Dünya Bankası, Türkiye kapitalizmi, 18 milyar dolar
Dünya Bankası, Türkiye kapitalizminin yeni uluslararası iş bölümüne göre konumlanması amacıyla çok sayıda yüksek tutarlı proje ve kredi tedarikine yöneldi.
Görsel: Freepik&Dünya Bankası | Kolaj: Evrensel
Kansu YILDIRIM
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “Türkiye’nin uyguladığı makroekonomik istikrar politikalarının adım adım ilerlemesinin doğru bir tercih olduğunu” söyledi. Türkiye Ülke Direktörü “Bazı toplum kesimleri için bu gerçekten zor” diyerek kemer sıkma politikalarının yıkıcılığını kabul etse de “Enerji dönüşümüyle makroekonomik istikrarın sağlanacağını” ifade etti. Dünya Bankasının başta enerji piyasası olmak üzere Türkiye kapitalizminin dönüşümünü desteklemesinin somut nedenleri bulunuyor.
EMPERYALİZM VE FİNANSAL KURUMLAR
Emperyalist ekonominin merkezi sinir sistemini oluşturan bağlardan birisi finansallaşma ve para-sermayenin hızlı uluslararasılaşması ise, diğer bağ da bu parasal ve finansal rejimi temsil eden kurumlardır. Üretken sermayenin uluslararasılaşmasıyla birlikte, genel olarak kapitalist devletin üstlendiği işlevler de dönüşmeye başladı ve daha uluslararası bir boyut kazandı.1 Burjuvazinin uluslararası ittifaklar kurabilme kapasitesinin artmasıyla, Dünya Bankası gibi finansal kurumlar faaliyet alanlarını genişletti, çeşitli politika setleri ve “reform” paketleriyle birlikte devletlere nüfuz etti.
Çok uluslu şirketlerin yükselme dönemine paralel Dünya Bankası da sadece fon aktarma, yeni pazar oluşumu ve kaynak transferi için bilgi toplama rolüyle kendini sınırlandırmadı. Sermayenin uluslararasılaşma sürecini tamamlayacak şekilde devlet biçimlerini dönüştürmeye, uluslararası iş bölümü içerisinde konumlandırmaya odaklandı. “İş ortamı” gibi Dünya Bankası raporlarının büyük bölümünün devlet merkezli olması bu duruma örnek verilebilir.2
DEVLETİN YENİDEN DÜZENLENMESİ
Dünya Bankası gibi kuruluşlar, ticaret, kamu hizmetleri, imar, iklim, çevre, lojistik gibi başlıklarda oluşturdukları projeler için verdikleri kredilerle sadece finansman sağlamaz; her proje ve kredi, kamu kurumlarını ve devlet-sermaye ilişkilerini düzenlemenin bir enstrümanıdır. Bunun Türkiye’deki en net örneği, sağlık sistemini topyekûn değiştiren, alınmayan randevular, hekim göçü, sağlıkta şiddet, katılım payları gibi sonuçlara yol açan, sağlık hizmetini metalaştıran sağlıkta dönüşüm programıdır.
AKP iktidara geldikten bir yıl sonra Dünya Bankası finansörlüğünde yürürlüğe konan proje ile birlikte sağlıkta sosyalizasyon evresi sonlandırıldı ve cepten finansmana dayalı, sigorta şirketlerini, sağlık turizmini, özel zincir hastaneleri şimdiki haline kavuşturan “dönüşüm” süreci başlatıldı. 2015 yılında ise Banka tarafından “Türkiye’nin sağlık sistemini güçlendirme ve destekleme projesi” kapsamında 120 milyon avroluk yeni bir kredi paketi daha verildi. Sağlıkta dönüşüm süreci ile sağlık hizmetlerinin organizasyonunda ve insan gücünün planlanmasında ise toplam kalite yönetimi gibi piyasa modelleri sisteme entegre edildi.
Sağlıkta dönüşüm programından görüldüğü üzere, Bankanın kredileri sadece projenin kapsamı ile sınırlı kalmayan, projeyi yürütmekle yükümlü ilgili devlet kurumlarının politika-yapım süreçlerini ve çalışma rejimini de doğrudan belirleyen birer sermaye projeleridir.
KREDİLER VE PİYASANIN DÜZENLENMESİ
Dünya Bankası, 2002 yılından bu yana AKP aracılığıyla neoliberal politikaların kurumsallaşmasına hız verdi ve Türkiye kapitalizminin yeni uluslararası iş bölümüne göre konumlanması amacıyla çok sayıda yüksek tutarlı proje ve kredi tedarikine yöneldi.
Türkiye’nin üyeliğinden bu yana Dünya Bankasının veri tabanında yaklaşık 300 proje görülüyor.3 Bunun içerisinde yer alan 44 proje, ya yeni tanımlıdır ya da eski tarihli projeler çeşitli tarihlerde güncellenerek aktif haldedir. Aşağıdaki tabloda yer verdiğimiz 20 projenin kesişim noktası, her biri sermaye sloganı haline gelen “sürdürülebilirlik”, “yenilenebilirlik”, “dirençlilik” gibi kavramlar eşliğinde enerjiden kent imarına, iş gücü piyasasından ihracata, tarımdan lojistiğe, çok sayıda alanda şirketlerin ve piyasanın ihtiyaçlarını karşılama çabasıdır.
