Reisi’den sonra İran: Rejim krizde, halk tetikte
Reisi’nin siyasi sicilinde hemen akla gelen şey 1988 toplu siyasi infazlarda karar sürecinde bulunan, “ölüm heyeti” olarak bilinen komitenin dört üyesinden biri olması.
Fotoğraf: İran Cumhurbaşkanlığı
Ela AVA
İbrahim Reisi, İran rejiminin demirbaşlarından, İran’ın 8’inci cumhurbaşkanıydı. 19 Mayıs’ta Azerbaycan dönüşünde Reisi ve yanındaki heyet, bindikleri helikopterin düşmesi sonucu öldü. 17 saat süren arama kurtarma sırasında “Helikopter düştü mü? Suikast mı düzenlendi?” tartışmaları dolaştı. Ancak dış güçler meselesi bir süre sonra rejimin de tutumuyla sönümlendi. Şimdi, kamuoyunun en önemli sorularından biri de şu: İleride ne olacak?
İran İslam Cumhuriyeti'nde İbrahim Reisi, Cumhurbaşkanlığı dönemini tamamlayamayan ilk kişi değil. Ondan önce Ebulhasan Benisadr rakip grup tarafından 22 Haziran 1981’de görevden alındı ve Ali Rejai 23 Ağustos 1981’de o dönemin çatışmalı sürecinde bombalı saldırıda öldü. Bu üç cumhurbaşkanı dışında diğer cumhurbaşkanları görevlerini tamamladı. 45 yıllık süreçte üç cumhurbaşkanının kaybı, birçok ülkeye kıyasla yüksek bir istatistik olarak değerlendirilebilir. Özellikle rejim için zorlayıcı geçen ve halk hareketlerinin yükselişte olduğu son 6 yıla baktığımızda Reisi’nin ölmesi rejim açısından bir siyasi istikrasızlık yaratabilir.
"CELLAT" VE REJİMİN "FEDAKAR" UNSURU
Reisi’nin kısaca rejimde tuttuğu yer ve karnesini hatırlayalım. İbrahim Reisi, Cumhurbaşkanı olmadan önce rejimin siyasi ve yargı sisteminin yüzüydü. Reisi 2016’da İran için dini ve maddi açıdan çok stratejik bir yapı olarak bilinen Astan Quds Razavi'nin sorumluluğunu üstlendiğinden beri birçok siyaset bilimci bu süreci “Hameney’den sonra liderlik cübbesini giyecek” şeklinde yorumlamıştı.
Reisi’nin siyasi sicilinde her şeyden önce göze çarpan ve hemen akla gelen şey, onun İslam Cumhuriyeti’nin “en korkunç” tarihi anlarından birindeki parmak iziyle ilgilidir. 1988 toplu siyasi infazlarda karar sürecinde bulunan, “ölüm heyeti” olarak bilinen komitenin dört üyesinden biriydi. Hatta o dönem Humeyni’nin Danışmanı Ayetullah Montazeri tarafından Reisi’ye “cellat” lakabı verildi.
Reisi’nin İran’ın 13’üncü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güçlü bir rakibi yoktu ve 18 milyon oyla seçimleri kazanmıştı. Reisi döneminde İran rejiminin ihtiyacı olan “sıkı denetim” geri gelecekti. Öyle de oldu. Ahlak devriyelerinin tüm illerde yaygın bir şekilde yaygınlaşması ve kadınlar başta olmak üzere toplumu abluka altına alması, fabrikaların özelleştirilmesinin hızlandırılması, grevde olan, eylem yapan işçilerin işten çıkarılması, hapsedilmesi, kırbaç cezasına mahkum edilmesi, yoksulluğun günden güne artarken nükleer santrallere para akımı yapılması, yoksulların bastırılması tablosunu çizdi Reisi Hükümeti. Son 24 yılın en çok idam sayısına ulaştığı bir İran ile karşı karşıyayız. Usulcü kanadın, İran Lideri Hameney’in sadık ve fedakar dostuydu.
İbrahim Reisi’nin ölümünün hükümette ciddi bir çalkantı yaratacağına şüphe yok. Bu çalkantının topluma ve halka ne kadar yansıyacağı da henüz meçhul. Ancak iki temel tartışma üzerinden ilerleyebiliriz.
REJİMİN BEKASINDA TARTIŞILAN YENİ DENGE: MÜCTEBA HAMENEY
İlk olarak, helikopterin uçtuğu bölgeyi göz önünde bulundurduğumuzda- Arasbaran- dağlar ve ormanlarla çevrili, bu mevsimde yoğun kar ve sisin olduğu bir bölge olarak biliniyor. Böylesi bir durumda helikopterin uçmasına izin verilmesi, helikopterin teknik olarak yetersiz olması ise sürece dair kimi soru işaretleri oluşturdu. ‘Helikopterin düşmesi rejimin kifayetsizliği mi yoksa kasten bir tasfiye plan mı?’ Sorusuna doğrudan yanıt vermek pek mümkün değil ancak İslam Cumhuriyeti'ndeki tarihi kayıtlar iktidardakilerin gerekirse rakibini ortadan kaldırdığını kanıtlıyor. Tıpkı Haşım Refsencani örneğinde olduğu gibi. Rejim açısından Hameney sonrası tartışılan iki adaydan biriydi Reisi ve klasik bir rejim figürüydü. Devrimin ilk yıllarındaki yönetim şeklini sürdürmekte ısrar eden ve reformcularla savaşanlardan biriydi, usulcü klikte ise seviliyordu. Usulcü klik İran’da radikal İslamcıların ortaklaştığı cenah olarak biliniyor.
