Genç intiharları neden politiktir?
Bireylerin yaşadığı umutsuzluk ve çaresizlik duyguları, siyasi ve ekonomik sistemlerin başarısızlıklarını yansıtır.
Enes Kara
Barış KOÇ
İstanbul Üniversitesi
“İntihar da anksiyete de depresyon da içinde koşturduğumuz alanlardan değerek kapımızı aralıyor. Hepimiz ölüyorsak bu kişisel bir bunalım değildir.”
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 700 bin intihar vakası yaşanmakta olup, bu vakaların %77'si düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2019 verilerine göre, intiharlar özellikle 15-29 yaş aralığında dünyada en fazla kayba yol açan dördüncü ölüm sebebidir. Geçtiğimiz birkaç yıl ise Marmaray, metro istasyonları ve öğrenci yurtları gibi toplu alanlarda gerçekleşen intihar vakaları birçok kez medyada yer aldı. Bu sıkça gündeme gelen intihar haberleri, Türkiye'de gençlik intiharlarının artması endişelerini de beraberinde getiriyor.
Türkiye'nin yakın geçmişi trajik bir şekilde genç intiharları ile doludur. Bu intiharların ardında yatan nedenlerin karmaşıklığı ve toplumsal boyutu, sadece bireysel değil, aynı zamanda politik bir bakış açısıyla ele alınmayı gerektirir. Birçok intihar vakası, toplumsal eşitsizliklerin, ekonomik güçsüzlüklerin, siyasi baskıların ve sosyal dışlanmanın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu tür olumsuz koşullar altında, bireylerin yaşadığı umutsuzluk ve çaresizlik duyguları, siyasi ve ekonomik sistemlerin başarısızlıklarını yansıtır.
İNTİHARLAR BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSALDIR
Bizlere geleceksizlik, yoksulluk ve insan onuruna aykırı bir yaşam sunan kapitalist sistem içindeki intiharları politikadan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Tam da bu noktada, toplumsal acılarımızı ve sistemin yarattığı krizleri gözlerden uzaklaştırmak için “yas” kavramı, bireyci bir anlayışla manipüle edilir. Neoliberal yaklaşım, bireyin iç dünyasına odaklanarak, sistemin yapısal sorunlarını ve toplumsal adaletsizlikleri göz ardı etmemizi sağlar.
Bu “yas” kavramı, sorunun bireyin iç dünyasında olduğunu kabul etmemizi ister. Üzüntüyü ve acıyı sadece kişisel meseleler olarak görüp, dışa vurmayı değil içe atmayı teşvik eder. Böylece, sistemin yarattığı adaletsizlikleri ve çözümsüzlükleri bireyin “psikolojik sorunları” olarak görmemizi sağlar. Bunun nedenini bu sistemin her şeyi bireyselleştirme çabası olarak görmek mümkün. Bunun sonucunda gençler olarak yalnız ve çaresiz hissettiriliyoruz. Ancak intihar sadece bireysel bir mesele değildir ve bireyin ruh sağlığı sorunlarına indirgenemez.
İNTİHARA SÜRÜKLEYEN SİSTEME KARŞI MÜCADELEYE
“Kişinin yaptığı ve ilk bakışta sadece kişisel yaratılışını dışa vurur görünen hareketler, gerçekte, dışa vurdukları toplumsal durumun uzantısından başka bir şey değildir.” Émile Durkheim'ın İntihar eserinden bu alıntı, intiharın yalnızca bireysel bir karar gibi algılanmasına karşın aslında toplumsal çöküntü ve yozlaşmanın bir sonucu olduğunu ortaya koymaktadır.
Gençlik, sistemin yarattığı bireyselleşme ve yalnızlaşma gibi etkilerden en fazla etkilenen kesimdir. Kapitalizm, gençlerin dinamizmini ve üretkenliğini kullanarak rekabete sürüklerken, aynı zamanda geleceksizlik ve işsizlik gibi krizlerle yüzleşmelerine neden olur. İnsan ilişkilerinin ticari hale geldiği bu ortamda gençler, bireysel olarak kapitalizme karşı mücadele etmekte zorlanır ve bu da çoğunlukla umutsuzluğa ve yalnızlığa sürüklenmelerine sebep olur. Gençler, kendilerine ve toplumsal ilişkilere yabancılaştıkça, birçoğu hayatlarına son verme noktasına gelirler. Ancak, bu koşullarda biz gençler olarak hayatımıza gözlerini dikmiş bu sisteme karşı değişimin tek yolunun dayanışma, birlik ve mücadele olduğunu bilmeliyiz.