Türkiye’nin futbol renkleri (1): Büyükekşi’nin ‘Yeşil Dönemi’
İktidara gücü yetmeyen Büyükekşi’ye vurdu. Bunlar akıllı adamlardı. Birkaç ay sonra vergi silme ve borç yapılandırma için yine Saray kapısında el pençe divan duracaklarını biliyorlardı.
Fotoğraf: Adem Kutucu/AA
Suat Başar ÇAĞLAN
Büyük sanatçıların yaşamını farklı dönemlere ayırmak adettendir. Nasıl ki İspanyol Ressam Pablo Picasso’nun Mavi Dönemi varsa, futbolumuzun son büyük sanatçısı Mehmet Büyükekşi’nin de Yeşil Dönemi var. İki yıllık görkemli yolculuğa gelin yakından bakalım.
SANATÇININ ADAM GİBİ ADAM OLARAK PORTRESİ
Büyükekşi doğru altyapıdan yetişti. Yeni Türkiye’de sağlık bakanının özel hastane zinciri, turizm bakanının otel silsilesi olurdu. Ayak topunu yöneteceksen de ayakkabı firman olacaktı. Batık Gaziantepspor’un yerine türetilen Gaziantep FK’ye başkanlık etmişti. Belki futbola ilgisi zayıftı, muzır aplikasyonlarla teşrikimesaisi konuşuluyordu, hatta Türkiye İhracatçılar Meclisi başkanıyken Reza Zarrab’a ödülünü peşin vermişti ama olsun. O kadar kusur, kayyum atanmış Boğaziçi rektöründe de olurdu.
16 Haziran 2022’deki kongreye tek aday olarak girdi. Koltuğa kondurulduğu andan itibaren çağına damgasını vurmakta kararlıydı. Her gerçek sanatçı gibi sarp yolu seçti. Yeşile alerjisi olan iktidarın atadığı kişi olarak Türk futbolunu yeşile boyadı.
İlk fırça darbesi 18 Ağustos’ta geldi. İstanbul’un yeşil köşesi Riva’daki Merkez Hakem Kurulu seminerinde, kendisi gibi Saray meftunu olan Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’ye celallenip yumruğunu masaya vurarak algoritmaya dayalı hakem tayinini savundu.
Eylül başında Riva’nın yeşili az kalsın kırmızıya dönecekti. Silahlı saldırıda TFF binasına iki kurşun isabet etti. Saldırganlar bulunamadı.
Günler sonra yeşil saha karıştı. Ankaragücü-Beşiktaş maçında sahaya giren biri Cenk Tosun’a saldırdı. Josef de Souza karşılık verince ceza aldı. Saldırgan serbest kaldı.
Mart 2023’te Yeşil Bursa’nın serbest düşüşteki göz bebeği Bursaspor’un tribünlerinde bulunan öfkeli gençler, Amedspor’u 1990’lardaki saldırganı bulunamayan cinayetlerin simgesi Beyaz Toros ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım posterleriyle karşıladı. Ev sahibine verilen dokuz maç seyircisiz oynama cezası yediye indirildi.
BİR BAŞYAPIT: SÜPER LİG 2023-24
Büyükekşi’nin ustalık eseri ise 2023-24 sezonu olacaktı. Cumhuriyetin 100. yılında dehasını konuşturup Süper Kupa maçı için avcı yeşili Suudi Arabistan’ı seçti (Sonradan kahramanlaşan iki kulüp de onay verdi). Şampiyonlar Ligi finalinin oynanacağı Atatürk Olimpiyat Stadı’nın çimlerini ele güne ayıp olmasın diye gıda boyasıyla limoni yeşile boyattı.
Başkanın başrolü kapmasından endişelenen Türk futbolunun dev aktörleri de tabloya kendi yeşillerini katmadan duramadı. Fatih Terim, “Seçil Erzan Fonu” meselesinden Atina’nın yeşili Panathinaikos’a sığındı. Transfer pazarlığı halkımıza Dominik yeşilini sevdiren Acun Ilıcalı’nın fakirhanesinde yapıldı. Tesadüf bu ya, Erzan’a katbekat fazlası alınmak üzere verilen paralar da yeşil Amerikan dolarıydı.
Ankaragücü başkanı ‘Ben de varım’ deyip hakem yumrukladı. Çok sinirlenen Büyükekşi, ligi süresiz (üç gün) erteledikten sonra hakemlerin eline birer yeşil saplı çiçek tutuşturup ‘Yola devam’ dedi. Çağrıyı duyan İstanbulspor başkanı ertesi hafta takımı sahadan çekti.