Diğeri ise Mücteba Hameney. 1969 doğumlu Mücteba Hameney, İran liderinin ikinci oğlu. İran rejimin istihbarat teşkilatında en önemli görevleri üsleniyor. Rejimin klikleri arasında Mücteba Hamaney'in karşıtları onun güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında oluşturduğu etkiyle İran’daki güç ilişkilerini etkilediğini savunuyor. Son yıllarda babasından sonra olası lider seçeneklerinden biri olarak bahsi geçiyor. Usulcü klik içerisinde ise tartışılan isimlerden biri.
İRAN REJİMİNİ SARAN KORKU
İkinci olarak, Reisi’nin devlet yürütme organında değiştirilmesi zor ve özel bir konumu yoktu. Yürütmenin ötesinde rejimin sütunlarını tutmakla yükümlüydü. Yani devlet yürütmesinin ötesinde Hubregan’da (uzmanlar meclisinde), rejimin liderden sonraki en önemli karar mercisinde yetkisi ve nüfuzu vardı.
İslam Cumhuriyeti Anayasası 130. ve 131. maddeler uyarınca, cumhurbaşkanının ölümü veya iki aydan uzun süre olmadığı takdirde dini liderin onayı ile cumhurbaşkanının görevlerini birinci başkan yardımcısının üstlenebileceği öngörülüyor. İran Anayasa’sına göre dini liderin birinci başkan yardımcısı dışında birini hükümetin cumhurbaşkanı olarak atama yetkisi de var. Ayrıca 50 gün içinde erken cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılması gerekiyor. Bu süreçte bu görevi üslenecek kişi Muhammed Muhbir olacak gibi duruyor. Muhbir, İmam Humeyni'nin Emirlerini Uygulama Kurumu başkanlığıyla bilinir. Rejimin farklı kademelerinde görevler almıştır. Ancak bu süreçte rejimi en çok sarsacak olan ikinci bir seçim süreci olacaktır. Geçtiğimiz meclis seçimlerinde birinci turda yüzde 41 ikinci turda ise yüzde 8’lerde kalan halk katılımı rejimin yeni bir seçime asla hazır olmadığını gösteriyor. Ancak bu süreçte rejimi çok zor günler bekliyor olacak. Meclis seçimlerinde bile usulcü klik arasında çok sert tartışmalar ve fikir ayrıkları olduğuna şahit olmuştuk.
HALK HAREKETİ HER AN PATLAMAYA HAZIR
Hükümet bir yandan “görevden dönen şehit cumhurbaşkanı” imajıyla bu süreci atlatmaya çalışsa da halk nezdinde farklı bir tabloyu görmek mümkün. Haberlerin yayımlandığı ilk saatlerden itibaren evlerden havai fişeklerin atılması, sokakta pasta ve tatlı dağıtılması ve 1988’de idam edilenlerin annelerinin -Havaran Anneleri- açıklamaları İran’da her an patlamaya hazır olan halk hareketlerine işaret ediyor. Özellikle son 3 ayda iş yerlerinde ve fabrikalarda artan eylem ve grevler, sokakta ahlak devriyeleri başta olmak üzere rejimin organlarıyla süren çatışma önümüzdeki sürecin yeniden sokak hareketliliğine gebe olduğunu gösteriyor. Rejim ise bekası için yönetimini daha sıkı tutmaya ve ABD’nin istediği biçimde hareket etmeye mecbur gözüküyor.
REİSİ PERŞEMBE GÜNÜ DEFNEDİLECEK
İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve yanındaki heyetin helikopter kazası sonucu ölmesinin ardından ülkede 5 günlük yas ilan edildi. İran’ın Doğu Azerbaycan eyaleti İslami propaganda genel müdürü Reisi’nin cenazesinin perşembe günü Meşhed ilinde defnedileceğini duyurdu. İbrahim Reisi’nin yerine geçici olarak danışmanı Muhammed Muhbir atandı. İran rejimi 50 gün sonra yeni bir seçim sürecine hazırlandığını açıkladı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan helikopter kazasında ölümünün ardından hükümet heyetinin onayıyla Ali Baqeri Keni, dış işlerinden sorumlu oldu. Diğer yandan Reisinin ölüm haberinin ardından İran sokaklarında halkın tatlı dağıttığı, havayi fişek patlattığı ve dans görüntüleri sosyal medyaya yansıdı.