Altın madenciliği gerçeği: Doğa talan edilirken şirketlerin kasası doluyor
Balıkesir İvrindi yakınındaki altın madeninin çevresel etkileri konusunda önemli uyarılarda bulunan Dr. Eşref Atabey, günün sonunda kaybedenin doğa ve kamu, kazanın ise şirket olduğunu dile getirdi.
Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Özer Akdemir
İzmir
Balıkesir’e bağlı Altıeylül ve İvrindi ilçeleri yakınlarında CVK Maden İşletmeleri AŞ tarafından işletilmek istenen altın madeni yöre halkının en önemli geçim kaynağı olan zeytincilik ve fıstık çamı üretimi açısından riskli. Balıkesir’deki bu altın madeni özelinde altın madenciliğini konuştuğumuz Tıbbi Jeoloji Uzmanı, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, “Altın işletmeciliği doğayı en fazla tahrip eden maden işletmeciliğidir” dedi. Madenin ÇED raporuna göre şirket projeden 37.4 milyar TL kâr edecek ancak devlete ödeyeceği devlet kârı ise yalnızca 3.3 milyar TL olacak.
SARIALAN’DA KAMU DEĞİL ŞİRKET KAZANACAK!
Madenle ilgili ÇED raporunun 5.9.2022 tarihinde Balıkesir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü web sayfasında ilan edildiğini aktaran Atabey, rapora göre şirketin 37.4 milyar TL net karı karşısında devlete ödeyeceği devlet hakkının 3.3 milyar TL (2022 yılına göre hesaplanan) olduğu bilgisini verdi. Atabey, “Bu rakam bile Sarıalan altın madeninin kamu yararına değil, şirketin yararına olduğunun kanıtıdır” dedi. Ülke topraklarında herkesin malı olan doğal servetlerin bir şirketin çıkarına sunulduğunun altını çizen Atabey, “Tüm Türkiye genelinde işletilen 24 adet altın madeni düşünüldüğünde, ülke kaynaklarının çok uluslu şirketler aracılığıyla nasıl ülke dışına götürüldüğünü anlayabiliriz. Dikkat edilirse projenin giderler kısmında çevreye yapacağı iyileştirmelerle ilgili kalem bulunmamaktadır. Çünkü tüm madencilik faaliyetlerinde olduğu üzere, bu Sarıalan madeninde de olacağı gibi çevreyi iyileştirmede kullanacakları bütçeyi kâr hanelerine yazmaktadırlar” dedi.
ALTIN ELDE ETMEK İÇİN 23 ÇEŞİT KİMYASAL KULLANILACAK
Altın madeni işletmesinde altın elde etmek için sodyum siyanür başta olmak üzere 23 çeşit kimyasal kullanılacağına dikkat çeken Atabey, “913.33 hektar ÇED alanında 2 adet açık ocak, ortalama 90 metre derinlikte 4 adet yer altı işletmesi, 6 adet pasa döküm ve 1 adet atık depolama tesis alanı planlandığı belirtiliyor. ÇED alanı Sarıalan Mahallesi’ne 230 metre mesafede olup, yılda 3 milyon 357 bin 693 ton kaya kazılarak toplam 8 milyon 825 bin ton altın ve bakır cevheri elde edileceği, toplam 13 milyon 551 bin 801 ton devasa miktarda pasa açığa çıkacağı, işletmede yılda 1 milyon 152 bin 816 kg yani 1153 ton ANFO patlayıcı ile yılda 24 bin 528 kg yani 24.5 ton dinamit kullanılacağı öngörülmüş. Bu kadar fazla miktarda patlayıcı kullanılacak olması, alanda deprem etkisi yaratacak, tüm kaya kütleleri yerinden oynayacak, kırık ve çatlaklar oluşacak, yer altı su sistemi tamamen zarar görecektir” bilgisini verdi.
ZEYTİNE VE FISTIK ÇAMINA BÜYÜK DARBE!
Madenciliğin yörenin en önemli ürünü ve halkın geçim kaynağı olan zeytinciliğe ve fıstık çamı üretimine en büyük darbeyi vuracağına işaret eden Atabey şu uyarılarda bulundu; “Altın işletmeciliği doğayı en fazla tahrip eden maden işletmeciliğidir. Cevher tükenip ocak terk edildiğinde, geride tehlike saçan dik şevli/falezli su dolu çukurlar bırakılacaktır. İşletme sırasında yayılan toz orman ve bitki örtüsüne, canlılara zarar verecek, ocak ve pasalardan süzülen toksik olabilen ağır metallerce zenginleşen asidik sular yıllar boyunca etkisini sürdürecek, tarım toprağına ve ekinlere zarar verecek, alıcı derelere karışarak sucul canlıları yok edecek, yer altı suları, kaynakları kirletecek, fauna ve florayı, çevredeki tüm yerleşimleri tehdit edecektir. Maden ocağından içme sularına karışacak olan toksik arsenik köylerde yaşayanlarda kansere yol açacaktır”.
REHABİLİTASYON MASRAFLARI GİDER KALEMİNDE YOK
İşletme döneminin 9 yıl sürmesi ve 2033 yılında üretimin sona erdirilmesinin planlandığını kaydeden Atabey, şirket raporlarında sonrasında 3 yıllık süre içinde doğaya yeniden kazandırma ve rehabilitasyon çalışmaları, devamındaki 5 yıllık dönemde bakım izleme çalışmaları ile sahanın terk edileceğinin yazılı olduğunu belirtti. Atabey; “Ancak doğaya kazandırma ve rehabilitasyon için harcanacak miktara giderler tablosunda yer verilmediği görülüyor. Uygulamalarda görülmüştür ki hiçbir maden şirketi ocağı terk ettikten sonra doğaya yeniden kazandırılması konusunda iyileştirmeler yapmamaktadırlar. Zaten bilimsel olarak bu mümkün olmamaktadır. Kayalık yamaca fidan dikme ve yeşermesi mümkün değildir. Orman vasfı kazanmayacağı gibi, bir fidanın kaya yüzeyinde tutunması, boy vermesi için besleneceği toprak binlerce-milyon yılda oluşur” dedi.
İSTİHDAM YALANI
Şirketin ÇED raporunda arazi hazırlık ve inşaat aşamasında 600 kişi, işletme aşamasında ise 500 kişinin çalışacağının öngörüldüğünü kaydeden Atabey, bu konuda da şu değerlendirmelerde bulundu; “Maden ocakları, çalışan sayısıyla iddia edildiği üzere işsizliği önleyen, istihdam yaratan bir sektör değildir. Türkiye’de 79 adet kamu, 6 bin 675 adet özel maden iş yeri olmasına karşın çalışan sayısı kamuda 13 bin 805 kişi, özelde 131 bin 695 kişi, toplam 145 bin 500 kişidir. Bu sayının düşündüğümüz anlamda istihdama katkısı olabilmesi için bir milyonu aşması gerekirdi. Maden ocaklarında az işçi çalıştırılmaktadır. Bu madende çalışacak sayısı da gerçeği yansıtmamaktadır.”