09 Mayıs 2024 05:00

Bebekler yoksul doğuyor, iki çocuktan biri yoksul

Çocukların yüzde 41’i yoksul doğuyor. Eğitim politikaları yoksul doğanın yoksul kaldığı sistemi besliyor. Şimşek programı da bu kara tabloya tuz birer ekecek.

Kaynak: Derin Yoksulluk Ağı

Paylaş

Cem ŞİMŞEK
İstanbul

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, “Türkiye’de çocuk yoksulluğu: Mevcut durum ve riskler” raporunu açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu ve Eurostat verilerinden yararlanılarak hazırlanan rapora göre ülkede çocuk yoksulluğu giderek derinleşiyor. Veriler her 3 çocuktan birinin yoksulluk sarmalında olduğunu; yoksul çocuk oranının bölge illerinde daha yüksek olduğunu ve yoksul hanelerde yetişmiş çocukların orta uzun vadede daha yüksek işsizlik ihtimali ve daha düşük ücret sorunuyla boğuştuğunu gösteriyor.

İktidarın ekonomi politikalarının doğrudan sonucu olan bu sarmalın orta vadeli program (OVP) ve 12. kalkınma planı adı altında uygulamaya sokulan politikalarda daha da büyüyeceğini öngörmek gerekiyor. Eğitim de bu yoksulluk sarmalının kırılmasına etki edemiyor. Eğitim-yoksulluk ilişkisine mercek tutulan raporda eğitimde özelleştirmenin bir sonucu olarak kamusal eğitimin niteliği düştü; nitelikli eğitime erişimde ekonomik eşitsizlikler belirleyici olmaya başladı.

3-14 YAŞ ARASINDA DAHA YAYGIN

Raporda yoksul çocuk sayısı hesabında eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı yoksulluk eşiği olarak baz alındı. TÜİK’in de baz aldığı bu hesaplamaya göre 2023 yılı itibarıyla 0-17 yaş grubunda 7.03 milyon yoksul çocuk bulunuyor. Bu yaklaşık her üç çocuktan birinin yoksul olduğu anlamına geliyor.

TÜİK verilerine göre yoksul çocuk sayısı ve oranı 2017’den 2018’e hızlı bir artış yaşadı; 2018’den 2022’ye yataya yakın bir artış eğilimi sergiledi; 2023’te ise bir önceki yıla göre belirgin şekilde azaldı. Yoksulluk eşiği hesabında eş değer fert geliri yerine de kişi başına gelir kullanıldığında yoksul çocuk sayısı ve oranı 2016’dan beri artış eğilimini sürdürerek 2022’de 9.59 milyon düzeyine ulaşıyor. 2017’den beri artış eğiliminde olan yoksul çocuk oranı ise 2022’de yüzde 42.4’e yükseliyor.

Araştırma sonuçlarına göre yoksulluk, bebek ve çocuklarda diğer yaş gruplarına kıyasla daha yaygın. Yoksulluk oranı 2022 itibarıyla 0-2 yaş arası bebeklerde yüzde 41.4, 3-14 yaş arası çocuklarda yüzde 43.8, 15-24 yaş arası gençlerde ise yüzde 29.9.

TÜRKİYE AROPE ORANINDA AVRUPA BİRİNCİSİ(!)

Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı (AROPE) da 0-17 yaş grubu için Türkiye’de oldukça yüksek ve azalma eğilimi göstermiyor. Bu gösterge, göreli yoksulluk, aşırı maddi ve sosyal yoksunluk ile hanede düşük iş yoğunluğu risklerinden en az birine sahip olan çocukları yoksul veya sosyal dışlanmış olarak tanımlıyor. TÜİK ve Eurostat’ın Türkiye için yayımladıkları AROPE verileri de farklılık gösteriyor ancak her iki veriye göre de Türkiye, 0-17 yaş grubunda AROPE düzeyinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi. Eurostat’ın 2022 verilerine göre, 0-17 yaş grubunda AROPE oranının en yüksek olduğu AB üyesi yüzde 41.5 değeriyle Romanya iken Türkiye için bu değer TÜİK verilerine göre yüzde 42.7. 0-17 yaş grubu AROPE oranı 2016-2021 döneminde Türkiye’de Eurostat verisine göre 9.7; TÜİK verisine göre 1.1 puan artarken aynı dönemde AB ortalamasında 3, Romanya’da ise 11.9 puan azaldı.

Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski oranında Türkiye ve AB üyesi ülkeleri karşılaştıran grafik

Çocukların risk türlerine dağılımı açısından da AB ile Türkiye karşılaştırıldığında; AB’de yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki çocukların yüzde 46’sı sadece yoksulluk riski altındayken aynı oran Türkiye’de yüzde 30.3. Yoksulluğun yanında aşırı maddi yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu risklerinden en az birinin daha olduğu çocukların toplam yoksul veya sosyal dışlanmış çocuk sayısı içindeki payı ise Türkiye’de yüzde 45.4’e çıkarken AB’de yüzde 33.9’da kalıyor. Bu durum Türkiye’deki çocuk yoksulluğunun daha karmaşık bir problem olduğunu gösteriyor.

YOKSUL HER İKİ ÇOCUKTAN BİRİ BÖLGE İLLERİNDE

Türkiye’deki yoksul çocuk dağılımına bölgesel düzeyde bakıldığında ise yoksul çocukların yüzde 28.4’ü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüzde 13.1’i ise Şanlıurfa ve Diyarbakır’da. Yoksul çocuk sayısı Mersin’den başlayıp Van ve Hakkâri’ye uzanan bölgede yoğunlaşıyor. Bu bölgede yoksul çocukların yüzde 48.5’i yaşıyor. Bir diğer ifadeyle ülkedeki yaklaşık her iki çocuktan biri bu bölgede bulunuyor. Söz konusu bölgelerde 6 Şubat depreminden etkilenen illerin yer aldığı da hatırlatılarak çocuk yoksulluğunun derinleşmiş olabileceği uyarısı yapılıyor.

İŞSİZLİK İHTİMALİ DAHA YÜKSEK, ÜCRET DAHA DÜŞÜK

Yoksul hanelerde yaşayan çocuk sayısının fazla olmasının ise orta-uzun vadede iş bulma ihtimalinde azalma, kazanç düşüşü ve ortalama altında sağlık durumu gibi neticeler doğurduğu ifade ediliyor. Dezavantajlı bir çocukluk yaşamış olan çalışma çağındaki yetişkinlerin, çalışma hayatında ortalamaya kıyasla yaklaşık yüzde 2.9-5.8 oranında bir istihdam cezası ve yüzde 21-22 puanlık bir kazanç cezasıyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

TÜİK’in “2024 dezavantajların kuşaklararası aktarımı” adlı çalışması da bu tahmini destekliyor: “Kendisi 14 yaşında iken hanesinin maddi durumunu çok kötü olarak belirten bireylerin yüzde 45.3’ü eş değer hane halkı kullanılabilir gelirine göre, 2023 itibarıyla en yoksul yüzde 40’lık kesimde, yüzde 16.5’i ise en zengin yüzde 20’lik kesimde. Oysa kendisi 14 yaşında iken hanesinin durumunun çok iyi olduğunu belirten bireylerin 2023 itibarıyla yüzde 19.9’u en yoksul yüzde 40’lık, yüzde 40.6’sı ise en zengin yüzde 20’lik gelir grubunda yer alıyor.”

ÖZELLEŞTİRME YOKSULLUĞU KISIR DÖNGÜ HALE GETİRDİ

Raporda sosyoekonomik gelişmişliği düşük bölgelerde yaşayan çocuk yoğunluğunun yüksek olduğu illerde ortalama eğitim başarısının da düşük kaldığına dikkat çekiliyor. İllerin ortalama LGS performansları ile 15-19 yaş nüfuslarında sosyoekonomik açıdan az gelişmiş ilçelerde yaşayanların oranı arasında güçlü bir ters korelasyon görülüyor.

