Şi Cinping Fransa, Sırbistan ve Macaristan'ı ziyaret etti: Çin’in AB planı tutar mı?
Şi’nin Paris ziyaretinin iki önemli sonucu: Ukrayna savaşında alacağı rol ve Avrupa ile ticari iş birliğine devam etmesi. Bu iki konuya bakıldığında Şi’nin “Kazan-kazan” planının tuttuğu söylenebilir.
Fotoğraf: Ümit Dönmez/AA
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Emperyalist devletler arasında ekonomik ve rekabetin kızıştığı, buna bağlı yeni müttefikler kazanma ekseninde hamlelerin yapıldığı şu sıralar Çin Devlet Başkanı Şi Cinping pazartesi günü Avrupa turuna çıktı. İlk durak AB’nin en önemli askeri gücü Fransa idi. Ardından AB ve NATO ile ilişkili olmalarına rağmen Çin ve Rusya ile de iyili ilişkiler sürdürmeye çalışan Macaristan ve Sırbistan’a gitti.
Kısa bir süre önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz da kalabalık bir tekel yönetici heyetiyle birlikte üç günlük bir Çin ziyaretine çıkmıştı ve gezinin son gününde Şi ile bir araya gelmişti. Şi-Scholz görüşmesinde çıkarlar temelinde iş birliği öne çıkmıştı. Ne de olsa Çin, Alman ekonomisi için uzun bir süredir hem ihracat hem de ithalat açısından birinci sırada yer alıyor. Ziyaret kapsamında her iki taraf da ilişkileri gerecek bir açıklama yapmaktan kaçınmıştı.
FRANSA’DAN AB MESAJI
Şi, Avrupa turu hazırlıkları yaptığı sırada Scholz, geçen hafta perşembe günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ziyarete gitti. Alman basınında yer alan haberlere bakılırsa bu kısa ziyaret sırasında Şi’nin Fransa’ya yapacağı ziyaret de ele alındı. Bu kapsamda son anda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Şi’nin ziyareti sırasında Maron’un yanında olacaktı. Sonunda öyle de oldu. Anlaşılan Macron ve Scholz, Şi’nin karşısında tek tek ülkeler olarak değil de AB olarak çıkmayı tercih etmiş. Böylece ABD’den sonra ekonomik ikinci büyük güç olan Çin’e AB’nin de “Üçüncü büyük güç” olduğunun mesajı verildi.
Fransa’nın Mao liderliğinde gerçekleştirilen devrimden sonra kurulan Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkilerin kurulmasının 60. yılı vesile edilerek yapılan ziyarette Şi’nin planı Fransa’nın da içinde yer aldığı AB’nin, pek çok konuda ABD ile ortak hareket etme yerine önce ‘kendisi olmayı’ sonra da ‘kendisinden yana’ olmayı teşvik etmekti.
Bu ziyaretten kısa bir süre önce ikinci kez Sorbonne Üniversitesi’nde bir konuşma yapan Macron, AB’nin her açından ayrı bir güç olması çağrısında bulunmuştu. İlk konuşmasında da AB’nin NATO’dan bağımsız bir askeri güce sahip olması gerektiğini ilan etmişti. Ardından da “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklamasını yapmıştı.
Yaptığı çıkışlarla ABD’ye fazla bağımlı olmamak için NATO’nun askeri kanadından Fransa’nın çıkmasını sağlayan General Charles de Gaulle’yi anımsatan Macron, öyle anlaşılıyor ki yapmak istediklerinin hiç birisini yapmadan cumhurbaşkanlığı süresini tamamlayacak. Daha iki yıl süresi var, ancak uluslararası ilişkilerdeki durum Fransa’nın ayrı bir güç halinde hareket etmesinin koşullarının olmadığı ortada.
ÇİN’DEN RUSYA BEKLENTİSİ
Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlarda ABD’nin peşine takılan Almanya ve Fransa öncülüğündeki AB, şimdi de Çin’den Rusya üzerindeki nüfuzunu kullanarak pazarlık masasının kurulmasını istiyor. Şi’nin ziyaretinden en büyük beklentilerden birisi bu idi.
Bu beklentilerle 15-16 Haziran’da İsviçre’nin ev sahipliğini yapacağı Ukrayna Barış Konferansı’na katılacak olan Çin, burada belirleyici bir aktör olarak dünya siyasetindeki ağırlığını hissettirme niyetinde. Rusya da kazanımlarını koruyarak masaya oturma amacında. Bu durumda asıl sorun Ukrayna’nın toprak kaybını göze alamayan Batı cephesinde…
Buna rağmen konu, tamamı olmasa da AB’yi kısmen ya da parçalayarak ABD’den uzaklaştırma Çin’in “gizli ajandası”sında duruyor. Bu konuda kısmen ayrı davranma potansiyeli taşıyan Fransa ile daha yakın bir ilişki geliştirme eğilimi de sürebilir. Bunun için ekonomik olarak avantajlar sağlayacak kimi adımlar atılabilir. Şi en son 2019’da Fransa’yı ziyaret etmişti. Macron da geçen yıl kalabalık bir heyetle Çin’e bir ziyaret düzenlemişti. Almanya, pek çok konuda ekonomik çıkarları nedeniyle ABD’den ayrı davranma eğilimi gösterse de tarihsel nedenlerden ötürü iş gelip karar aşamasında dayandığında rotayı yine ABD’ye çevirme özelliği taşıyor. Rusya politikası ve Ukrayna savaşı bunun en somut örneği.
