İkiyüzlüleri gerçeklikle yüzleştirmek
Rektörler Amerika'daki benzer olaylara karşı çıkarken, kendi üniversitelerinde uyguladıkları benzer uygulamalardan haberdar değillermiş gibi davranıyorlar.
Columbia Üniversitesi | Fotoğraf: Selçuk Acar/AA
Yaren ŞEKER
Efe KOÇDOĞAN
Ankara Üniversitesi
Son zamanlarda, Amerika'da gerçekleşen Filistin'e destek eylemleri ve bu eylemlerdeki sert polis müdahalesi gündemde. Geçtiğimiz günlerde Amerika’daki Filistin eylemlerine istinaden Türkiye’deki üniversite rektörlerinin sosyal medyadan yaptığı açıklamalar ise bu müdahaleleri kınayan bir tonda olmasına rağmen, Türkiye'deki üniversite gençliği için bu durumun bir ironiden ibaret olduğu açıkça ortada. Üniversite kampüslerindeki baskıcı polis varlığı, öğrencilerin özgür düşüncelerini ifade etme haklarını kısıtlamakla kalmayarak yapılacak olan barışçıl eylemlere müdahale edilmektedir. Ancak aynı rektörler Amerika'daki benzer olaylara karşı çıkarken, kendi üniversitelerinde uyguladıkları benzer uygulamalardan haberdar değillermiş gibi davranıyorlar. Bu durum, sadece bir ikiyüzlülük değil, aynı zamanda üniversite gençliğinin içinde bulunduğu zorlu politik ortamın da bir yansımasıdır. Türkiye özelinde üniversite gençliğinin içinde bulunduğu otoriter ve kısıtlayıcı ortamlar yokmuş gibi davranarak hatta görmezden gelerek gençlik mücadelesi yok sayılıyor. Bu doğrultuda gençlerin hem sosyal yaşamları kısıtlanıyor hem de fikirlerini özgürce dile getirme hakkı gasp ediliyor.
İKİYÜZLÜLÜĞÜ AFİŞE ETMEK
Üniversite gençliği, Filistin'e olan desteğini cesurca ifade etmekten çekinmese de yaratılan bu siyasi baskı ortamında devletin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya geliyor. Oysaki üniversiteler fikirlerimizi rahatça dile getirip bu doğrultuda hareket edebileceğimiz koşulları sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük Türkiye’de sağlanmamakla kalmıyor aksine yurtdışında yapılan eylemlere müdahaleler kınanıyor. Peki kim tarafından kınanıyor? Tabii ki de kendi üniversitelerimizde bizlere yasak ve baskı uygulamaktan çekinmeyen rektörler tarafından. Bu yasak ve baskı rejiminde yapılan eylemlerden biri de İstiklal caddesinde isteklerini korkusuzca dile getiren gençlerdi. Bu eyleme sert müdahalelerde bulunuldu. Daha sonra ise Hakan Fidan tarafından yapılan bir basın açıklamasıyla 56 ürünün İsrail’e ticaretinin durdurulduğu söylendi. Böylece 7 Ekim 2023’ten bu yana ticari ilişkileri kesmemekte direten AKP hükümeti yaşanan baskılar ve eylemler sonucu önce ticari ilişkilerde kısmen bir kısıtlama getirirken ardından 2 Mayıs 2024 akşamı ticari ilişkilerin tamamen durdurulduğunu açıkladı. Hükümet, İsrail ile olan ticari ilişkileri kesmek yerine, baskılar sonucunda bu ilişkilerde azalmaya gitmiş ve daha sonrasında AKP hükümeti kendi tabanından da gelen baskı neticesinde (bu baskıların en büyük dayanağını AKP’nin seçim yenilgisi olarak da okumak mümkün) ilişkileri hem ihracat hem ithalat noktasında durdurmak zorunda kalmıştır. Türkiye tekrar ticari ilişkilere başlama şartı olarak İsrail hükümeti Gazze'ye kesintisiz ve yeterli insani yardım akışına izin vermelidir açıklamasında bulundu.
Bizler üniversite gençliği olarak bu ikiyüzlülüğü ve antidemokratik uygulamaları görmezden gelmemeliyiz. Üniversite kampüslerimizdeki özgürlük mücadelesini sürdürmek ve Filistin'e olan desteğimizi cesurca ifade etmek, bizlerin sorumluluğudur. Ancak bunu yaparken, siyasi baskılara karşı da dik durmalı ve gerçekleri görmekten asla kaçınmamalıyız. Filistin'in yanında durmak, sadece bir slogan değil, aynı zamanda bir adalet mücadelesidir. Üniversite gençliği olarak, bu mücadeleye aktif bir şekilde katılmalı ve gerçeklerle yüzleşmekten asla kaçınmamalıyız.