Bununla birlikte kamusal eğitimden duyulan memnuniyet oranı 2016’dan beri düşüyor. OECD verilerine göre kamu eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranı 2017’den 2022’ye OECD ortalamasında 2.2 puan artarken Türkiye’de 31 puan azalıyor. Türkiye, OECD’nin veri sunduğu tüm ülkeler arasında 2017-2022 döneminde eğitimden duyulan memnuniyetin en çok azaldığı ve 2022 itibarıyla memnuniyet düzeyinin en düşük olduğu ülke olarak karşımıza çıkıyor.

KAMUSAL EĞİTİMİN NİTELİĞİ DÜŞTÜ, ÖZEL OKULLARA TALEP ARTTI

Kamusal eğitimde niteliğin düşmesi özel okullara olan talebi tetikledi. Özel okullardaki öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranının 2012’den 2022’ye yüzde 3.1’den yüzde 8.4’e yükseldi. Özel okul harcamalarının farklı gelir gruplarındaki ailelerin bütçelerine yansımaları da farklı oldu. 2014’ten 2019’a en zengin yüzde 40’lık kesimde eğitim harcamalarının yoğunluğunda anlamlı bir değişiklik yaşanmazken; en yoksul yüzde 50’lik dilimde eğitim harcamalarının yoğunluğunda ciddi oranda düşük ve düşme eğilimi sürüyor.

Raporda yoksulluk sarmalını kıracak politika alanlarından biri olarak eğitim gösteriliyor ve bununla birlikte Türkiye’deki eğitim sisteminin amacından sapmaya başladığı sonucuna varılıyor. Hatta kamusal eğitimin kalitesindeki genel düşüş ve buna bağlı özel okul sayısındaki artışın okulların sınıfsallaşması sonucunu doğurduğu ve yoksulluğun kısır döngülerini beslediği ifade ediliyor.

ÇOCUK YOKSULLUĞUNUN AYNASI: MESEM

Türkiye’de çocuk yoksulluğunun geldiği noktanın en çarpıcı örneklerinden biri mesleki eğitim merkezleri (MESEM). Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre şubat ayı itibarıyla MESEM’e kayıtlı toplam öğrenci sayısının 421 bin 633. Bir diğer ifadeyle okula gitmesi gereken yüz binlerce çocuk Milli Eğitim Bakanlığının teşvikiyle günlerinin çoğunu sanayide geçiriyor. MESEM’lere kayıtlı 8 çocuk geçtiğimiz eğitim dönemi içinde çalışırken hayatını kaybederken yine bakanlık verilerine göre 336 çocuk ise iş kazası geçirdi.

Patronlar tarafından çalıştırılan MESEM kapsamındaki 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine devlet asgari ücretin yüzde 30'u, 12. sınıf öğrencilerine ise asgari ücretin yarısı kadar ödeme yapıyor. Patronlar için ücretsiz emek anlamına gelen bu uygulama artan yoksullukla birlikte aileler açısından gelir artırıcı bir kapı olarak görülerek tercih ediliyor.

‘YOKSULLUK DÖNGÜSÜNÜ KIRMAK İMKANSIZ HALE GELDİ’

Dezavantajlı bölgelerde çocukların büyük bir kısmının eğitim fırsatlarından yoksun bir şekilde büyüdüğünü söyleyen Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İzzet İldeş, yoksul çocuklar için nitelikli eğitime erişim imkanının da giderek azaldığını ifade etti.

Eğitimde fırsat eşitliğinin alarm verdiğini ifade eden İldeş, “ÇEDES, MESEM gibi uygulamalarla gerici, piyasacı bir eğitim modeli planı kamu eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyetin hızla düşmesi ve özel okulların sayısındaki artış, eğitimdeki sınıfsal ayrımları daha da derinleştirmektedir. Bu durum, düşük gelirli aileler için eğitim fırsatlarını daha da kısıtlı hale getirmektedir ve böylece yoksulluk döngüsünün kırılması imkansız hale gelmektedir” dedi.

