Rantın tümüne göz diktiler
Bakan Özhaseki 'Denizler Halkın' çalışmasını tanıtarak kıyı işgallerine son verileceğini duyurdu. Ancak ne 22 yıllık AKP iktidarında kıyıların durumu ne de MUÇEV örneği bu açıklamayı doğruluyor.
Fotoğraf: Pixabay
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Sürekli olarak “üç tarafı denizle çevrili” şeklinde nitelenen Türkiye’nin dört bir yanında sahiller özel işletmeler, oteller bazen de belediyeler tarafından ücretli kullanıma açılıyor. Her ne kadar Anayasa tüm yurttaşlara kıyılarda eşit kullanım hakkı verse de yurttaşların kıyılara ücretsiz erişimi engelleniyor. Yazın gelişiyle kıyı işgalleri yeniden gündeme gelirken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki “Denizler halkındır” sloganıyla başlayacak çalışmayı duyurdu. Özhaseki’nin açıklamasını değerlendiren Avukat Ömer Erlat, AKP dönemindeki kıyı yapılaşmasını örnek göstererek açıklamanın gerçekçi olmadığını söylüyor. Bakanın çevre ajansı olarak ifade ettiği MUÇEV örneği ise Bakanlık aracılığıyla kıyıların kiralanmasının canlı bir örneği.
‘AKP İKTİDARI BOYUNCA KIYILAR YAPILAŞTI’
Hatay'dan başlayarak Artvin'e kadar sahil şeridinde tarama yaparak yurttaşların denize erişimini engelleyen her şeyin temizleneceğini ifade eden Özhaseki, “Kültür ve Turizm Bakanlığı da halk plajları açıyor. Kendi çevre ajansı bünyemizde bir kuruluşumuz var. Plajları kendimiz işleteceğiz. İnsanlar ne istiyorlarsa yesinler içsinler rahat etsinler” dedi. Belediyelerle büyük bir sıkıntımız yok. Onlar plajları halk plajı olarak işletiyorlar” dedi. Özhaseki, mapa şamandıraya bağlanan yatlardan günlük 100 avro para alınacağını söyledi.
Avukat Ömer Erlat ise bu açıklamayı inandırıcı bulmuyor. Anayasa ve Kıyı Kanunu ile kıyıların güvenceye alınmış olduğunu ancak kıyıların devletin tasarrufunda olduğunu hatırlatan Erlat, “Kıyılardan herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olduğu, kıyılarda hiçbir yapı yapılamayacağı düzenlenmiş ise de AKP iktidarı boyunca kıyılar her türlü yapılaşmaya açılmış, bizzat iktidarın düzenlemeleri ile kıyı işgali adeta teşvik edilmiştir” diyor.
‘KIYILARA HAVAALANI, FUTBOL SAHALARI YAPILDI’
İktidarın kıyıları korumak ve işgalini önlemek gibi bir kaygısının olmadığının en iyi örneğinin Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde yedi defa değişiklik yapılması olduğunu ifade eden Erlat, şöyle anlatıyor: “Yönetmelikte yapılan değişikliklerle her defasında kıyılar ve hatta deniz alanları yeni yeni yapılaşmalara açılmıştır. Kıyılar; Enerji iletim ve dağıtım hatları, turizm amaçlı yapılaşmalar, cami, mescit, millet bahçesi gibi yapılaşmalara açıldığı gibi giderek sağlık tesisleri ve endüstri bölgesi yapılaşmalarına açılmış, kıyılarda havaalanı ve futbol sahaları yapılmaya başlanmıştır.”
Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği’yle kıyıların madencilik faaliyetlerine açıldığını hatırlatan Erlat, “Yine AKP iktidarı döneminde Turizmi Teşvik Kanunu ile oluşturulan turizm bölgelerinde kalan kıyılar ve deniz alanları ihale ile yerli ve yabancılara tahsis edilerek Kıyı Kanunu ve Anayasa’da yer alan kıyılardan herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına ilişkin düzenleme açıkça ihlal edilmiştir. Bunu Çeşme Yarımadası, Marmaris ve Bodrum kıyılarının halka kapatılması ile görmekteyiz” diyor.
Erlat, Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişiklikle kıyıların plaj işletmeciliği için kiraya verilebileceği düzenlemesinin bizzat iktidar eliyle kıyıların halkın kullanımına kapatılarak bir rant alanına dönüştürülmesi anlamına geldiğini söylüyor. Bakanlığa bağlı Türkiye Çevre Vakfının kurduğu MUÇEV eliyle Datça Yarımadası’nda kıyıların kiralandığını aktaran Erlat, “Kısacası, kıyı yağması ve işgali bizzat bu günkü iktidarın eseridir. Şimdi Sayın Bakanın kıyı işgalinin önleneceğine ilişkin sözleri boş laftan ibarettir. Eğer samimiyseler her şeyden önce iktidara geldiklerinden bu yana yasa ve yönetmeliklerle kıyı işgalini meşrulaştıran düzenlemeleri yürürlükten kaldırmaları gerekir” ifadelerini kullanıyor.
ÖZHASEKİ KONUŞURKEN MUÇEV VE ERSOY KIYILARI İŞGAL EDİYOR
3621 sayılı Kanun’un 5. maddesinde, “Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir" deniliyor. Yine aynı kanunun 6. maddesinde ise "Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez” ifadeleri yer alıyor. Özhaseki’nin de bildiğini ifade ettiği bu durumda kıyıları kim işgal ediyor?
Listenin başında ETS Tur’un yani Maxx Royal, Voyage gibi otellerin sahibi, Özhaseki’nin halk plajları açtığını söylediği Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy geliyor. Pek çok lüks otele sahip olan Ersoy’un çoğu oteli sahilde ‘kendine özel plajı’ olmasıyla pazarlanıyor. Bir diğer kıyı işgali ise 16 Mayıs 2013’te Özelleştirme İdaresi Başkanlığından 703 milyon dolara Doğuş Holdinge ihale edilen Galataport. Meslek odaları dahil olmak üzere çokça itiraz edilen bu proje Karaköy’de sahilin büyük kısmını kullanıma kapatıyor. Galataport’a bir ay önce ise denize sıfır bir havuz yapıldı.
Bakanın ‘çevre ajansı’ ve ‘Sahilleri kendimiz işleteceğiz’ ifadelerinin yaşayan bir örneği ise Muğla Turizm Çevre Vakfı Turizm ve Ticaret Limited Şirketi (MUÇEV). Bakanlığa bağlı Türkiye Çevre Vakfının girişimi MUÇEV, Bakanlığın kıyıları nasıl işleteceğinin bir fragmanı. Örneğin MUÇEV Bodrum Bitez’de 3. derece doğal sit alanı1 milyon TL’ye İztuzu’daki özel çevre koruma bölgesini 10 milyon 400 bin TL’ye, Kızkumu’daki nitelikli doğal koruma alanını 1 milyon 650 bin TL’ye kiralıyor. Ayrıca MUÇEV’in ilk projesine Bakanlık ‘ÇED gerekli değildir’ raporu verdi, MUÇEV birinci derece sit alanı Marmaris Karacasöğüt Koyu’nda inşaata başladı.