Trabzonspor-Fenerbahçe maçında konuk takım oyuncularına 90 dakika yabancı madde (bozuk para, su şişesi, çello) yağdı. Son düdükle holiganlar içeri daldı. Ülkedeki en gergin maç için polis göndermeye tenezzül edilmemişti. Tarife değişmedi: Saldırganlar serbest kaldı, futbolcular ceza aldı. Ev sahibine yönelik nazik yaptırımlar, yeşil Karadeniz’de yerel seçim öncesi tat kaçmasın diye hafifletildi.
Yemyeşil İskoçya’dan gelmiş Eski Hakem Hugh Dallas’ın genç meslektaşlarına verdiği eğitim basına sızdı. Başkan hakkaniyetini gösterip “Az sızmış” diyerek videonun tamamını yayımladı.
Hac farizasını birkaç yüz kilometreyle kaçıran Süper Kupa, nihayet peygamberler şehrine, sarı-yeşil Şanlıurfaspor’un stadına geldi ama bu kez de çiçeği burnunda adalet mücahidi Ali Koç ikna olmadı. U19 takımıyla çıkan Fenerbahçe ilk dakikadaki golün ardından sahadan çekildi. Organizasyon kendine yakışır bir antrenman ve kutlamayla sona erdi. Normalde bu skandallardan tek bir tanesi on başkanı götürmeye yeterdi ama Büyükekşi direndi. Yerli ve milli söyleminin sonu yabancı VAR hakemleri oldu.
SEN YOKSAN HER ŞEY EKŞİ
Yanlış anlaşılmasın. Yönetenler memnun. Siyasettekiler ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan ülkede gönlünce dikkat dağıtıyor. Gezi protestoları sonrası birbirine epey ısınan Üç Büyükler taraftarı da bu dört başı mamur kutuplaştırma politikasına balıklama atladı.
Spordakilerin de keyfi yerinde. Dış görünüşü dahil her şeyiyle dalga geçilerek yaka paça gönderilmişken dört yıl sonra sırf iktidara yakınlığı sebebiyle tapu kadastro işleri için apar topar geri getirilen Dursun Özbek ve mutasavvıf-müteahhit prensi Erden Timur, çimento altından su yürütmeye devam etmek için Büyükekşi’ye verip veriştirdi. Sınıfını şaşıran öğrenci gibi 55’inden sonra muhalifliğe merak salan ve ne kadar cesur bir patron olduğunu altyapıdaki çocukları ezeli rakibinin önüne atarak gösteren Ali Koç, tarihin en başarısız Fenerbahçe başkanı olduğu duyulmasın diye Büyükekşi’ye bağırdı.
Her falsosunu ezan-bayrak çalımıyla örtmeye alışmış Trabzonspor yönetimi devletiyle -hele bu devletiyle- zaten karşı karşıya gelmezdi. Beşiktaş’ta yeni yönetim sportif fiyaskolardan başını kaldıramadığı için topa fazla giremese de Çebi döneminde onlar da bir yandan TFF’ye hiddetlenip bir yandan Ankara’ya kostaklanmaktan geri durmamış, geçen yıl deprem zamanı “Puanımı verin!” diye mızıklanmıştı.
Velhasıl, iktidara gücü yetmeyen Büyükekşi’ye vurdu. Bunlar akıllı adamlardı. Birkaç ay sonra vergi silme ve borç yapılandırma için yine Saray kapısında el pençe divan duracaklarını biliyorlardı.
Temmuzda seçim var. Büyükekşi ise hâlâ formunda. Seçimler sorulunca, kendisi gibi sağ siyasete gönül vermiş merhum reisicumhur Süleyman Demirel’in gözlerini yaşartacak bir şairanelikle, “Aday değiliz, aday değil de değiliz” buyurdu.
Gerçekler ise o kadar şiirsel değil. Başkanın Türkçeye attırdığı taklaların sebebi aday olup olmayacağını kendisinin de bilmemesi. Göklerden gelecek kararı bekliyor. Onay çıkarsa bir bakarsınız aynı kulüp başkanları bir kez daha kendisini veya onun başka bir sürümünü seçivermiş.
Öyle ya da böyle “Yeşil Dönem” bitiyor. Gelecek ise taraftarın elinde. Bütün başkanların üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu, kendi menfaatleri için oyunu ve kulüpleri oyuncak ettiğini görüp bir araya gelerek bu danışıklı dövüşe tepki gösterirlerse Picasso’nun Pembe Dönemi gibi yeni bir çağ başlayabilir. Yoksa sonumuz Guernica.