Yoksulluk döngüsünün kırılabilmesi için radikal eğitim reformlarına ve eğitim yatırımlarının artırılmasına ihtiyaç duyulduğunu söyleyen İldeş, reformun niteliğini ise şöyle açıkladı: “Eğitim sistemi yalnızca belli bir sosyal sınıfa hizmet eder hale gelmekten çıkıp, tüm çocuklara eşit fırsatlar sunacak şekilde yapılandırılmalıdır. Eğitim, sınıfsal farklılıkları pekiştiren değil, toplumsal eşitliği destekleyen bir araç olmalıdır.”

Eğitim harcamalarını maliyet hesabı ile sınırlı gören anlayışı da eleştiren İldeş, “Eğitim tasarruf edilecek bir alan değil, ülke kaynaklarının en akılcı şekilde kullanılması için bir zorunluluktur. Eğitim alanlarında bu kaynaklardan en çok payı alan bireyler olup olamayacağı ‘Yüzyılın Maarif Planı’ uygulayıcıları açısından da sınav niteliğindedir” ifadelerini kullandı.

‘YOKSUL ÇOCUKLAR SERMAYE İÇİN HARCANIYOR’

Rapora yansıyan verileri değerlendiren Emek Partisi Antep Milletvekili Sevda Karaca, önümüzdeki dönem orta vadeli program adı altında uygulanan Şimşek programı ve 12. kalkınma planı ile kamuda tasarruf adı altında eğitim, sağlık ve sosyal hizmet harcamalarındaki kısıtlamaların derinleşeceğine dikkat çekti. İktidarın eldeki kaynakları zengini daha zengin etmek üzere kullanacağını ifade eden Karaca, “Yoksuldan daha fazla fedakarlık istenerek sermayeyi düze çıkarmak için halkın çocukları harcanacak” dedi.

Eğitim ve sağlık tümüyle parasız hale getirilmeden, okullarda çocuklara ücretsiz yemek sağlanmadan, yoksulluk sınırı altındaki tüm ailelere çocukların refahını hedefleyerek barınma, fatura, gıda desteği verilmeden, ailelerin olanaklarıyla sınırlı olmayacak biçimde çocukların desteklenmesi istikrarlı bir devlet politikası haline gelmeden raporda ortaya konan tablonun daha da kötüleşmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Karaca, “Kürt kentlerinde çalışan yoksulluğu ile çocuk yoksulluğu iç içe geçmiş durumda. İşçilerin yaşam ve çalışma koşulları ağırlaşırken, ücretler düşer, yaşam giderleri artarken öncelikli olarak çocukların sağlığı, eğitimi, gelişimi gözden çıkarılıyor. Biliyoruz ki çocuk yoksulluğunun en yüksek seyrettiği bu kentler aynı zamanda çocuk yaşta evlilik, çocuk işçilik, anne bebek ölümleri, gelişimde gerilik açısından da ülke ortalamasının üstünde kentler. Üstelik bu, bilinçli bir politika olarak, bölgeyi uluslararası sermayenin ucuz iş gücü cenneti haline getirmek, yoksunluğun yarattığı koşullarda halkın talep mücadelesinin önünü kesmek için uygulanan baskı, sömürü, yok sayma, yoksullaştırma politikalarının bir sonucu” dedi.

Rapora atıf yaparak çocuk yoksulluğunun işçi çocuklarının geleceğinin de ipotek altına alınması anlamına geldiğini söyleyen Karaca, “Yapılması gereken açık: Şimşek programına karşı emekçilerin her alanda yan yana geleceği bir mücadele programı ortaya konmalı. Kamu kaynaklarının yoksulların ihtiyaçları için kullanılmasını talep etmeliyiz. Halkın sırtındaki vergi yükü azaltılmalı, zenginlerden servet vergisi alınmalı. Ücretler insanca yaşanacak seviyeye yükseltilmeli. İktidarın “Temmuz ayında ara zam yok” açıklamasına karşı işçiler ara zam talebini her yerde daha yüksek sesle dile getirmeli.

ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Aygül hakkında açılan dava ertelendi

SONRAKİ HABER

Denizli’de JES sondajı patlaması sonrası çıkan gaz 10 gündür yayılıyor, ilçe halkı tedirgin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa