Tersane işçileriyle temmuz zammı sohbeti: Beklemekle olacak iş değil
Tersane işçileri temmuz zammını tartışıyor: “Az önce de dedim” diye söze giriyor Fuat, “Bunların Allah’ı yok. Kolay kolay vermezler. Versinler deyip beklemekle olacak iş değil"
Fotoğraf: Tersane işçileri
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Tuzla gemi tersanesinin hemen önünden başlayan Tersaneler Caddesi, bir körfez oluşturacak ve bu körfezde sayısız tersane barındıracak şekilde kilometrelerce uzar gider. Çalıştığı tersaneye yaya olarak giden ikişerli üçerli işçi grupları ya da servisinin Tuzla gemi önünde bıraktığı işçiler daha kalabalık gruplar halinde bu cadde boyunca yol alırlar. Yolun üstündeki seyyar simitçi işçilerin günün ilk öğün ihtiyacını karşıladıkları bir durak işlevi görür. Yanında yöresinde seyyar tütüncülerin, iş ayakkabısı satan tezgahların olduğu bu durağın önünde günün tam da bu saatlerinde kalabalık işçi grupları birikir...
O grupların birinde sohbet havalara dair. Birkaç gündür kapalı ve yağışlı olan hava durumundan sonra bulutsuz ve güneşli hava, sohbetin gündemi halindedir.
“Hava açık. Belli ki güvertedeyiz bugün.”
“Hava birkaç gündür yağdırıyor. Biz yine de güvertedeydik. Yağmur, çamur dinlemiyor bizimkiler.”
"BAKTIM Kİ BUNLARIN DERDİ BAŞKA..."
Yanlarına yanaşıp sohbete dahil olunca konu ücretlere varıyor bir süre sonra. Yetiyor mu? Yetmiyor mu? Nasıl geçiniyorlar?
Arkadaşlarının Ramo diye seslendikleri Ramazan cevaplıyor ilk önce bu soruları: “Yetse işim ne benim burada? 63 yaşında adamım ben. 5 yıl olmuş emekli olalı. Hâlâ çalışıyorum burada. Emekli maaşı yetmiyor. Buradan aldığımı da ekliyorum üzerine, yine de yetmiyor. İki çocuk var üniversitede.”
Arkadaşları sataşır gibi laf atıyorlar Ramazan’a: “Yakınma boşuna. Yine gittin oy verdin adamlara. Bugün seçim olsa yine verirsin.”
“Bugün olsa vermem” diyor Ramazan. “Daha da tövbe.”
Sataşmayı sürdürerek söz alıyor Fuat: “Verir verir... Bakma böyle dediğine. Yarın seçim olsa yine verir. Anlamadı bunlardan bize ekmek çıkmayacağını. Ben erkenden anladım. AKP’liydim ben de. Baktım ki bunlardan bize fayda yok, baktım ki bunların derdi başka; 2018’de Muharrem İnce’ye verdim oyumu.”
"BABASININ OĞLU DEĞİLİZ Kİ"
Fuat da yakınıyor geçinememekten: “Geçtiğimiz kış evi taşımak zorunda kaldım. Nakliye parası bir dert, emlakçıya verdiğin bir dert, kaporaydı, ilk kiraydı derken borca girmek zorunda kaldık. Kıştan bu yana dört aydır hâlâ borç ödüyorum. Azar azar ödüyorum mecbur. Yoksa aldığım bana yetmiyor.”
Geçim konusunda kendisini esas zorlaştıran sürecin son zam dönemi olduğunu söylüyor: “Kışın hesapta olmayan öyle bir harcama oldu mecbur. Bir de şubatta yine hiç değilse asgari ücrete yapılan kadar zam alırız diye düşündük. Vermediler. Yüzde 10 dediler başta. Millet homurdanmaya başladı tabii. Ustalar özellikle. Sonra ustalara yüzde 15 dedi bu defa. Yüzde 15 de olsa neye yetiyor? Yetmez ki.”
Temmuzda zam beklentileri olup olmadığını sorunca Ramazan kendinden emin cevaplıyor: “Bir bok vermezler. Babasının oğlu değiliz ki versin.”
"SORSAN KİMSE EK ZAMMA YOK DEMEZ"
Yaşça daha genç olan Metin sessiz kalıyor bu ana kadar ama konu zam beklentisi olunca o da dahil oluyor sohbete: “Vermeleri lazım abi. Halimiz duman yoksa. Bu dediğime inan; elime geçen paranın 3 bin lirasını kendime ayırıyorum. Gerisini doğru memlekete... Aile kalabalık orada. Okuyan kardeşler var. Babam baş edemiyor.”
“Versinler demekle vermez bunlar” diyor Fuat: “Bu tersanelerin patronları da az şeytan değil. Neyin ne olduğunu bizden iyi biliyorlar. Adamların muhasebecisi var, ekonomiden anlayan adamları var. Biz akşam eve gidince yarım saat izliyorsak, oradan biliyoruz ekonomiyi. Bunların işi bu. İyice düşünüyorlardır şimdi. Bakalım devlet verecek mi diye bekliyorlardır. Devlet verirse bunlar da verir. Yoksa bunların zam vereceği yok.”
Mesai arkadaşlarının ek zam beklentisi olup olmadığını sorunca da Ramazan cevaplıyor ilk önce: “Zam verecekler desen kim yok der? Hepsi istiyor.”
“Az önce de dedim” diye söze giriyor Fuat: “Bunların Allah’ı yok. Kolay kolay vermezler. Versinler deyip beklemekle olacak iş değil. Ramo doğru diyor. Sorsan kimse ek zamma yok demiyor. Ama kimsenin de zam istediği yok. Kimsenin de bir patronun karşısına dikildiği yok.”
Üçü de müsaade isteyip uzaklaşıyor daha sonra. Cadde boyunca yürüyen işçi sayısı azalıyor. Mesai saati yaklaşıyor...