Kültür sanatta bitmeyen sansür
Türkiye'de RTÜK'ten İKSV'ye sansür tükenmezken uluslararası etkinliklere de Filistin sansürleri damga vuruyor.

Ben Russell (solda) ve Guillaume Cailleau (sağda) | Fotoğraf: Richard Hübner
Susma Platformunun bu sene yedincisini yayımladığı yıllık sansür ve otosansür raporuna göre 2023’te Türkiye’de pek çok yapım ve eser sansüre uğradı. Bu sansür televizyon dizilerinden resim sergilerine kadar gözlemlenirken sansürün faili her zaman hükümet veya siyasi iktidar değil, bazen de İKSV gibi neredeyse tekel haline gelmiş kurumlar oldu. Raporda 2023 yılında sansüre dair şu örneklere ve verilere rastlandı:
- 2023’te en çok sansür 51 vaka ile televizyon yayınlarına yönelik oldu. Bu alandaki sansür vakalarının çoğunluğu RTÜK’çe gerçekleştirilirken, oyunculara yönelik adli soruşturma ve kovuşturmalar, yayın esnasında sahnelerin kesilmesi/buzlanması, oyuncuların sosyal medya paylaşımları nedeniyle iş akitlerinin feshedilmesi gibi çeşitli uygulamalara da rastlandı.
- 2023’te en fazla sansüre uğrayan ikinci alan 50 vaka ile müzik sektörü oldu. Yayıncılık/edebiyat ile internet yayıncılığı ve dijital alana yönelik sansür, üçüncü sırada yer aldı. İnternet yayıncılığı ve dijital alanda ise en az 23 sansür olayı yaşandı.
- Tespit edilen toplam 209 vakanın 86’sında sansür yöntemi yasaklama oldu. İkinci yöntem ise 58 vaka ile idari yaptırımlar. En sık kullanılan üçüncü yöntem de 37 vaka ile soruşturma ve adli tedbir uygulamaları oldu.
- Aylin Kuryel ve Fırat Yücel, 1+1 Express’e verdikleri röportajda Ulysses Çevirmek belgeselinden bahsederken İKSV tarafından uygulanan örtük sansürü anlattı: “Filmi İKSV’ye gönderdiğimizde ‘Bu dönem gösteremeyiz, gelecek yıla’ dediler. Zira önümüzde 14 Mayıs seçimleri vardı. Seçimler film festivallerinin de sansür bahanesine dönüşebiliyor.”
- Ankara Film Festivali, Kanun Hükmü belgeselinin seçkiye alınmaması sonrası çıkan “sansür” iddialarına yönelik yapılan açıklamada "İzleme linki kapalı olduğu için belgesel jüri tarafından izlenemedi” ifadelerini kullandı. Ancak Belgeselin Yönetmeni Nejla Demirci festivalin açıklamasını "mazeret" olarak değerlendirdi.
KANUN HÜKMÜ’NE SANSÜR BİTMİYOR
19.Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin Ankara programında açılış filmi olacak olan Nejla Demirci’nin “Kanun Hükmü” filmi, Çankaya Kaymakamlığı tarafından gösterime bir saat kala yasaklandı. Sansüre 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu bahane gösterildi. Ardından belgeselin festival kapsamındaki diğer gösterimleri de yasaklandı. Gösterim saatinde sinema salonunun önünü çevik kuvvet kapattı. Belgeselin daha önce de festivallerde yasaklanması üzerine 19. Uluslararası Film Festivali’nde yeniden yasaklanmasına tepki yağdı. 573 kişi, kurum ve platform, belgesel üzerindeki baskılara son verilmesini talep eden metni imzaladı.
19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'ni düzenleyen kurumlar arasında yer alan Enerji Sen ise geçtiğimiz günlerde sendikaları adına yaptıkları konuşmanın sansürlendiğini ifade etti. Düzenleyici kurumlar adına festival komitesi tarafından bugünün sınıf hareketi üzerine dair bir konuşma gerçekleştirilmesi talebinde bulunulduğunun aktarıldığı açıklamada, “2024 yılı 1 Mayıs’ının ortaya çıkardığı tablo üzerine bir değerlendirme yapan Genel Başkanımız etkinliğe ara verildiğinde festival gönüllüsü olarak kendini tanıtan kişinin Genel Başkanımız Süleyman Keskin’in yapmış olduğu konuşma üzerine hakaretler etmesi sendikamızın konuşma yapmasını isteyen kişilerin gözlerinin önünde gerçekleşirken hiçbir tepki verilmemesi üzerine ağır bir üzüntü yaşamaktayız. Geçen süreç içerisinde konuya dair adım atmayan festival komitesi ile yan yana durmamız mümkün olmayacağından düzenleyici kurumlar arasından imzamızı üzülerek çektiğimizi tüm emek dostları ve festival takipçilerine bildiririz” ifadeleri kullanıldı.