Şİ’NİN FRANSA’YA VERDİĞİ ÖNEM
Şi, bu nedenle aradaki çelişkileri de kullanarak Fransa’ya daha fazla önem verebilir. Scholz’un alelacele yaptığı Paris ziyaretinin arkasında da bu endişe olduğu ifade ediliyor. Yine Macron ve Scholz’un Çin ve ABD arasındaki rekabetten AB’nin mağdur olmaması için bir çıkış yolu arandığı da basında yazılanlar arasında. Zira, ABD’de yıl sonunda yapılacak seçimlerden sonra Donald Trump’ın kazanması durumunda Pekin-Washinton arasında tansiyonun artacağı, dolayısıyla Berlin-Paris hattında ortak bir askeri gücün kurulması yönünde hamlelerin yoğunlaşacağı da şimdiden hesaba katılıyor.
Alman basınında Şi’nin Paris ziyaretinden iki önemli sonuç öne çıkarıldı: Birincisi: Çin, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya askeri destekte bulunmayacak ve Paris’te bu yaz yapılacak Olimpiyat oyunları öncesinde ateşkes için elinden geleni yapacak. İkincisi: Ticarette iş birliğine devam edecek. Sadece bu iki konuya bakıldığında Şi’nin “Kazan-kazan” planının tuttuğu söylenebilir.
ASIL BÜYÜK HAMLE SIRBİSTAN VE MACARİSTAN’DA
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Paris’in ardından Avrupa’nın diğer önemli başkentleri Berlin, Brüksel, Madrid ve Roma’yı teğet geçerek Belgrad’a doğru yola çıktı. 1999’da NATO’nun Çin’in Belgrad Elçiliğini bombalaması, çok sayıda insanın öldürülmesinin 25. yılı vesilesiyle yapılan ziyarette Sırbistan ile Çin arasında tam 30 ayrı anlaşma yapıldı.
Çin, Avrupa’da ayağını en sağlam bastığı yer olarak son yıllarda öne çıkan Sırbistan’a alt yapı inşası için pek çok mali destek verecek. Böylece, Sırbistan Balkanlar’da önemli bir ticaret koridoru haline gelecek. Çin’in işlettiği Yunanistan’ın Pire Limanından Sırbistan üzerinden Avrupa’ya mal taşınacak. Keza Belgrad-Budapeşte arasında inşa edilecek hızlı tren yolu da bu projenin bir diğer ayağı. Çin ile Sırbistan arasındaki ilişkiler bu nedenle “Demirden dostluk” olarak tanımlanıyor. Sırbistan Tayvan’ın Çin’e ait olduğunu da savunuyor. Ayrıca, elektrikli araç aküsü yapımında kullanılan lityum rezervlerine sahip.
Çin’in Avrupa’daki bir diğer sağlam müttefiki ise Macaristan’ın sağcı lideri Viktor Orban. NATO ve AB üyesi olan Macaristan son yıllarda Rusya ve Çin ile yakın ilişkiler geliştirdi. Bu nedenle de bu iki ülkenin Batı ittifakındaki “Truva atı” olarak da nitelendiriliyor.
Şi’nin Avrupa turunun son durağı olan Macaristan önümüzdeki süreçte adeta “Avrupa’daki Çin” olmaya aday görünüyor. Şi’nin çarşamba günü yaptığı ziyarette bir kez daha devasa yatırım planları yapıldı. Bunların başında Macaristan’ın Çin’in Yeni İpek Yolu (Kuşak-Yol) projesine dahil olan ilk ülke olması.
AB karşı çıkmasına rağmen Macaristan, kapılarını Çin’in doğrudan yatırımları için açmış durumda. Geçtiğimiz ocak ayında dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi Çinli BYD tekeli, Avrupa’daki ilk büyük fabrikasını Güney Macaristan’da kuracağını açıkladı. Şirketin Macaristan’daki yatırımları Avrupa’daki tekellerin tepkisini çekti. Birçok Çinli elektrikli otomobil üreticisi, Avrupa pazarını daha iyi tanımak ve ticaret tarifelerinden kaçınmak için Avrupa’da üretim yapmayı hedefliyor.
Diğer Çinli elektrikli araç üreticileri de İspanya, İngiltere ve Polonya’da fabrikalar kurmayı planlıyor. Bu nedenle Çin’in Avrupa’daki otomobil pazarına girmek için Macaristan üzerinden attığı ilk adım önemli. Bunu önlemenin planlarını yapan Avrupa Komisyonu, Çinli elektrikli araç üreticisi tekellere yönelik bir soruşturma başlatmıştı. Bu temelde AB’nin Çin mallarına önümüzdeki dönemde yüksek gümrük vergileri getirmesi gündemde.