08 Mayıs 2024 07:00

Amfiler de yemekhane de bizimdir!

Topluluklar, içerisinde bulunduğu baskıdan dolayı yaygınlaştırma ve büyütme noktasında geri durursa kendisi için başka baskıların kapısını aralamış olur.

Fotoğraf: Instant Google Street View

Paylaş

Aslı

Hacettepe Üniversitesi

 

Hacettepe’de yıllarca düzenlenmeyen festivaller bu sene öğrencilerin, toplulukların düzenleyiciliğinden çok uzak bir şekilde rektörün okulun “marka değerini” yükseltme hedefleriyle düzenleniyor. Konu sermayenin ve onu temsilen rektörün taleplerine uygun bir festival olunca iki üç tane ünlü isim getirip kampüs dışına HÜFEST için bilet satışı da anlaşılır kalıyor tabi. HÜFEST için yapılan açıklamanın ardından çok geçmeden rektörlüğün, Amfi Tiyatro’nun 25 Mayıs’ta düzenlenecek konserlerle bir şirkete gelir kapısı olması için kiralaması ve birkaç gün sonra yemekhanemize zam gelmesi gibi gelişmeler birbirini izledi. Barınma, beslenme, ulaşım gibi en temel ihtiyaç ve haklarımıza ulaşmak olanaksızlaştırılıyorken şirketlerin cebi bizim amfilerimizi kullanarak dolduruluyor. 3 Mayıs tarihinde üniversitemizin sermayenin ihtiyaçlarına açılmasına, temel haklarımızın dahi geriletilmesine karşı bizim kararlarımızla işleyen demokratik bir üniversite, parasız eğitim ve bu bağlamlarda zamların geri çekilmesi, 25 Mayıs’ta yapılacak konserlerin iptal edilmesi gibi taleplerimiz için bir araya gelerek rektörlüğe yürüdük.

SERMAYE VE REKTÖRLÜK İLİŞKİSİNİ BÜTÜNLÜKLÜ ELE ALMALIYIZ

Hacettepe’de uzun bir zaman sonra ilk defa bu kadar kitlesel ve güçlü bir eylem gerçekleştirdik. Eylem anındaki coşku hepimize bulaşıyor, “sermayeye değil eğitime bütçe!”, “öğrenciye zam, şirketlere rant!”, “parasız, bilimsel, demokratik eğitim!” sloganlarımız tek ve gür bir sese dönüşerek hepimizi birleştiriyordu. Eylem için toplanan kalabalığın bir türlü dağılmak istememesi ve herkesin ilerleyen dakikalarda yaratıcılığını arttırarak yeni sloganlar türetmesi başlattığımız bu eylemliliğin devamının geleceğinin bir göstergesi gibi. Eyleme katılmayan arkadaşlarımızın duymadığı için sitem ettiği, haberi olsaydı geleceğini söylediği yüzlerce örnekle beraber eyleme katılanların devamında ne yapabileceklerini hararetle konuştukları tartışmalar doğmaya devam ediyor. Karşımızda haklarını kazanmak için ısrarlı duran bir kitle var. Ancak önümüzdeki süreçte haklarımızı kazansak da kazanamasak da bu heyecanın ve talep mücadelesinin sönümlenmemesi için belli tartışmaları yürütmemiz gerekiyor.

Öne çıkarmamız gereken tartışmalardan biri, rektörlüğün okulu rant kapısına çevirmek istemesinin güvenlik veya gürültü endişelerinden daha tehlikeli bir hal alıyor olmasıdır. Kampüs dışından insanların kampüse girmesinin şiddetin ve tacizin arttığı bu dönemde özellikle genç kadınlar tarafından büyük bir tehlike olarak algılanması ve buna karşı güvenli kampüs talebinin öne çıkarılması elbette ki en haklı sorun ve talebimizdir. Ancak belirttiğim tartışmada öne çıkarılan bu talebe daha çok sarılıp savunmak istiyorsak güvensiz kampüsü de niteliksiz yurt ve yemekhaneleri de yaratan üniversite ve sermaye iş birliğini göz ardı etmeden, ikinci plana atmadan tartışmalıyız. Sorunu onu yaratan nedenden ayrı olarak ele aldığımızda çözüme gidebileceğimiz yollardaki çeşitliliği de kaybederek hızlıca “bir şeyler yapıyoruz ama hiçbir şey değişmiyor” umutsuzluğuna düşebiliriz. Meselenin yalnızca görünürde bizi en çok etkileyen kısımlarını ele alma tutumu ve bütünlüklü bakmama halimiz, talep mücadelemizi yalnızca ani parlayıp sönen bir durumdan çıkartarak büyütme, istikrarlı sürdürme ve kalıcı kazanımlara dönüştürme noktasında engeller oluşturabilir. Bugün toplulukları çeşitli yasaklarla baskılayanların, kadınlar için güvensiz bir kampüs ortamı yaratanların, ekonomik baskının altında öğrencisini ezdirenlerin politikası sermayenin kâr politikalarıyla at başı gidenlerin politikasıdır. Emeğiyle hayatı var eden bizlerin, amfileri toplulukları dolduran öğrencilerin, akademisyenlerin, üniversite emekçilerinin karşısında duran da kârını artırmak, devamlılığını sağlamak için var olan sermaye sınıfının politikalarından başka bir şey değildir. Bu politika toplulukları baskılar çünkü bir araya gelebileceğimiz alanları kısarak haklarımızı daha rahat geriletmenin ihtiyacını karşılarlar. Haklarımızı geriletirler çünkü üniversiteler, amfiler, kampüsler bizim değil sermayenin olduğu zaman onlar için daha kazançlı olur.

GERİ ÇEKİLMEDEN, HAKLARIMIZ İÇİN MÜCADELEYE

Haklarımızı geriletmeye devam etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Taleplerimizi daha yüksek bir sesle söylemememiz için karşımıza çeşitli baskılarla çıkmaya devam edeceklerdir. Eylem sırasında tutanak tutmakla tehdit edenler yarın belki tutanak kağıtlarıyla kapımıza dayanacaktır. Ancak topluluklar, içerisinde bulunduğu baskıdan dolayı yaygınlaştırma ve büyütme noktasında geri durursa kendisi için başka baskıların kapısını aralamış olur. Okulumuzun toplulukları ve öğrencileri için kullanılmayan alanlarının sermayeye açıldığı bu düzlemde dahi soruşturma açarız baskısıyla geriye çekilirsek daha büyük çıkmazların içerisinde kendimizi bulabiliriz. Hacettepe öğrencisinin apolitik veya mücadeleden kaçan bir halde olduğunu vurgulayan söylemlerini yenilgiye uğratan birlikteliğimizi bozmadan şimdi önümüzdeki süreci planlayarak fakültelerde ve bölümlerde forumlar, tartışma alanları oluşturarak bu birlikteliği düzenli bir araya gelerek talep mücadelesini büyütecek komitelere, temsilciliklere dönüştürmeli ve mücadele hattını birlikte çizmeliyiz. Hacettepe festivallerini, şenliklerini birlikteliğimizle var edebilmek ve taleplerimizi kazanabilmek için tüm toplulukların ortak taleplerimiz etrafında bir arada dayanışmasını bileşenleriyle beraber büyütelim.

ÖNCEKİ HABER

İskoçya’nın yeni başbakanı John Swinney oldu

SONRAKİ HABER

Biz karşı gelmedikçe onlar üstümüze gelmeye devam edecekler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa