Kamuda tasarruf ve gençler: Öğretmen olmak istiyordum, vazgeçtim
Kamuda tasarruf adı altında atamaların durdurulması ve sadece emekli olan sayısı kadar alım yapacak olması da öğretmenlik mesleğinin ayaklar altına alındığının bir başka göstergesi.
Fotoğraf: ANKA
Sümeyye YEŞİL
Özel sektörde çalışan bir öğretmen
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen alım sayısını açıkladı. Yüz binlerce mezun öğretmen arasından alım sayısı sadece 20 bin. Toplam sayı haricindeki en büyük çelişkilerden birisi de branşlara göre sayının dağılımı. 317 matematik öğretmeni alımı yapacağını açıklayan Bakanlık, ilköğretim matematik öğretmenliğinden ise 174 kişinin alınacağını duyurdu. Atama tarihinde ilk defa matematik öğretmenliğinden daha az kontenjan ilköğretime ayrıldı.
Bakanlığın yaptıkları bunlarla da sınırlı kalmıyor. Kamuda tasarruf adı altında atamaların durdurulması ve sadece emekli olan sayısı kadar alım yapacak olması da öğretmenlik mesleğinin ayaklar altına alındığının bir başka göstergesi. Peki bütün bunlar gençler için ne ifade ediyor?
KPSS’ye hazırlanan ilköğretim matematik bölümü öğrencisi arkadaşım artık KPSS çalışmayı bıraktığını belirtti. Aynı şekilde matematik bölümünü okuyan başka bir arkadaşım ise KPSS’ye girmeyeceğini söyledi. “Boşuna 1050 TL para vermek istemiyorum” diyerek atanacağına dair umudunun artık kalmadığını dile getirdi. Bütün bunlar açıkça gösteriyor ki gençler geleceksizliğe mahkum ediliyor. İş bulamama endişesi yüzünden yıllardır hayalini kurdukları meslekten vazgeçmeye itiliyor. Belirsizliğin pençesinde cebelleşen öğrenciler özel sektöre mecbur bırakılıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının mücadele ettiği taban maaş uygulamasının getirilmemesi ve özel sektördeki ağır çalışma koşulları ise devlette çalışmaktan umudunu kesmiş gençlerin en büyük korkularından birisi.
Öğretmenlik bölümlerini okuyan öğrenciler için durum bu şekilde. Henüz üniversitede ne okuyacağına karar vermemiş üniversiteye hazırlanan öğrenciler için ise durum üniversiteye giden öğrencilerden çok da farklı değil. Sınava bir ay kala bir öğrencimin yanıma gelip “Hocam ben öğretmen olmak istiyordum ama artık vazgeçtim. Ben mezun olana kadar ülkede daha neler olur hiç bilmiyorum” dedi. Geleceğe dair umudunu yitirmiş, tek derdi ortalama yaşam koşulları sunan bir meslek olan öğrenciler artık üniversiteye gitmenin bir anlamı kalmadığını dile getiriyor.
Mezun olan öğrenciye iş imkanı sunmayan, insanları üç kuruş paraya güvencesiz koşullarda çalışmaya zorlayan iktidar bununla da kalmayıp sınav sisteminde her sene yaptığı değişiklikler ile öğrencilerin önüne tekrar tekrar duvar örmeye devam ediyor.
Zaten yüksek olan ÖSYM sınav ücretleri içerisinde en fazla miktar 590 TL ile iki yıllık bölümden dört yıllık bölüme geçiş olan dikey geçiş sınavına ait. Dikey geçiş sınavı her sene başka bir formatta karşımıza çıkıyor. 2023 yılında ÖSYM, sınav başvurularının ardından sınava bir ay kala kontenjanları yarı yarıya düşürmüş ve öğrencilerin bir yıl boyunca göstermiş olduğu emeği boşa çıkarmıştı. Geçen sene DGS'ye hazırlanan öğrencilerimin büyük bir kısmı şu an kendi mesleği dışında başka işlerle meşgul.
Bu sene öğrencilerin büyük çoğunluğu sınava başvuru yaptıktan sonra sınava yine bir ay kala pek çok bölümü kaldırıldı ve yine kontenjanı düşürdü. Bir yıldır her gün sabah akşam demeden ders çalışan çoğu öğrencim artık kitabın kapağını açmaz oldu. Hepsinin aklında da dilinde de aynı soru "Bu saatten sonra ne yapacağız? KPSS çalışmanın da faydası yok, biz ne yapalım?”
Hepsine ise bir öğretmen olarak cevabım aynı: Öğrencileri umutsuzluğa, geleceksizliğe mahkum eden, hayallerinden vazgeçmesine sebep olan, sevdiği değil atama ‘garantisi’ olan mesleği seçmek zorunda bırakan, yıllarca harcamış olduğu emeği boşa çıkaran bu düzene karşı ancak mücadele edersek güçleniriz ancak ona karşı durup birlik olursak değiştirebiliriz.