İtalyan’ın da Alman’ın da eli öpülebilir, bunda ne gibi bir sorun olabilir diyeceksiniz, ama işte dönemin atmosferine denk geldi. Seçim öncesi olması nedeniyle daha fazla dikkat çekti, ayrıca yeni bir genel başkanın orada olması dikkat çekti. Bu saldırı sadece benimle ilgili değildi onlara yapılmış bir saldırıydı, bu beni de günlerce üzdü. Tehditler aldım, linç edildim, bu kolay bir şey değil. Sessizce bu insanları izlemek zorunda kaldım, en mantıklı yapılabilecek iş diye düşünüyorum. Kim duymak ister ki “Türkiye düşmanı” tabirini kendi için. Öyle bir durum söz konusu olamaz, çünkü müzik yapan kişinin bir düşmanlığı olamaz. Siz zaten müzik yaparak doğruyu, güzelliği, iyiliği, aşkı, sevgiyi, özgürlüğü, barışı anlatmaya çalışıyorsunuz. Nasıl bir düşmanlık olabilir? Bu bir hedef saptırma idi, bunda da başarısız olduklarını düşünüyorum. Kürt halkının da duyarlılık göstermesi beni çok mutlu etti.
‘HALKIMA GÜVENİYORUM’
22 yıldır iktidarda olan AKP politikaları kültür-sanat alanında da pek çok baskıyı beraberinde getiriyor. Kürtçe tiyatro oyunları yasaklanıyor, Kürt sanatçılar gözaltına alınıyor tutuklanıyor… İktidar neden bu kadar korkuyor Kürtçeden ve Kürtlerden?
Çünkü Kürt tarihi, Kürt müziği, Kürt kültürü, Kürt sanatı gerçekten çok değerli, zengin. Belki bu yüzden olabilir diye düşünüyorum, ama bence herkesin korkusu bu, çünkü kültürü zengin olanlar güçlü olan halklardır. Kürt halkı da güçlü bir halk, kendini savunabilen, iradesine sahip çıkabilen, mücadele edebilen bir halk. Adalete güvenen, adaleti isteyen… O nedenle ben halkıma güveniyorum, kim adaletsizliğe uğramışsa onun yanında olacaklarını düşünüyorum, benim yanımda oldukları gibi.
‘HALK KENDİ İSTEĞİNDE KARAR KILDI’
Önemli bir gündem de yerel seçim sonuçları. Kürt illerinde, kayyum atanan her yerde her türlü tehdide, taşımalı seçmenle sonuçları değiştirme girişimine rağmen Kürtler iradelerini yeniden gösterdi, kayyum politikalarına geçit vermedi. Bir yandan “Kürt sonununun barışçıl çözümü” çağrıları yapılıyor, bir yandan iktidarın Kürtlere yönelik “intikam alma”, “hizaya çekme” tutumu baskın, gözaltı, tutuklamalar devam ediyor. Tüm bu süreci nasıl izliyorsunuz?
Bir Kürt olarak tabii ki gördüğüm bu sonuç karşısında memnun olduğunu söyleyebilirim, çünkü halk ne istiyorsa olmalıdır, çünkü belediyecilik budur, bunu göstermeli. Halkın tercih ettiği, istediği belediyecilik anlayışı olmalı ki buna da karar kıldılar. Ben de destekledim, Van'da olduğu gibi. Doğru olan da budur, adalet de onurlu olan şey de budur.
‘SANATIM GELECEK NESİLLERE MÜCADELE KAYNAĞI OLSUN’
Gençlere, bu alanda sizi örnek alanlara sanatınız nasıl bir katkı ortaya koyacaktır?
Bir meslekte, sanatta, kültürde olan kişiler her zaman o işten en fazla etkilenen kişilerdir olumlu olumsuz. Daha sonraki kuşaklar bu olumsuz şartları bildikleri için kendilerini bir şekilde koruma altına alabiliyorlar ya da bu deneyimler onlara aktarılmış oluyor. Benim bulunduğum konumdan bahsedersek eğer birçok insana mücadele kaynağı olacaktır, ilham verecektir. Tabii ki sanatlarında ilerlemeleri için bir yol olacaktır diye düşünüyorum o nedenle bu şekilde devam edeceklerdir.