8 Mayıs 2024 08:00

MESEM’de kazanımları pekiştirmenin yolu

Bugünün ihtiyacı; bir araya geldiğimiz durumda “onlara” atfettiğimiz güçten çok daha fazlasına sahip olabileceğimize inanmakla başlıyor.

MESEM’de kazanımları pekiştirmenin yolu

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Eren YÜCEBOY

İstanbul

MESEM programı kapsamında çırak çalıştıran iş yerlerinde son 10 ayda yaşanan 8 iş cinayeti ve bu sayıdan çok daha fazla yaşanan iş kazaları ile birlikte MESEM programı yakın zamanda çokça gündem edildi, bakanlığın çocuk işçiliğe yasal kılıf olarak değerlendirdiği program çokça tartışıldı.

Başta Evrensel gazetesi ve onun gençlik eki Genç Hayat’ta da sıkça gördüğümüz üzere, organize sanayi bölgelerinde yer alan MESEM’ler başta olmak üzere hemen her MESEM’de iş kazası deneyimi çok yaygın. Öyle ki işçilik hayatının henüz ilk yıllarında, 1-2 yılı geride bırakmış birçok çırak hiç değilse birkaç defa kaza kurbanı olduğunu belirtiyor.

MESEM’lerde yaşanan iş kazaları ve cinayetlerinin henüz kamuoyunda bu kadar yer bulur bir gündem haline gelmeden önceki sürece bakacak olursak, programın uygulayıcısı ve pazarlayıcısı olarak konumlanan Milli Eğitim Bakanlığının en temel çabası, yaşanan kazalarda çırağı sorumlu tutmaktı. Bunun üstüne, bu çabanın MESEM programına kayıtlı öğrenciler tarafından da bir karşılık bulduğundan söz edebiliriz. Yaşadığı her olumsuz durumda kendi suçları ve hatalarının kurbanı olduğuna inandırılmış MESEM’liler açısından da yaşanan kazalarda kendi dikkatsizliklerinin bir sonucu olarak değerlendirme eğilimi baskın bir eğilim. Bir diğer eğilim ise yine ülkede yaşanan her iş kazası ya da cinayetinde “kader” ya da “fıtrat” söylemleriyle durumun sorumluluğunu üstünden atmaya çalışan iktidarın dilinden besleniyor. MESEM programına kayıtlı öğrenciler sanayide çalışıyor olmanın “normali” olarak görüyorlar yaşadıkları kazaları.

MESEM PROGRAMININ YAPISAL SORUNLARI AÇIĞA ÇIKIYOR

Elbette, kazaların ve iş cinayetlerinin sistematik bir nitelik kazandığı bugünün durumunda, sorumluluğun tek başına bir çırakta aranması değil de sorunu daha yapısal bir sorun olarak tespit edip programın kendisini tartışmaya açmak daha akılcı olan bir tutum. Son zamanlarda MESEM’lerin daha fazla gündem haline gelmesiyle birlikte daha akılcı olan bu tutumdan yana tavır alan çevrelerin sayısı da oldukça arttı. Böylece, MESEM programı sadece iş kazaları ya da cinayetleriyle birlikte anılan bir program olmanın ötesine geçen bir şekilde tartışmaya açıldı. Programın toplamının teşhiri ve iptal edilmesi talebi artık daha görünür bir talep haline geldi.

Emek Gençliği, bugün bu talebin en görünür ve iddialı taşıyıcısı olarak konumlanıyor. MESEM programının iptali, nitelikli mesleki eğitim ve mesleki eğitim gören öğrencilere burs imkanının sağlanması biçiminde formüle edilen talepler bugün birçok siyasi partinin, sendikanın, kurumun da ortaklaştığı bir formül haline gelmiş durumda. Evrensel ve daha pek çok gazetenin MESEM programını teşhir eden haberleri, yayınlanan basın metinleri, kent meydanlarında ya da sanayi bölgelerinde yapılan kimi eylemlerle birlikte artık bu taleplerin daha görünür hale geldiğinden söz edebiliriz.

GÜÇLÜ MÜCADELE OLMADAN KAZANIMLAR SINIRLI KALIR

Böylelikle, programın iptaline yönelik bu çaba kısmi kazanımları da bugünden elde etmiş durumda. Sıralanan talepler henüz karşılanmış olmasa dahi talebin güçlü biçimde dillendirilmesi ile birlikte bakanlığın tedirginlikle harekete geçtiğini görmek mümkün. Örnek olarak bu zamana kadar hiç yapılmamış işçi sağlığı eğitimlerinin bugün kimi MESEM’lerde başlamış olması ya da iş yerlerine yönelik yapılan denetimlerin sıklaşmış olması gibi bakanlık hamleleri sıralanabilir.

Bununla birlikte görmek gerekiyor ki programın teşhiri, taleplerin daha güçlü biçimde dillendirilir olmasına rağmen, MESEM programına kayıtlı öğrencilerin büyük çoğunluğu henüz bu talepleri kendi talepleri olarak sahiplenmiş ve bu taleplerin hayat bulması için mücadeleye atılmış durumda değil. Şüphesiz ki programın mağduru olan öğrenciler mağduriyetlerini ortadan kaldıracak biçimde mücadeleye dahil olmadıkları koşulda taleplerin tam anlamıyla kazanılması da mümkün değil.

Bir şeylerin değişebileceğine dair inançsızlık MESEM öğrencilerinin mücadeleye dahil olma konusundaki kaygılarını oluşturan sebeplerden biri. Ama bugün değişen koşulları görmeye daha çok ihtiyacımız olan bir dönem. Çünkü, değişmez denen şeylerin de değişebileceğini gösteren kimi emareler mevcut. Yukarıda sıraladığımız şekilde, henüz MESEM öğrencileri kendi taleplerinin örgütleyici haline gelmedikleri koşulda dahi bakanlığa adım attırabildiğimiz bir durum söz konusu. Bu durumdan daha fazla sonuç çıkarmaya ihtiyacımız var. Asla değişmeyecek ve yenilgiye uğratılamayacak kadar güçlü görünen “kaderimiz” ve o kaderi yazan “kimseler”; aslında güçlerini bizim onlara atfettiğimiz “yenilmezlik, değişmezlik” imajından alıyor. Bugünün ihtiyacı; bir araya geldiğimiz durumda “onlara” atfettiğimiz güçten çok daha fazlasına sahip olabileceğimize inanmakla başlıyor.

Bu ülkenin çocuklarının emeği, patronların daha fazla zenginleşebilmesinin bir aracı haline getirilebilecek kadar güçlü ve patronlar açısından kaçınılmaz hale gelmiş bir ihtiyaçsa; aynı çocukların bir arada oldukları zaman elde edebilecekleri güç, onları alt etmenin olanaklarına da sahip demektir!

Evrensel'i Takip Et