12 Mayıs 2024 05:38
/
Güncelleme: 08:14

Emeğin tabağından kepçeyle, sırtına sopayla

Şimşek programından 100 milyarlık ‘tasarruf’ da çıktı. Peki ana kalemleri neler? Eğitim, sağlık ve ücretler de oluşan kara tablo, daha da ağırlaşacak gibi. Cem Şimşek haftanın manşetini yazdı.

Emeğin tabağından kepçeyle, sırtına sopayla

Görsel: Microsoft Copilot

Cem ŞİMŞEK

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek pazartesi günü kamuda tasarruf paketinin detaylarını açıklayacak. Paketle 100 milyar liralık tasarruf hedefleniyor; tasarruf kalemleri arasında bina ve araç kiralamalarının sınırlandırılması, kırtasiye harcamalarının azaltılması, eşantiyon ve hediyelik eşya yaptırılmaması gibi toplam giderler arasında çerez parası sayılabilecek başlıklar yer alıyor. Peki tasarrufun ana kalemleri neler olacak?

TASARRUF KALEMİ OLARAK SAĞLIK HARCAMALARI

Ana tasarruf kalemlerinden biri sağlık harcamaları olacak. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ulusal sağlık değerlendirme ve koordinasyon toplantısındaki açıklamalarını ilk sinyaller olarak görebiliriz. Randevu krizine ilişkin konuşan Bakan Koca pazartesi günü başlatacakları “onaylı randevu” ile sorunu çözeceklerini savundu.

Oysa sağlık alanında örgütlü sendikalar sorunun esas olarak hekim açığından kaynaklandığına dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” dediği hekimler geçtiğimiz iki yılda ağır çalışma koşulları ve düşük ücretler nedeniyle bölükler halinde Avrupa’nın yolunu tutmuş; bu göç sonrası ciddi bir uzman hekim açığı oluşmuştu.

Oysa “hasta garantisi” verilen şehir hastanelerine akıtılan milyarlarca lira çalışma koşullarının hafifletilmesi için yeni atamalarda; yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ücretlerin yükseltilmesinde kullanılsa bugün “çözülmesi” gereken bir sorun da olmayacaktı. Tedavi için yapılan yatırımlar; koruyucu sağlık hizmetlerine yapılsa randevu bulamayan milyonlarca hasta olmayacaktı. Bunun bir politik tercih olduğunu ve bu politikaların yürütücüsü olan Sağlık Bakanı Koca’nın aynı zamanda hastane zinciri patronu olduğunu hatırlayarak devam edelim…

İKİNCİ KALEM: YOKSULLUK SINIRI ALTINDAKİ ÜCRETLER

Tasarruf kalemlerinden bir diğeri ise halihazırda yoksulluk sınırı altındaki ücretlerin baskılanması. Yıllardır “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyen iktidar sözcüleri yerel seçimlerin ardından temmuz ayı için oluşan ara zam talebine set çekti.

Merkez Bankasının geçtiğimiz hafta açıkladığı ikinci enflasyon raporu da bu seti tahkim ediyor. Rapora göre yüksek enflasyonun sebebi ücret zamları; enflasyonu kontrol altına alabilmenin yolu ise ücretlerin baskılanması. Sermaye teşvik ve vergi istisnaları adı altında milyarlar akıtan iktidarın temel hedefi güvencesiz, esnek çalışma modellerini yaygınlaştırılma, “Vergiyi tabana yayma”, kıdem tazminatını fona devretme gibi yöntemlerle krizin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yüklemek.

ÜÇÜNCÜ KALEM: EĞİTİMDEN TASARRUF

Kamu tasarruflarına bir diğer örnek ise öğretmen atamaları… Kabine toplantısının ardından atamalara ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, atanacak öğretmen sayısı için Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin yerine Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i işaret etti. Ertesi gün kameralar karşısına geçen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yüz binlerle ifade edilen öğretmen açığına karşı 20 bin öğretmen ataması yapılacağını açıkladı. Eğitimden yapılan bu tasarruf on binlerce eğitim emekçisi için “ücretli” ya da “sözleşmeli” statüde kölelik koşullarında çalışmaya devam etmek demek.

DÖRDÜNCÜ KALEM: YOKSUL ÇOCUKLARIN GELECEĞİ

Eğitim harcamalarında yapılacak tasarruf yoksul çocukların geleceğinden de çalıyor. TEPAV’ın geçtiğimiz hafta açıkladığı rapora göre; ülkede yeni doğan çocukların yüzde 41’i gözünü yoksulluğa açıyor. Her iki çocuktan biri yoksul ve sosyal dışlanma riski altında. Mevcut eğitim politikaları da yoksul doğanın hayatının yoksullukla sürdüreceği sistemi besliyor. Bu yoksulluk zincirinin halkalarından biri de kamusal eğitimin niteliğinin düşürülmesi. Bütçenin; nitelikli, bilimsel eğitim hizmetini yoksul emekçi çocuklarına ulaştırılması yerine; parası olanın satın alabildiği piyasanın teşvik edilmesi için kullanılması; orta ve uzun vadede emekçi çocuklarını güvencesiz, düşük ücretle çalışarak hayatını sürdürmek zorunda kalacağı koşullara mahkum ediyor.

Bu döngü emekçi çocukların yoksulluğunu pekiştirirken sermaye sınıfının ucuz iş gücü ihtiyacını da bugünden örgütlüyor. Şimşek programı ile uygulanacak politikalar ise bu kara tablonun daha ağırlaşmasına neden olacak.

ACI REÇETENİN ‘NORMALLEŞME’Sİ İÇİN ‘YUMUŞAMA’(!)

Elbette Şimşek programı adı altındaki acı reçete; eğitim ve sağlık harcamalarında kesintileri öngören, ücretlerin baskılanmasını yüksek enflasyonun “yegane çözümü” kabul eden kamu tasarruflarından ibaret değil. Emekçiler, Şimşek programında yer alan güvencesiz, esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, verginin tabana yayılması adı altında sırtlarındaki vergi yükünün artırılması, kıdem tazminatının fona devredilerek sermaye ve iktidarının talanına açılması gibi çokça saldırı ile yüz yüze.

Sermaye sınıfı ve sermaye partilerinin üzerine uzlaşma sağladığı bu saldırı paketinin sancısız ve “başarılı” biçimde hayata geçirilebilmesi için ihtiyaç duyulan şey emekçilerin süslü laflarla krizin faturasını yüklenmeye rıza göstermesini sağlamak; hiç olmadı itirazlarını pasifize etmek.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından “normalleşme”; AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından “yumuşama” diye nitelenen burjuva partiler arasındaki görüşme trafiğini sıraladığımız gelişmeler çerçevesinde değerlendirmenin bugün açısından özel bir önemi var. Zira düne kadar sınıf içi çatışmaların bir yansıması olarak kutuplaşan burjuva klikler ve siyasi temsilcilerinin bugün üzerine uzlaştıkları sermaye programı etrafında kenetlenebilmeleri için “yumuşama”ya; bunu kesintisiz şekilde uygulayabilmek için ise programı halk nezdinde “normalleştirme”ye ihtiyaçları var.

Rıza üretemedikleri ya da pasifize edemedikleri her koşul için ise polis kalkanı ve kelepçesi ile yargı kılıcı hazır kıta. Bunun örneklerini de geçtiğimiz haftaya ev baskınları olarak yansıyan 1 Mayıs gözaltıları ve tutuklamaları, bölge illerindeki şafak operasyonları, daha önceki aylarda direnişe çıkan işçilerin önüne dikilen polis kalkanları ile çoğaltabiliriz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et