İçimizdeki İrlandalı
Galatlar yüzlerce yıl Ankara ve Kırıkkale’nin tamamını, Çorum ve Amasya’nın güneyini ve Yozgat’ın kuzeyini kapsayan Galatya’da hüküm sürmüştür.
Ünlü Ölen Galyalı heykeli (Fotoğraf: antmoose/Wikimedia Commons CC BY 2.0)
Her kelimenin hatta her harfin bir hikâyesi vardır. Örneğin kelime sözcüğü dilimize Arapçadan girmiş ve “yara izi” anlamına gelen kelm sözcüğü ile aynı kökten türemiştir. Kelimenin ciğerinde yer alan yara izinin sebebini çok da uzaklarda aramaya gerek yoktur. Çünkü yanyana dizilerek kelimeyi yaralayan harf Arapça hrf kökünden türemiştir ve anlamlarından biri de mızrak veya kılıcın keskin ağzıdır. Yani bir anlamıyla kelimenin içindeki İrlandalı aslında bünyesinde barındırdığı harflerdir.
İçimizdeki İrlandalı; bizden görünüp de bizden olmayanları ya da içimizdeki düşmanları tanımlamak için kullanılan bir deyimdir. Bu deyim sanki İrlanda’yla yaşıtmış gibi görünse de aslında tevellüdü 25 yılmış.
Deyimin hikâyesi için sizi 25 yıl öncesine götüreceğim. Türkiye A Milli Futbol takımı 2000 yılında Hollanda ve Belçika’da düzenlenecek Avrupa Şampiyonasına katılabilmek için Almanya, Finlandiya, İrlanda ve Moldova ile birlikte yer aldığı eleme grubunda elinden geleni yapmış ve eleme maçlarını Almanya’nın ardından grup ikincisi olarak tamamlamıştır. Ancak bu sonuç Türkiye’nin doğrudan Avrupa Şampiyonasına finallerine katılmasına yetmemiştir. Finallere katılabilmesi için İrlanda ile bir baraj maçı oynaması gerekmiştir.
Dublin’de oynanan ilk maçın 1-1 berabere sonuçlanması ile Türkiye avantajlı bir sonuç elde etmiş olmasına karşın, dönemin teknik direktörü Mustafa Denizli eleme maçlarındaki puan kayıpları nedeniyle spor yazarlarının sert eleştirisi ile karşı karşıya kalmıştır. Rövanş Bursa’da oynanmış ve kıran kırana geçen mücadele sonucunda maç 0-0 beraberlikle sonuçlanmıştır. Böylece Türkiye 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine katılmaya hak kazanmıştır.
Maç sonrası sevinç içerisinde sahaya giren Mustafa Denizli kendisine mikrofon uzatan muhabire şu cümleleri kurmuştur: “Yarın UEFA’ya bundan sonra Türk Milli Takımının oynadığı maçlar için 6 puan teklifinde bulunacağım. Bundan sonra kazandığımız maçlar için 6 puan versin UEFA. 3 içerideki İrlanda için, 3 rakip İrlanda için.” Bu beyanatı ile Denizli içimizdeki İrlandalı deyiminin isim babası olmuştur.
Peki ya Mustafa Denizli’nin kendisini eleştiren tüm spor yazarlarına atfen söylediği içimizdeki İrlandalılar benzetmesi sadece bir deyim değilse, ya gerçekten içimizde İrlandalılar varsa…
Anadolu toprakları binlerce yıldır sayısız medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerin bir kısmı Anadolu’nun kadim medeniyetleri iken, bir kısmı da göç ederek bu topraklara gelip yerleşmiştir.
İrlandalıların ataları kabul edilen Keltlerin tarihteki ayak izleri milattan önce 4000 yılından günümüze kadar takip edilmiştir. Keltler tarih boyunca anavatanları olan Orta Avrupa’dan, kıtanın dört bir köşesine göç etmiştir. Keltlerin en doğudaki kolu olan Galatlar da anavatanlarından Güney ve Doğu Avrupa’ya doğru göç etmiştir.
Galatlar iri yapılı, savaşçı, talancı karakterleri ile gittikleri yerlerde korku salmıştır. Kadınıyla erkeğiyle yirmi bin savaşçıdan oluşan Galatlar milattan önce (MÖ) 279 yılında Trakya’dan güneye doğru inmiş, bir kolu Çanakkale’ye diğer kolu da İstanbul Boğazına doğru yönelmiştir. Çanakkale Boğazına yönelen kolun yerleştiği bölgeye Galatların şehri anlamına gelen Gallipolis yani Gelibolu denilmiştir. İstanbul Boğazına yönelen kol ise Bitinya Krallığının kıyısında kamp kurmuş ve Anadolu’ya geçmek için doğru zamanı beklemiştir. Galatları, Krallığına yönelik tehdit olarak algılayan I. Nikomedes uzun pazarlıklar sonucu Galatların Anadolu’ya geçmesine ve Adapazarı civarına yerleşmesine rıza göstermiştir. Rivayet odur ki Galatların MÖ 279 yılında İstanbul Boğazı kıyısında kamp kurdukları bölgeye Galata adı verilmiştir.
Galatlar yerinde duramayan talancı ruhuyla önce Ege’nin zengin şehirlerini yağmalamış ardından da rotalarını doğuya doğru çevirmiştir. Galatların bu ilerleyişi sınırları batıda Bitinya, kuzeyde Pontus Krallığı ile belirlenmiş; Kızılırmak ve Sakarya Nehirleri arasında kalan Firigya bölgesinde durmuştur. Galatlar bu bölgeye adeta çapa atmıştır.
Çapa atmışlar diyorum çünkü Galatların simgesi çapadır. Anadolu’nun orta yerindeki bu bozkırda çapanın ne işi var diyebilirsiniz. Bu sorunun cevabı Pontus Krallığı ile Karadeniz kıyılarına kadar gelen Mısır deniz kuvvetleri arasında yaşanan savaşta saklıdır. Galatlar bu savaşta Pontus Kralı I. Mithradates’in safında yer alarak Mısırlıların yenilmesini sağlamıştır. Zaferlerinin bir simgesi olarak da Mısır gemilerinin çapalarını beraberlerinde getirerek yeni yurtlarına isim yapmıştır. Böylece yeni yurtlarının başkenti Ancyra yani Ankara olmuştur.
Galatlar yüzlerce yıl Ankara ve Kırıkkale’nin tamamını, Çorum ve Amasya’nın güneyini ve Yozgat’ın kuzeyini kapsayan Galatya’da hüküm sürmüştür.
Her ne kadar Mustafa Denizli içimizdeki İrlandalılara 25 yıl önce olumsuz bir atıfla işaret etmiş olsa da tarihin binlerce yıllık imbiğinden süzülerek günümüze gelmiş olan beyaz tenli, kızıl saçlı ve renkli gözlü yurttaşlarımız yani içimizdeki İrlandalılar, bu toprakların bıçkın abileri ve ablalarıdır.
Meraklısına not: Şimdi arkanıza yaslanın ve kendinizi Kelt müziğinin ağır ablası Loreena McKennit’in havalandırdığı Tango to Evora’nın esintisine bırakın.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20