655 milyon dolarlık Türkiye yeşil ihracat projesi, 155 milyon dolarlık yeşil finansman projesi, 450 milyon dolarlık Türkiye yeşil sanayi projesi, 300 milyon dolarlık Türkiye organize sanayi bölgeleri projesi ile şirketlerin üretim yapılarını “yeşil kapitalizm” trendleri doğrultusunda desteklemek, Türkiye’nin sermaye piyasalarında iklim finansmanını genişletmek, uzun vadeli finansman yoluyla “yeşil ihracatı” teşvik etmek, OSB’lerin çevresel sürdürülebilirliğini sağlamak hedeflenmiştir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, TÜBİTAK uygulayıcı kurumlar arasında sayılmaktadır.
Banka, 664 milyon dolarlık Avrupa ve Orta Asya yenilenebilir enerji ölçeğinin yükseltilmesi kapsamında dağıtılmış enerji için piyasa geçişinin hızlandırılması programı, 350 milyon dolarlık yenilenebilir enerji entegrasyonu, toplamda 600 milyon dolarlık jeotermal geliştirme projeleri ile de ulusal enerji piyasasında yenilenebilir enerji özel sektörünü doğrudan desteklemektedir.
85 milyon dolarlık yeşil ve sürdürülebilir kalkınma için arazi yönetimi altyapısı projesi ile Türkiye'deki arazi yönetimi bilgilerine erişilebilirliği artırmak, 3D şehir modelleri oluşturmak, kadastro verilerini güncellemek hedeflenmiştir. Bu proje, Bankanın görev alanı içine giren bilgi bankacılığı doğrultusunda sermaye için topografik bir haritalandırmadan başka bir şey değildir.
430 milyon dolarlık kayıtlı istihdam yaratma projesi ve 85 milyon dolarlık iş gücü piyasasına geçiş projesine destek projesi ile başta geçici koruma altındaki Suriyeliler dahil, iş gücü envanterini oluşturmak için aktif iş gücü piyasası programları oluşturmak ve danışmanlık faaliyetlerini yürütmek, göçmen istihdam eden şirketlerin iş gücüne erişimini kolaylaştırmak ve finansmanına katkı sunmak gibi hedefler saptanmıştır. Bu projeler İŞKUR ve Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası tarafından yürütülmektedir. 54 milyon dolarlık gelişmiş pazar bağlantıları ile mülteciler ve Türk vatandaşları için tarımsal istihdam desteği projesi ile birlikte ise, sözleşmeli çalışma modeliyle birlikte mültecilerin ve mevcut tarım işçilerinin istihdam koşullarını düzenlemek ve iş gücü talebini artırmak amaçlanmıştır. Projenin yürütücüsü Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğidir.
Ek bir bilgi olarak, Bankanın “World Development Report 2023” raporunda Türkiye, yakın dönemde daha fazla yabancı işçiye ihtiyaç duyulacak ülkeler arasında sıralanmıştı. Orta vadeli programda da açık olarak yurt içinde temininde zorluk yaşanırsa farklı vasıflarda ihtiyaçları karşılamak üzere göç ve istihdam politikaları uyumlaştırılacak hedefi yer alıyordu. Kulağa hoş gelen kısımları çıkarılınca bu projeler, ucuz emek rezervlerini genişletme amacına yöneliktir.
Son olarak; Dünya Bankası, 17 milyar dolarlık pakete ilave olarak, son verdiği 18 milyar dolarlık kredi paketinin 12 milyar dolarlık kısmını doğrudan özel sektöre, 6 milyar dolarlık kısmını ise kamu aracılığıyla dolaylı olarak yine özel sektörü destekleyecek projeler için ayırdığını duyurmuştu.
***
Dünya Bankası, burjuva iktisatçıların güzellemelerinin aksine hayır kurumu değil, bir bankadır. Her banka gibi önceliği küresel piyasaları ve bileşenlerini düzenlemektir. İster doğrudan “yeşil” kapitalizme geçiş için şirketlere verilen krediler olsun, ister kamu kurumları dolayımıyla piyasaya aktarılacak krediler olsun, tüm projeler ve krediler Bankanın ve arkasındaki emperyalist blokun siyasi temsilini kuvvetlendirir. Tarımda, imalatta, sağlıkta, eğitimde, yerel yönetimlerde, her kredinin girdiği alanda daha fazla dışa bağımlılığı beraberinde getirir.
[1] Özgür Öztürk, “Emperyalizm Kuramları ve Sermayenin Uluslararasılaşması”, Praksis, no. 15, 271 - 309
[2] Göksu Uğurlu, “Uluslararası Düzenleme ve Devletin Dönüşümü: Dünya Bankası’nın İş Ortamı Raporları” Üzerine, Alternatif Politika, Aralık 2019
[3] World Bank, Recently Approved Projects, https://projects.worldbank.org/en/projects-operations/projects-summary?&searchTerm=&countrycode_exact=TR