Sinan Ateş cinayetinde kırmızı kod emrini kim verdi?
Kırmızı kod emrini verme tekelini elinde tutan bu kişinin bilgisi ve onayı dışında bir başkası Sinan Ateş’in infazını tezgahlayabilir mi?
Sinan Ateş | Fotoğraf: DHA
Av. Tugay BEK
En iyi film dalında Oscar Ödülü alan 1992 yapımı Birkaç İyi Adam (A Few Good Man) Soğuk Savaş yıllarında geçiyor. Film, ABD’nin Guantanamo Körfezi Piyade Tümeninde görevli erlerden biri olan Santiago’nun öldürülmesi ve cinayetin arka planındaki suçluların araştırıldığı yargı sürecini konu ediniyor.
Santiago’nun üstte yaşadığı hak ihlallerini, uğradığı kötü muameleleri dışarıya taşıyıp siyasetçilere şikayet etmesiyle birlikteki “Kol kırılır yen içinde kalır” kuralı ihlal edilir. Bundan sonra çatışma bölgesindeki ordunun, geleneksel yazılı olmayan kuralları devreye girer. “Kırmızı Kod” diye tabir edilen cezalandırma sonucunda Santiago yaşamını yitirir.
Sanık sandalyesindeki askerler Dowson ve Downey’e Santiago'yu öldürdüğünü itiraf etmeleri halinde küçük bir ceza alarak bu işten kurtulabilmesine imkân tanınır. Savcılığın yanı sıra, sanık askerleri savunmakla görevlendirilen Teğmen Daniel Kaffe de (Tom Cruise) ilk başta askerlere uzlaşma yolunu seçmesini tavsiye eder. Sanık askerler, kendilerine üstleri tarafından verilen “Kırmızı kod emrini” uyguladıklarında ısrar edip, uzlaşma kapısından geçerek bu işten sıyrılmayı reddederler.
Bunun sonucu olarak savunma avukatları için, müvekkillerinin kırmızı kod olarak tabir edilen emri yerine getirdiklerini ispat etmek dışında bir yol kalmaz. Tanık olarak beyanı alınan üssün komuta kademesi, kırmızı kod emrin vermediklerini, hatta böyle bir cezalandırma yönteminin, şehir efsanesi, tevatür olduğunu ileri sürerler. Duruşmada savcı, bu durumu kanıtlamak için tanık olarak çağırdığı onbaşıya, Donanma El Kitabı ve Guantanamo Güvenlik İşlemleri El Kitabı’nı vererek “Kırmızı Kodlar” ile ilgili bölümü bulmasını ister. Tanık, hiçbir kitapta kırmızı kodlarla ilgili bir bölümün olmadığını söyler. Savcıdan sonra söz alan Avukat Daniel Kaffe (Tom Cruise), tanığa Gutantanamo üssü için hazırlan kitapta yemek salonunun nerede olduğunu yazan bölümü bulmasını ister. Tanık asker, gülümseyerek kitapta böyle bir bölüm olmadığını söyler. Sanık askerlerin avukatı “Kitapta yoksa dört yıl boyunca görev yaptığın bu birlikte yemekhaneyi nasıl buluyordun” diye sorar. Tanık asker “Arkadaşlarımı takip ederek” diye yanıt verir. Böylece, mevzuatta kırmızı kodlara ilişkin bir düzenlemenin yazmıyor olmasının, orduda ölümle sonuçlanan kırmızı kod uygulamasının bulunmadığı anlamına gelmeyeceğini öğreniriz.
Savuma için bel bağlanan deliler bir bir çökünce, avukatlar için, ordu içinde güçlü bir konuma sahip olan, yakında terfi edecek olan üssün komutanı Albay R. Jesup’u (Jack Nicholson) tanık olarak dinletmekten başka bir çıkar yol kalmaz. Her sabah Küba askerlerine 300 metre mesafede kahvaltı yapmakla böbürlenen Albay, çoğunluğun yaşamını korumak için Santiago gibi zayıf karakterli, birliğini dışarıya ispiyon eden askere karşı disiplin cezası uygulamanın zorunluluk olduğunu savunur. Hukukun üstünlüğü gibi süslü sözler söyleyen genç avukat karşısında kibrine ve öfkesine yenik düşen Albay, komuta ettiği askerlerin emirlerine itaat etmeme gibi bir olasılığın olmadığını söyler. Birkaç İyi Adam’ın, bir avukat filmi olarak da nitelendirilmesine neden olan, oyunculuk ve diyaloglar açısından efsanevi final sahnesinde, kendisini devletin asli sahibi ve dokunulmazı olarak gören Albay, kırmızı kod emrini verdiğini ağzından kaçırmak ile tanık olarak girmiş olduğu duruşma salonundan, tutuklu bir sanık olarak çıkar. Film, Avukatı Daniel Kaffe’nin beraat etmesine rağmen ordudan atılan asker müvekkiline hitaben “Onur sahibi olman için koluna bir amblem takman gerekmez” sözleri ile son bulur.
GERÇEK BİR YARGILAMA İÇİN SORULACAK İLK SORU
Er Santiago’nun ölümünde olduğu gibi Sinan Ateş cinayeti de birkaç tetikçinin yargılanması ile kapatılmak istenmektedir. Burada sorulması gereken en önemli soru “Kırmızı Kod emrini kim verdi?” olmalıdır. Bu sorunun yanıtını merak etmeyen bir iddianame ile başlatılan dava süreci, gerçek anlamda bir yargılama olarak nitelendirilemez.
Burada MHP’nin yapısı, geçmişi, müesses nizam içinde tuttuğu yer birlikte düşünülerek, gayri resmi silahlı kanadı olan Ülkü Ocaklarının genel başkanlığı görevini yapan birinin ölüm emrini kim verebilir sorusunu sormakla işe başlamak gerekir.
Kırmızı kod emrini verme tekelini elinde tutan bu kişinin bilgisi ve onayı dışında bir başkası Sinan Ateş’in infazını tezgahlayabilir mi?
Gerçek hayatta ve günümüz Türkiye’sinde, Hollywood filmindekinden farklı olarak, asıl sorumluyu mahkemeye çıkartıp, doğru soruları sorarak, siyasi bir cinayeti çözebilmek, acar bir avukat ve beraberindeki “birkaç iyi adam”dan çok daha fazlasını gerektirmektedir.