BERLİNALE’DE GAZZE ÇAĞRILARI VE SİYASİLERİN SANSÜRÜ
74. Berlin Film Festivali, katılımcıların Gazze’de ateşkes çağrısıyla başladı. Sanatçıların, yönetmenlerin ve festival çalışanlarının Filistin halkına desteği ve İsrail’i kınayan açıklamaları üzerine devlet yetkilileri ve basın tepki gösterdi. Başbakan Olaf Scholz (SPD) Sözcüsü “Böylesine tek taraflı bir konumlanmanın olduğu gibi kalmasına izin verilemeyeceği” paylaşımı yaptı. Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth ise olaylarla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurmuştu. Özellikle festivaldeki “soykırım” tanımlaması da yankı uyandırmıştı. Alman basını ve hükümet temsilcileri karşı kampanyaya geçerek Filistin’e destek için söylenenler ve verilen mesajları “antisemitizm” olarak ilan etti. Berlinale’nin devlet desteğiyle düzenlendiği, bu nedenle törenlerde “antisemitizme” müsaade etmeyeceklerini söyleyen Kültür Başkanı Roth, “Berlinale’nin gelecekte nefret, nefret söylemi, antisemitizm, ırkçılık, Müslüman düşmanlığından arındırılmasının nasıl sağlanabileceğini değerlendirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklama Berlinale’de İsrail’i eleştiren ya da eleştirme potansiyeli olan yönetmen ve sanatçıların eserlerine yer vermeme anlamına da geliyordu. Berlinale'ye ait bir Instagram hesabında da, İsrail'in Gazze saldırılarına değinilen "Hepimiz suç ortağıyız" içerikli bir yazı paylaşıldı. “Çözülememiş Nazi geçmişimizden, soykırımcı günümüze kadar, her zaman tarihin yanlış tarafında yer aldık. Ancak geleceğimizi değiştirmek için geç değil” ifadelerinin de yer aldığı metin kısa süre sonra silindi. Paylaşımı silen festival suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Aynı zamanda festivale AFD üyeleri çağrılmış, tepkiler sonucu da davet geri çekilmişti. Bunların yanı sıra Festival’de İsrail asıllı Yuval Abraham gibi Yahudi aydınlar ve sanatçılar da vardı. Abraham’ın yaptığı ateşkes çağrısı ve Filistin’e destek açıklaması üzerine aşırı sağcılar, Abraham’ın ailesinin evine giderek tehdit etti. Yuval Abraham aldığı tehditlerin İsrail medyası ve Alman politikacıların ‘antisemitik’ nitelendirmelerinin ardından gerçekleştiğini ifade etti.
OSCAR’DA POLİTİK MESAJ TEDİRGİNLİĞİ
Oscar’da ise hem dışarıda gerçekleştirilen Gazze eylemi, hem de ödül kazanan Yönetmen Jonathan Glazer'ın “Gazze'de işgale tepki” konuşması geceye damga vurmuştu. Aralarında Ramy Youssef, Mark Ruffalo ve Billie Eilish gibi ünlü Hollywood yıldızlarının bulunduğu birçok oyuncunun salona “Gazze’de ateşkes” talebini sembolize eden kırmızı broşlarla gelmesi dikkat çekti. Ünlü Oyuncu Ramy Youssef da ödül töreni öncesinde medyaya yaptığı açıklamada, “Gazze'de acil ve kalıcı ateşkes çağrısında bulunuyoruz. Filistin halkı için barış ve kalıcı adalet için çağrıda bulunuyoruz. Bu aslında evrensel bir mesaj: Çocukları öldürmeyi bırakın” mesajını verdi. Ancak Oscar’da Filistin’e dair konuşma yapılmaması da dikkat çekti.
Oscar'ı gazetemize değerlendiren Sinema Yazarı Umur Çağın Taş, “Oscar'da gelinen noktayı iyi özetlemişti. Glazer’ın konuşmasını değerlendiren Taş, “Toplumsal meseleler söz konusu olduğunda Hollywood’un suya sabuna dokunmayan filmleri tercih ettiğini hepimiz biliyoruz. The Zone of Interest kazandığında Jonathan Glazer’ın olabilecek en sade halde dile getirdiği isyanına ve dikkat çağrısına dahi alkış tutarken tedirgin oldular. Politik algılarının ne denli kapalı olduğunu kanıtlayan bir andı” ifadelerini kullanmıştı. Oscar’a dair benzer yorumlar da sık sık tekrarlandı.
2022 Grammy Ödülleri ve 2023 yılının ocak ayındaki Altın Küre gibi ödül törenlerinde konuşma yapan Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky'nin Oscar töreninde konuşma yapma talebinin üst üste ikinci kez başarısızlıkla sonuçlandığı haberleri medyada yer aldı.
Evrensel'i Takip Et